Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/2476 E. 2020/2417 K. 12.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/2476 E.  ,  2020/2417 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/2476
Karar No : 2020/2417

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
2- … A.Ş. Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 11/06/2019 tarih ve E:2016/3140, K:2019/1964 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nin Geçici 27. maddesi ile 09/01/2016 tarih ve 29588 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 28/12/2015 tarih ve 5991 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 11/06/2019 tarih ve E:2016/3140, K:2019/1964 sayılı kararıyla;
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına, 17. maddesinin altıncı fıkrasının (b) bendi ile Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasına; Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’nin 4. maddesinin birinci fıkrasının (n), (o) ve (ö) bentlerine, 7. ve 16. maddelerine, 22. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına; İletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ’in 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına, 12. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına, 14. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına yer verilerek;
Dava konusu Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nin Geçici 27. maddesinde, TEİAŞ’ın 01/01/2016 tarihinden itibaren iletim sistemi kayıplarını satın almaya başlayacağı, 01/01/2016 tarihinde iletim sistemi kayıplarının uzlaştırılmasını teminen TEİAŞ’ın Piyasa İşletmecisine tüzel kişilik kaydının gerçekleştirileceği kuralının yer aldığı;
Yönetmeliğin Geçici 27. maddesi yönünden; 2016 yılından itibaren iletim sistemi işletmecisi TEİAŞ’ın iletim kayıplarını satın almakla sorumlu olduğu; iletim sisteminde taşınarak nakledilen enerjinin belli verimlilik standartları içinde tutulmasının sistem işletmecisi TEİAŞ’ın görevi olduğu ve verimliliğin sağlanması için sistem kayıplarının azaltılması gerektiği, iletim tarifelerindeki teşviklerin üreticileri ve tüketicileri söz konusu amaç doğrultusunda hareket etmeye yönlendirdiği;
Bununla birlikte, enerji tedarik zincirinin bir parçası olan iletim sisteminin güvenilir bir şekilde işletiminin arz güvenliği açısından TEİAŞ’a sorumluluk yüklediği, bu sorumluluk çerçevesinde TEİAŞ’ın iletim kayıplarını karşılaması için yapacağı giderlerin piyasa katılımcılarına yansıtılması gerektiği; zira, Yönetmeliğin 86. maddesinin iletim sistemi kayıp miktarının ve katsayısının hesaplanmasını, 113. maddesinin de net toplam bakiyenin piyasa katılımcılarına dağıtılmasını düzenlediği;
Bu itibarla, 6446 sayılı Kanun’un 8. maddesinin iletim kayıplarının TEİAŞ tarafından yapılacak alımlarla karşılanabilmesine imkân verdiği dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı;
Dava konusu Kurul kararı yönünden;
Yatırım Maliyetine Dayalı Fiyatlandırma Yöntemi (YMDFY) ile iletim sistemi sistem kullanım tarifelerinin 22 bölge bazında ilk kez 2003 yılında hesaplandığı; bu yöntemde, verilen hizmetler, bu hizmetlerin verilmesine ilişkin artan maliyetleri yansıtacak şekilde fiyatlandırıldığında, kullanıcılara etkin ekonomik sinyaller sağlanabildiği; sistem kullanım fiyatlarının, iletim sisteminin farklı yerlerindeki kullanıcıların sistemi kullanım miktarlarını marjinal olarak artırmaları ya da azaltmalarının TEİAŞ’ın maliyetlerine olan etkilerini yansıtacak şekilde tasarlandığı;
