Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/2067 E. 2020/3639 K. 30.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/2067 E.  ,  2020/3639 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/2067
Karar No : 2020/3639

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACI) : … Barosu
VEKİLİ : Av. …

II- (DAVALILAR) :
1- …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

III- (DAVALI İDARELER YANINDA MÜDAHİL) :
… Tarım Turizm ve Ticaret A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 26/06/2019 tarih ve E:2016/3217, K:2019/6463 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Muğla ili, Milas, Bodrum, Fesleğen Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ilanına dair 27/02/2007 tarih ve 26447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/01/2007 tarih ve 2007/11712 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu karara dayanılarak hazırlanan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 26/06/2019 tarih ve E:2016/3217, K:2019/6463 sayılı kararıyla;
27/02/2007 tarih ve 26447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/01/2007 tarih ve 2007/11712 sayılı Bakanlar Kurulu kararı bakımından;

Bilirkişi raporunda kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilanındaki hukuka aykırılıkların somut olarak ortaya konulamadığı, yapılan değerlendirmelerdeki olumsuzlukların ise doğru imar planı kararlarıyla ortadan kaldırılabileceği, anılan tespitlerin dava konusu imar planları incelenirken irdelenmesi gerektiği, öte yandan dava konusu Bakanlar Kurulu kararında turizm amaçlı yapılaşmaya ilişkin herhangi bir kullanım kararı getirilmemiş olduğu, bölgenin doğal yapısı gözetilerek ve korunarak turizm potansiyelinden yararlanılabileceği sonucuna varıldığı, bu durumda, uyuşmazlığa konu alanın Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Anılan Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak hazırlanan imar planları bakımından ise;
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, Fesleğen KTKGB içinde neden Çamseki Mevkiinin öncelikli geliştirilecek alan olarak belirlendiğini açıklayan herhangi bir çalışmaya veya gerekçeye rastlanılamadığı, orman alanı ve tarımsal üretim alanlarının yoğun olduğu bir bölge olduğu, oysa Fesleğen KTKGB içinde çok sayıda kırsal yerleşim olup, bu yerleşimlerin turizm amaçlı küçük ölçekli konaklama alanları olarak geliştirilmesi, orman alanları ile nitelikli tarım alanlarının olduğu bölgelerde ise turizm tesisi inşaatına izin verilmeden bu alanların eko ve agro-turizm için değerlendirilebileceği, turizm önceliklendirmesi bakımından doğru bir tercih olmadığı, hazırlanan imar planlarının içerdikleri kararlar ve genel yaklaşımlar nedeniyle, doğal çevre ve yöresel değerlerle uyum içinde alternatif bir turizm faaliyet alanı yaratmaktan uzak olduğu, ilgili planlara dayanak oluşturan alternatif turizm kavramının, doğal kaynak tüketen turizm yaklaşımlarına karşı doğal çevre ve kaynakların sürdürülebilirliği ile uyumlu bir turizm yaklaşımı olmadığı, turizm, tarım ve diğer yerel sektörler arasında sürdürülebilirlik koşullarına uygun dengelerin gözetilmediği,
Orman alanları sınırlarının planlara hatalı işlendiği, Çamseki Nazım İmar Planı paftasında orman tahdit sınırlarına uyulmadığı, bazı parsellerin Anayasal koruma altında bulunan orman alanlarına girdiği halde yapılaşmaya konu edildiğinin belirtilerek askı süresi içinde mülga Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü tarafından itiraz edildiği, bu itiraz sonucunda, 20/04/2011 tarihinde 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarında plan notu değişikliği yapıldığı, plan notlarının 2.8 maddesine “Plan üzerinde gösterilen orman tahdit sınırları şematik olup uygulamada 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında tespit edilen orman kadastro ve tahdit sınırları esas alınır” ibaresinin eklendiği, ancak parsel düzeyinde gelişmeyi gösteren dolayısıyla ayrıntı düzeyi yüksek olan ve uygulamaya esas ölçek olan uygulama imar planında orman sınırlarına ilişkin düzeltme plan paftası üzerinde yapılmadığı, orman alanları açısından arazi kullanım kararlarında 2B arazilerinin gösterilmesi dışında hiçbir koruma kararı getirilmediği, imar planlarında orman alanı olarak gösterilip korunan ve yapı yasağı bulunan bir alanın yer almadığı,
Uygulama imar planında alanın bütüne ilişkin olarak arazi kullanım kararları açısından diğer planlardan farklı bir ayrıntı düzeyinin bulunmadığı, yapılaşma koşulları ile plan notları bakımından 1/5000 ölçekli imar planı ile büyük ölçüde aynı olduğu, golf alanlarının yüksek düzeyde sulama gereksinimi olan ve bulundukları bölgedeki su tüketimini artıran yatırım alanları olduğu, doğal kapasitesinin sınırlarını zorlayan Bodrum Yarımadasında, çok özel bir doğal kaynak olan ve iklim değişikliğine bağlı olarak temini güçleşen suyu yüksek düzeyde tüketen golf turizminin yaygınlaştırılmaya çalışılmasının, bu bölgeleri gelecekte ciddi bir su sorunu ile karşı karşıya bırakmak anlamına gelebileceği, önemli bir doğal dokuyu barındıran, ayrıca önemli düzeyde nitelikli tarımsal üretim potansiyeli bulunan bir bölgenin golf turizmi için değiştirilmesi ve bu turizm türüne uygun bir peyzaj düzenlemesine konu edilmesinin çevresel, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirlik ilkeleri açısından doğru bir yaklaşım olmadığı,
Bu nedenlerle 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararı ilkesine uygun olmadığının anlaşıldığı ve bu durumda; dava konusu imar planlarının iptali gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle 22/01/2007 tarih ve 2007/11712 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddine, dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, önceki yargı kararlarının uygulanmadığı, bölgenin korunması gereken bir bölge olduğunun açık olduğu ve bu koruma için alanın KTKGB ilan edilmesine gerek olmadığı, yeni golf alanlarının belirlendiği ve çok boyutlu çevre zararlarına sebep olunacağı belirtilerek dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının da hukuka aykırı olduğu ve Daire kararının anılan işlem yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idareler ve davalı idareler yanında müdahil tarafından, dava konusu işlemlerin bölgede alternatif turizm çeşitlerinin geliştirilmesi amacıyla hem bölgedeki turizm aktivitesinin sürüdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde çeşitlendirilerek 12 aya yayılması hem de kıyı alanlarında yoğunlaşmış baskıyı azaltacak bir çekim bölgesi oluşturması öngörüsüyle yapıldığı, amaçlarının doğal, tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı bölgelerde varış yeri planlaması ve sürdürülebilir çevrelerin oluşturulmasına imkan sağlamak olduğu, planlama alanının kültür ve turizm gelişim ve koruma bölgesi ilan edilen alanın sadece %1,3’lük bir kısmı olduğu, ilgili kurum görüşlerinin alındığı, orman alanlarının kurum görüşü doğrultusunda imar planında gösterildiği, yer seçiminin gerekçesinin dava konusu planların kapsadığı bölgeye ilişkin davalı yanında müdahil tarafından geliştirilen sessiz vadi doğal yaşam ve eko-turizm projesi olduğu, anılan proje kapsamında ekosistem, yer altı suları, şehir planlama ve hidrojeoloji konularında ayrı ayrı hazırlatılan raporlar bulunduğu, yine bu raporlar esas alınarak hazırlatılan teknik rapor bulunduğu, alınan raporlar ve etüt sonuçlarının bilirkişi heyetince incelenmediği, Daire tarafından da bu raporların dikkate alınmadığı, kaldı ki bilirkişi heyetinde bu konuda yeterli uzmanlığa sahip kişilerin bulunmadığı, dava konusu planlamanın ihtiyaca binaen yapıldığı, işlemlerde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın iptale ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idareler ve müdahil tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın redde ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı idare yanında müdahilin duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden tarafların ve müdahilin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle 22/01/2007 tarih ve 2007/11712 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddine, dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 26/06/2019 tarih ve E:2016/3217, K:2019/6463 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya, kullanılmayan … yürütmeyi durdurma harcının ise istemi halinde davalı idare yanında müdahile iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.