Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/1679 E. 2020/1978 K. 26.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/1679 E.  ,  2020/1978 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/1679
Karar No : 2020/1978

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Birliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 26/12/2018 tarih ve E:2015/9518, K:2018/9071 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türk Tabipleri Birliğince hazırlanan ve 15/01/1999 tarihinde Tıp Dünyası Dergisinde yayımlanan “Türk Tabipleri Birliği Özel Ayakta Teşhis ve Tedavi Kuruluşları Yönetmeliği”nin iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 26/12/2018 tarih ve E:2015/9518, K:2018/9071 sayılı kararıyla davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek;
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 1 ve 4. maddeleri ile 59. maddesinin (g) bendine dayanılarak hazırlanan dava konusu Yönetmelik’te, bu Yönetmeliğin amacının, ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının verdikleri hizmetlerin mesleki, etik kurallara uygun ve verimli olarak sunumunu sağlamak olduğunun ifade edildiği ve özel ayakta teşhis ve tedavi yapılan kuruluşların kimler tarafından kurulabileceği, işleyişi, bu kuruluşlarda idari ve tıbbi sorumluluğun kime ait olacağı, hangi tür işlemlerin yapılabileceği, sağlık hizmetleri yönünden tabip odalarının denetimine tabi tutulacağı, tabela ve ilanlarının ne şekilde olması gerektiğine ilişkin kurallara yer verildiği;
Dava konusu Yönetmeliği hazırlama, düzenleme ve yürürlüğe koyma konusunda yetki kullanan davalı Türk Tabipleri Birliğinin bu yetkisinin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği;
Uyuşmazlığın çözümü için idarenin düzenleme yetkisinin kapsamı ve bu bağlamda idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisi üzerinde de durulması gerektiği;
Anayasa’nın davaya konu düzenlemenin yapıldığı tarihteki 124. maddesinin, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturduğu ve idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanmak zorunda olduğu;
Sağlık hizmetleriyle ilgili temel esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan ve Milli Savunma Bakanlığı hariç, bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerini ve gerçek kişileri kapsayan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 9. maddesinin (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği kurala bağlanmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarına yönelik düzenleme yapma yetkisinin verildiği;
Nitekim, dayanakları arasında bu maddenin de yer aldığı 15/02/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve ayakta teşhis ve tedavi hizmeti sunulan ve özel sağlık kuruluşu olarak tanımlanan A Tipi, B Tipi ve C Tipi tıp merkezlerini, A ve B tipi poliklinikleri, laboratuvar, müessese ve muayenehaneleri kapsayan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te, bu kuruluşların yapılandırılmaları, kimler tarafından açılabilecekleri, standartları, ruhsatlandırma işlemleri, faaliyetleri, faaliyetlerine son verilmesi, çalışanları, bunların sağlık kuruluşundan ayrılması halinde ne yapılacağı, sunabilecekleri hizmetler, buralarda yapılabilecek tıbbi işlemler, denetimleri ve diğer hususlara ilişkin kapsamlı düzenlemelere yer verildiği;
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 6023 sayılı Kanun’un 1 ve 4. maddeleri ile 59. maddesinin (g) bendi uyarınca, Türk Tabipleri Birliğinin, ancak mesleki deontoloji ve dayanışma ile meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla düzenleme yapabilme yetkisine sahip olduğunun kabulü gerektiği;
Bu durumda, Sağlık Bakanlığının genel düzenleme yetkisi kapsamında yaptığı düzenlemeler ve 6023 sayılı Kanun ile belirlenen Türk Tabipleri Birliğinin amaç ve görevleri birlikte değerlendirildiğinde; Birlik’in sadece meslek mensuplarına yönelik, mesleki deontolojiyi ilgilendiren hususlarda düzenleme yapma yetkisi bulunduğu, dava konusu Yönetmeliğin ise, idareye tanınan yetkinin kapsamını aşacak şekilde, özel ayakta teşhis ve tedavi kuruluşlarını kapsayan ve bunların kimler tarafından kurulabileceği, işleyişi, bu kuruluşlarda idari ve tıbbi sorumluluğun kime ait olacağı, hangi tür işlemlerin yapılabileceği, sağlık hizmetleri yönünden tabip odalarının denetimine tabi tutulacağına ilişkin kurallar öngörmesi nedeniyle yetki yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu Yönetmeliğin 15/01/1999 tarihinde Tıp Dünyası Dergisi’nde ilan edildiği, davanın altmış günlük dava açma süresinden sonra 30/03/2015 tarihinde açıldığı, bu haliyle davanın süresinde olmadığı, Yönetmelik’te doğrudan hekim-tabip odası ilişkilerinin düzenlendiği ve mesleki deontolojiye ilişkin kurallar içerdiği, bu haliyle davacının menfaatini etkileyen bir husus bulunmadığı, mesleki etik bakımından hasta yararını gözeten, nitelikli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler yapıldığı, idarelerinin, tıbbi deontoloji kapsamında düzenleme yapma yetkisinin bulunduğu, dava konusu maddelerin ayrı ayrı ele alınması gerektiği, ayrıca davacı tarafından her Yönetmelik maddesi için ayrı hukuka aykırılık sebebi gösterilmemesinin dava dilekçesinin reddini gerektirdiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu Yönetmeliğin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 26/12/2018 tarih ve E:2015/9518, K:2018/9071 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 26/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava, “Türk Tabipleri Birliği Özel Ayakta Teşhis ve Tedavi Kuruluşları Yönetmeliği”nin iptali istemiyle açılmıştır.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 1. maddesinde;