2004 ve 2005 yıllarında 22 bölge bazında tarifeler arttırıldığı; 2006-2008 döneminin birinci uygulama dönemi olduğu, 2006 yılında TEİAŞ’ın hazırlayıp EPDK’nın onayladığı herhangi bir tarife bulunmadığı;
2007 ve 2008 yıllarında da 22 bölge bazında tarifelerin arttırıldığı; 2003-2008 dönemindeki tarifelerin ortak özelliğinin, 22 bölge bazında uygulanması ve üretimin fazla ya da az, benzer şekilde tüketimin fazla ya da az olduğu bölgelerde tarifenin değişiklik göstermesi olduğu, YMDFY’nin hem üreticilere hem de tüketicilere yatırım ve tüketim tercihlerini yapabilmelerine yönelik sinyal etkisi verdiği;
2009-2011 döneminin ikinci uygulama dönemi olduğu, 2009 yılında mevcut tarife bölge sayısının 14’e indirildiği, 4628 sayılı Kanun’un Geçici 14. maddesi uyarınca üreticilerin ilgili üretim bağlantılarına %50 indirim uygulanacağının belirtildiği;
2010 ve 2011 yıllarında da 2009 yılındaki bölge sayısının korunduğu ve tarifelerin üretim veya tüketim yoğunluğuna göre arttırıldığı;
2012-2014 dönemi üçüncü uygulama dönemi olduğu, bu dönemdeki tarife bölgeleri ve bu bölgelere ait üretici ve tüketici tarifelerinin belirlenmesi çalışmalarının, TÜBİTAK Uzay Enstitüsü Güç Sistemleri Analiz Grubu tarafından gerçekleştirildiği;
2015-2017 döneminin dördüncü uygulama dönemi olduğu, bu dönemde, Yönetmelik değişikliğiyle birlikte iletim kayıpları ve SBDT kalemlerinin TEİAŞ’ın iletim tarifesinin birer unsuru olarak yer aldığı ve her iki kalemin, 14 tarife bölgesinde üreticilere ve tüketicilere tahsis edilen kapasite miktarı üzerinden sabit bileşenli olarak belirlendiği;
Ancak, dava konusu tarifenin 01/05/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 21/04/2016 tarih ve 6234 sayılı Kurul kararıyla, tahsis edilen kapasite miktarı üzerinden sabit ve sisteme verilen veya çekilen enerji miktarı uyarınca değişken bileşenli olarak uygulanmasına karar verildiği;
Dava konusu uyuşmazlığın esasının, iletim kayıpları ve SBDT’nın tarifede TL/MW olarak sabit bileşen üzerinden hesaplanıp hesaplanamayacağından kaynaklandığı;
Dairelerinin 09/02/2017 tarihli ara kararıyla, davalı EPDK’dan, dava konusu Kurul kararına istinaden yürürlüğe giren TEİAŞ iletim sistemi sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerinin belirlenmesine ilişkin tüm kalemlerin (alt başlıklar hâlinde) bir önceki yıla ilişkin kalemlerle karşılaştırma yapılmak suretiyle tablo şeklinde, dava konusu Kurul kararında iletim tarifesi kurulu güç (sisteme verilen güç) üzerinden hesaplanmaktayken, anılan tarifeyi revize eden 6234 sayılı Kurul kararıyla kurulu güç (sisteme verilen güç) ve üretim/tüketim (MW başına) miktarı üzerinden hesaplanmasının gerekçelerinin açıklanmasının istenildiği;
Ara kararına cevap yazısında, TEİAŞ’ın 2015 yılına ilişkin toplam gelir tavanının 2.674 milyon TL, 2016 yılına ilişkin toplam gelir tavanının 5.528 milyon TL olduğu, iletim kayıplarının ve SBDT’nın 2016 yılı gelir tavanına eklendiği, her iki kalem için ayrı ayrı 1.200 milyon TL öngörüldüğü, dava konusu Kurul kararının tesisinden sonra, piyasa katılımcılarının yaptığı başvurularda, iletim tarifesinin kapasite bazlı hesaplanmasının yanı sıra enerji bazlı da hesaplanmasının, faturalara sabit ve değişken bedellerden oluşacak şekilde yansıtılmasının talep edildiği, söz konusu talep neticesinde iletim kayıpları ve SBDT’nın iletim sisteminin kullanılmasına bağlı olarak oluşması nedeniyle %50 sabit-%50 değişken bileşenlerden oluşan sistem kullanım tarifesi ile %100 değişken bileşenden oluşan sistem işletim tarifesinin uygulanmasının daha yerinde olacağına karar verilmesi üzerine 6234 sayılı Kurul kararının alındığnın belirtildiği;
Diğer taraftan, aynı ara kararıyla, davalı TEİAŞ’dan, İletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ’in 5. maddesinde düzenlenen iletim sistem kullanım faaliyetinin yürütülebilmesi için gerekli olan maliyet kalemlerinden dava konusu tarife kapsamında dikkate alınan unsurların (alt başlıklar hâlinde) bir önceki yıl ile karşılaştırma yapılmak suretiyle tablo şeklinde, 2016 yılı öncesi ve sonrasında iletim kayıpları ve SBDT’nın sistem kullanıcılarından nasıl hesaplanıp tahsil edildiğinin karşılaştırma yapılmak suretiyle, 2016 yılı öncesi ve sonrasında iletim tarifesi hesaplanırken sistem kullanıcılarına ilişkin özelliklerin (yıl içerisinde çalışılmayan günler, kurulu gücün yüksekliği, yenilenebilir enerji kaynağına dayalı elektrik üretimi gerçekleştirilmesi ve benzeri) dikkate alınıp alınmadığının, alınıyorsa hangi kriterlerin baz alındığının gerekçeleriyle birlikte açıklanmasının istenildiği;
TEİAŞ tarafından ara kararına cevap yazısında, iletim tarifesinin 2015 yılına göre artış göstermesinin, bu tarifeler belirlenirken temel alınan gelir tavanlarının artmasından kaynaklandığı, iletim kayıpları için öngörülen 1.200 milyon TL’ye karşılık 983.26 milyon TL, SBDT için öngörülen 1.200 milyon TL’ye karşılık ise 1.409 milyon TL harcama yapıldığı, sistem kullanım ve sistem işletim gelir tavanının işletme giderleri ile yatırım harcamalarının yanı sıra 2016 yılından itibaren iletim kayıplarının satın alınması ve Yönetmelik ve diğer ilgili mevzuat kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu doğan giderleri de kapsadığı, iletim tarifesinin iletim sistemi kullanıcılarına emre amade tutulan kapasite esas alınarak hazırlandığı, üretim şirketlerinin yakıt türü veya yıl içerisinde çalışılmayan günlere göre bir iletim tarife yapısının bulunmadığı, kaynak türünden bağımsız olarak tüm iletim sistemi kullanıcılarına aynı doğrultuda kapasite tahsis edildiğinin bildirildiği;
Her ne kadar davacı tarafından iletim kayıpları ile SBDT’nın değişken bileşen olduğu, 6234 sayılı Kurul kararıyla güç ve üretim/tüketim miktarı üzerinden dava konusu tarifenin revize edildiği ileri sürülmüş ise de, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’nde hangi maliyet kalemlerinin sabit veya değişken bileşen olduğu belirtilmediği gibi, fiyatların güç seviyesi dikkate alınarak da düzenlenebileceğinin öngörüldüğü; kaldı ki, tarifede yer alan veya alacak maliyet unsurlarının yapısının zaman içerisinde değişkenlik göstermesinin böyle bir belirlemenin zorluğunu ortaya koyduğu;
Öte yandan, yıllar itibarıyla iletim sisteminin büyüklüğü ve hangi tarife bölgesine ne kadar MW’lık yatırım yapıldığı gibi zaman içerisinde değişen koşullar çerçevesinde, 6234 sayılı Kurul kararıyla da belirlendiği üzere, maliyet unsurlarının sabit veya değişken bileşen olarak davalı EPDK tarafından dikkate alınabileceği;
Bu durumda, elektrik üretim şirketlerinin yatırım kararlarını verirken yıllık olarak belirlenen iletim tarifelerinin içerisinde kendilerine tahsis edilecek kapasite miktarı maliyetinin de bulunacağını hukukî güvenlik ilkesinin unsuru olan öngörülebilirlik çerçevesinde bilmeleri gerektiği; zira, kapasite miktarının tahsisinin iletim hattının yeterliliğine bağlı olduğu; iletim sistemi kullanıcılarının tahsis edilen kapasite miktarlarını tam olarak kullanmamalarının iletim yatırımlarının atıl kalmasına neden olabileceği gibi, arz güvenliğinin sağlanmasında da sorun teşkil edebileceği, aksi bir kabul hâlinde ise, her uygulama dönemi başında YMDFY çerçevesinde hesaplanan iletim tarifelerinin bir önceki yıla kıyasla TEİAŞ açısından belirsizliğe neden olacağı;
Bununla birlikte, geçiş döneminde öngörülen fiyat eşitleme mekanizmasının temel amacının toplumsal nitelikli olan aşırı yüksek kayıp-kaçakların toplumun bütünü tarafından eşit olarak bölüşülmek suretiyle ödenmesi, geçiş dönemi sonuna kadar abone grupları arasındaki çapraz sübvansiyonun tedrici olarak azaltılması ve geçiş dönemi sonunda her dağıtım bölgesinin ve abone grubunun kendi maliyetlerine katlanmaya başlaması olduğu dikkate alındığında ve bu sistemin verimli dağıtım şirketlerinin faaliyette bulunduğu istikrarlı ve doğal tekel niteliğini haiz faaliyetler dışında kalan faaliyetlerin serbest rekabet koşullarında yürütüldüğü bir piyasa yapısını hedeflediği gözetildiğinde, fiyat eşitleme mekanizması ile öngörülen sistemin eşitlik, hakkaniyet ve nesafet ilkeleriyle bağdaşmadığından söz edilemeyeceği;

Fiyat eşitleme mekanizmasının, tek bir satış fiyatı olması için, dağıtım bölgeleri arasındaki maliyet farklılıklarını ortalama birim fiyatta eşitleme ve dağıtım bölgeleri arasında çapraz sübvansiyon yapma yetkisi verdiği;
Halbuki, iletim sistemine bağlantı noktasının belirlenmesinin şirketlerin yatırım tercihlerinin bir sonucu olduğu; her şirketin yatırım yapacağı bölgeyi belirlerken fayda-maliyet analizi çerçevesinde karar verdiği; ekonomik olarak verimli olmayan veya ekonomik verimliliğinde azalma olan bir yatırımın maliyet kalemlerinin tüketicilere yansıtılması beklenemeyeceği gibi, doğal tekel niteliğini haiz olan iletim faaliyetinin yürütülmesi çerçevesinde TEİAŞ tarafından yapılacak iletim yatırımlarının ulusal bir tarifeden karşılanmasının hakkaniyete aykırı olduğu; çünkü, iletim tarifelerinin, sistemin kapasite miktarı dikkate alınarak üretim ve tüketim yoğunluğuna göre bölgesel olarak belirlendiği;
Bu itibarla, 6446 sayılı Kanun’un amacı ile iletim kayıpları ve SBDT’nın kapasite miktarı üzerinden tüm piyasa katılımcılarına yansıtılması arasındaki mâkul dengenin, söz konusu maliyet unsurlarının enerji fiyatlarının içerisinde nihaî tüketicilere yansıtılarak kurulmaya çalışıldığı anlaşıldığından, dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı şirket tarafından, sabit olması gereken bir maliyet kaleminin değişkin olarak belirlenemeyeceği, dernek üyesi şirketlerin arz güvenliği bakımından tahsis edilen iletim kapasitesinin atıl kalması riskine bağlı olarak TEİAŞ’ın maliyetlerine katlanması gerektiğine ilişkin değerlendirmenin hukuka aykırı olduğu, çalışılmayan bir süre için ek maliyete katlanmanın öngörülmesinin beklenemeyeceği, TEİAŞ tarafından yapılacak iletim yatırımlarının ulusal bir tarifeden karşılanmasının hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 11/06/2019 tarih ve E:2016/3140, K:2019/1964 sayılı kararının ONANMASINA,
3. 12/11/2020 tarihinde, oybirliği ile kesin olarak karar verildi.