“Türkiye sınırları içerisinde meslek ve sanatlarını icraya yetkili olup da sanatını serbest olarak yapan veya meslek diplomasından istifade etmek suretiyle resmi veya özel görev yapan tabiplerin katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur.” hükmüne,
4. maddesinde;
“Birlik, aşağıda yazılı hizmetleri yapmakla mükelleftir:
a) Halk sağlığına ve hastalara fedakarlık ve feragatle hizmeti ideal bilen meslek geleneklerini muhafaza ve geliştirmeye çalışmak,
b) Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak,
c) Halkın sağlığını korumaya, azalarını muayyen refah seviyesine ulaştıracak gerekli iş sahaları bulmaya, İş Kanunu ile sosyal kanunların ve bunlara bağlı nizamname ve talimatname hükümlerinin tatbikatında meslek ve meslektaşların hak ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş tevziinin adilane bir surette düzenlenmesine çalışmak,
d) Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yapmak,
e) Halk sağlığını ve tıp mesleğini ilgilendiren işlerde resmi makamlardan yardım sağlamak.” hükmüne yer verilmiş,
59. maddesinin (g) bendinde ise “Meslektaşların birbiri ile ve hastaları ile münasebetlerini düzenliyen deontoloji nizamnameleri hazırlamak” Türk Tabipleri Birliğinin görevleri arasında sayılmıştır.
Anılan hükümlere dayanılarak ilan edilen dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacı, ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarının verdikleri hizmetlerin mesleki, etik kurallara uygun ve verimli olarak sunumunu sağlamak olarak belirtilmiş; 2. maddesinde ise bu Yönetmeliğin, ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarını, işleyişlerini, bu kuruluşlarda çalışan hekimler ile tabip odası arasındaki ilişkileri, özel ayakta teşhis ve tedavi kuruluşlarının ilgili tabip odasına tescil koşullarını, özel ayakta teşhis ve tedavi kuruluşlarının hizmet ve tanıtım yönünden uyması gereken asgari koşulları düzenleyeceği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, Türk Tabipleri Birliğinin tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak, halk sağlığını korumak ve bu amaçla gerekli girişimlerde bulunmak gibi birtakım amaçlarının olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmelik münhasıran düzenlediği konu itibari ile yetki açısından değerlendirildiğinde, ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarının verdikleri hizmetlerin mesleki, etik kurallara uygun ve verimli olarak sunumunu sağlamak amacıyla çıkartılmıştır. Bu itibarla dava konusu Yönetmeliğin genel olarak tabip odası ile bu kuruluşlar arasındaki münasebetlerin düzenlendiği, dolayısıyla yukarıda metnine yer verilen mevzuatta belirtilen amaçlar ve Birlik’e verilen yetki kapsamında çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin amacı ve kapsamı değerlendirildiğinde, genel olarak yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla dava konusu Yönetmelik’te davalı Birliğin yetki sınırlarını aşan düzenlemeler var ise, bu düzenlemelerin tespiti ve değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken bu ayrım ve değerlendirme yapılmaksızın davanın tümden reddinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, 3011 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin; a) İşbirliğine, yetki ve görev alanlarına ait hükümleri düzenleyen, b) Kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan, c) Kamuyu ilgilendiren, Yönetmelikler Resmi Gazete’de yayımlanır.
Ancak, milli emniyet ve milli güvenlikle ilgili olan ve gizlilik derecesi taşıyan yönetmelikler yayımlanmaz.” hükümleri yer almaktadır.
Dava konusu Yönetmelik’te ise kamu tüzel kişisi olduğu hususu tartışmasız olan Türk Tabipleri Birliği tarafından ülke genelinde uygulanacak düzenlemeler yapıldığı, bu haliyle de 3011 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereği bu Yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayınlanmasının zorunlu olduğu ancak, Resmi Gazete’de yayımlanmadığı yalnızca Tıp Dünyası Dergisi’nde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda taşıması gerekli şekil şartı yerine getirilmeden ilan edilen dava konusu Yönetmelik’te bu yönden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın, sonucu itibarıyla yerinde olduğu, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyorum.