Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2018/707 E. 2019/2181 K. 08.05.2019 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2018/707 E.  ,  2019/2181 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2018/707
Karar No : 2019/2181

TEMYİZ EDEN (DAVALI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-(b) maddesi gereğince “1/30 oranında aylıktan kesme cezası” verilmesine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan mali hakların yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarihli ve E: …, K: … sayılı kararıyla; … İli … İlçesi … Anadolu İmam Hatip Lisesinde Müdür Başyardımcısı olarak görev yapan davacının 08-09/10/2014 tarihlerinde, üyesi olduğu sendikanın aldığı karar doğrultusunda “…” etkinliği kapsamında görevine iki gün gelmediği, bu fiilin özürsüz olarak görevine gelmeme fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık olmadığı sonucuna varıldığı, hukuka aykırı bulunan işlem nedeni ile yoksun kalınan mali haklarının dava tarihi olan 22/04/2015 itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlem hukuka aykırı bulunarak dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan mali haklarının dava tarihi olan 22/04/2015 itibaren işleyecek yasal faizi ile tazminine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Karar düzeltme safhasında, Danıştay Onikinci Dairesi’nin 28/09/2017 tarih ve E:2017/2755, K:2017/4902 sayılı kararıyla;
Kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, bu konulara dikkat çekilmesinin ve kamuoyu oluşturulmasının sağlanması amacıyla ve başka seçeneklerinin bulunmaması durumunda üyesi bulundukları sendikaların aldıkları kararlar uyarınca işi bırakma eylemlerine ilgili mevzuatına uygun olarak katılmaları nedeniyle disiplin cezaları ile cezalandırılmalarının demokratik bir toplumda gerekli olduğundan söz edilemeyeceğinin tartışmasız olduğu; bir kamu görevlisinin hangi faaliyetlerin sendikal faaliyet kapsamında olduğunu ayırt etme becerisine sahip olması gerektiğinin açık olduğu, uyuşmazlık konusu olayda davacının görevine gelmeme nedeninin, … isimli terör örgütünün saldırılarını kınamak ve …- …- … (…) kenti ile dayanışma sağlamak olduğu hususunun sabit olduğu, kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımayan eyleme katılan ve bu nedenle görevine gelmeyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; işlemin iptali yolundaki idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarihli ve E: …, K: … sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: …sayılı kararıyla, dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal hakların yasal faiziyle tazmini yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI
: Davalı idare tarafından; davacının iş saatleri içinde ve işverenin izni olmadan sendikal faaliyet çerçevesine girmeyen ve öğretmen olması nedeniyle öğrencilerinin eğitim hakkkını ihlal eder şekilde özürsüz olarak 08-09/10/2014 tarihlerinde mazeretsiz olarak göreve gelmediği; hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda düzenlenen 11/12/2014 tarih ve … sayılı soruşturma raporuna dayalı olarak tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığından bahisle işlemin iptali yolundaki ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: … İli, … İlçesi, … Anadolu İmam Hatip Lisesinde Müdür Başyardımcısı olarak görev yapan ve Sendika üyesi olan davacının , … ‘e bağlı … Merkez Yürütme Kurulunun 07/10/2014 tarih ve … sayılı kararı doğrultusunda … terör örgütünü kınamak için alınan grev kararı doğrultusunda iki gün göreve gelmediğinden bahisle ”1/30 oranında aylıktan kesme ” cezası ile tecziye edilmesine ilişkin olarak tesis edilen 11/02/2015 tarih ve 1487712 sayılı davalı idare işleminin iptali ve yoksun kalınan mali hakların yasal faiziyle birlikte iade edilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51.maddesinde; “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca Anayasanın 90.maddesinin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü getirilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 22. maddesinde “Devlet memurları, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler” hükmü; anılan Kanun’un 26. maddesinde, “Devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelipte Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları yasaktır.” kuralı; aynı Kanunun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendinde ise, “Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek” fiilinin aylıktan kesme cezasını gerektirdiği kuralı yer almıştır.
Öte yandan, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” hükmü yer almış, 3/f maddesinde, sendikanın, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları ifade edeceği belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 19. maddesinde;
“…Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal cinsiyet
eşitliğini gözeterek aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler:
a) (Değişik bent: 04/04/2012-6289 S.K./14.md.) Genel olarak kamu personelinin hak ve ödevleri, çalışma koşulları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ile sağlık koşullarının geliştirilmesi konularında görüş bildirmek ve toplu sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere yapılacak çalışmalara temsilciler göndermek.
b) Devlet personel mevzuatında kamu görevlilerinin temsilini öngören çeşitli kurullara
temsilci göndermek.
c) Verimlilik araştırmaları yapmak, sonuçlarla ilgili raporlar düzenlemek, önerilerde
bulunmak ve işverenlerle bu konularda ortak çalışmalar yapmak.
d) Üyelerin mesleki yeterliliklerinin artırılması ve sorunlarının çözülmesi ile sendikal faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik kurs, seminer ve sosyal amaçlı toplantılar düzenlemek, bilimsel çalışmalar yapmak ve yayınlarda bulunmak.
e) Üyelerin ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatleri ile personel hukukunu ilgilendiren konularda ilgili kurumlara ve yetkili makamlara sunulmak üzere çalışmalar yapmak ve öneriler getirmek.
f) Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin zlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak.
g) Üyeleri ve ailelerinin yararlanmaları için hizmet amacıyla, eğitim ve sağlık tesisleri, dinlenme yerleri, misafirhane, spor alanları ve benzeri yerler ile kitaplık, kreş, yuva ve huzur evleri, yardımlaşma sandıkları kurmak ve yönetmek ile herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile üyeleri için kooperatifler kurulmasına yardım etmek ve nakit mevcudunun yüzde onundan fazla olmamak kaydıyla bu kooperatiflere kredi vermek….” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Dernek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü” başlıklı 11. maddesinde ise; “1) Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir. 2) Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.” hükmü bulunmaktadır.
Türkiye’nin de onayladığı 87 no’lu ILO Sözleşmesinin 3. maddesinde de; çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları ve kamu makamlarının bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmaları gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Örgütlenme özgürlüğü, Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, bireylerin kendi çıkarlarını korumak için kendilerini temsil eden kollektif bir yapı meydana getirecek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı, sağlıklı bir toplumun önemli bir göstergesidir. Demokrasilerde böyle bir oluşum, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin çıkarlarının korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikalar, bireylerin kendi çıkarlarını korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün çok önemli bir yönüdür.
Örgütlenme özgürlüğünün temelinde de ifade özgürlüğü olduğu düşünüldüğünde, düşünceyi korkmadan açıklayarak, bu düşünce çevresinde kişilerin toplanma hakkının da varlığının kabulü gerekeceği açıktır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme olanağı sağladığı gibi, sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve bu ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme serbestisini gerektirmekte ve niteliğiyle bağımsız bir hak değil, örgütlenme özgürlüğünün özel bir şekli olarak görülmektedir.
Anayasa’nın 51-54. maddelerinde düzenlenen sendikal hak ve özgürlükler, benzer güvenceler getiren başta Örgütlenme Özgürlüğü Sözleşmesi ile Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi olmak üzere ilgili Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı ile tamamlanmaktadır.
Anayasa’nın 51. maddesi, devlet için hem negatif hem de pozitif yükümlülükler getirmektedir. Anılan maddede yer alan, “üyelerin menfaatlerini korumak için” ibaresi, üyelerin mesleki menfaatlerini korumak için gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerin Anayasa tarafından korunduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, sendikaların üyelerin menfaatlerini korumak için en etkili yollardan olan grev ve toplu sözleşme hakkını da kullanabileceği açıktır.
Sendikal faaliyet kapsamında, işe gelinmemesi halinde kişilerin mazeret izinli sayılacakları konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve Danıştay İdari Dava Daireleri kararlarında da vurgulanmıştır; ancak, anılan kararlardaki uyuşmazlık konusu olaylarda, sendikal faaliyetlerin amacının üyelerin mesleki menfaatlerinin korunması olduğunun da gözden kaçırılmaması gerekir.
Kamu görevlileri sendikalarının asli faaliyetleri 4688 sayılı Kanun’un 19. maddesinde belirtilmiştir ve “çalışma koşulları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ile sağlık koşullarının geliştirilmesi konularında görüş bildirmek, işverenlerle bu konularda ortak çalışmalar yürütmek, üyelerin mesleki yeterliliklerinin arttırılması ve sorunlarının çözülmesi ile sendikal faaliyetlerin geliştirilmesine yönelik kurs, seminer ve sosyal amaçlı toplantılar yapmak” asli faaliyetler arasında sayılmakta olup, sendikaların öne çıkan asli görevleri, üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumaktır. Bunun dışındaki konulara ilişkin faaliyetlerinin ikincil nitelikte olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, Devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasında kesin ayrımlar yapmak her zaman mümkün değildir. Devletin ister pozitif isterse de negatif yükümlülüğü söz konusu olsun bireyin ve bir bütün olarak toplumun çatışan çıkarları arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir.
Sınırlanabilir bir hak olan sendika hakkı Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma rejimine tabidir. Anayasa’nın 51. maddesinde sendika hakkına yönelik sınırlama nedenlerine yer verilmiştir. Ancak, bu özgürlüklere yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Sendika hakkıyla ilgili olarak; temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler ve 33. maddesi ile 51. maddelerinin gözönünde bulundurulması zorunludur.
Sendikalar, demokratik toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğu için getirilebilecek sınırlamaların kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı korunması gerektiği, getirilecek sınırlamaların demokratik toplum düzenine uygunluğunun denetlenmesi gerektiği izahtan varestedir. Ayrıca, getirilecek sınırlamaların, toplumsal ihtiyacın karşılanması amacıyla istisnai olarak uygulanması gerektiği de açıktır.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, olayda sendika hakkının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesine gelince; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendikalar tarafından, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarlarının ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, bu konulara dikkat çekilmesi ve kamuoyu oluşturulmasının sağlanması amacıyla aldıkları kararlar uyarınca kamu görevlilerinin toplantı, gösteri ve iş bırakma eylemlerine katılmalarında demokratik bir toplumda herhangi bir sakınca bulunmadığından, anılan eylemlerin AİHS’nin 11. maddesi kapsamında korunması gerektiği açıktır.
Buna karşılık, kamu görevlilerinin atanma, nakil ve cezalandırılmasına ilişkin esasların belirlenmesi konusunda yasa koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Yasa koyucuya tanınan bu takdir yetkisinin amacı; kamu hizmetlerinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Ayrıca Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler” denilerek, kamu görevlilerinin Anayasa’ya ve yasalara sadakat yükümlülüğünün kamu hizmetlerinin devamlılığının ve belli bir disiplin içinde yürütülmesinin sağlanmasıyla yakından ilişkili olduğuna dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla, Anayasa’nın 129. maddesinde belirtilen sadakat yükümlülüğü kapsamında, kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması amacıyla idarenin takdir yetkisini kullanarak işlem tesis etmesinin olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Kamu görevlilerinin, normal vatandaştan farklı olarak yükümlülükleri, sorumlululukları ve tabii olduğu yasaklar vardır. Kamu görevlilerine tanınan bir takım avantajlar, ayrıcalıklar olmakla birlikte, bu kişilerin katlanmak zorunda oldukları külfetler ve sorumluluklar nedeniyle onların bazı sınırlamalara da tabii olacağı açıktır. Dolayısıyla, kamu hizmetinin kesintisiz olarak yürütülmesini sağlamak ve görevinin başında olmak kamu görevlisinin sorumluluklarındandır.
Sendika kararları doğrultusunda kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerin, kamu hizmetinin gereklerine dayanan bir sınırının olması gerektiği açıktır. Kamu hizmetini kesintiye uğratacak, “iş bırakma” gibi eylemlerin nedenini mesleki menfaatler dışında bir neden oluşturuyorsa devletin müdahale hakkının da daha geniş yorumlanması gerekir.
Sendika üyesi olan kamu görevlileri tarafından, sendika yöneticilerinin aldıkları kararların içeriklerinin değerlendirilmesi suretiyle hareket tarzı geliştirmeleri gerekmektedir. Bir kamu görevlisinin, sendikal faaliyetlere ilişkin eylem hakkını kullanırken yükümlülükleri nedeniyle kanunların öngördüğü sınırlar içerisinde hareket etmesi gerekir. Aksi takdirde, kamu görevlileri olan sendika üyeleri, sendika tarafından alınan konusu suç oluşturan bir eyleme de katılmak zorunda kalabileceklerdir.
Bu değerlendirmeler çerçevesinde; sendikaların, Anayasa ve Kanunlara aykırı olmayan herhangi bir amacı gerçekleştirmek için faaliyet yapabileceğinin kabulü ile birlikte “işe gitmeme” gibi eylemlerle ilgili olarak yani kamu hizmetini kesintiye uğratacak, kamu görevlisinin sorumluluğunu yerine getirmesini engelleyici eylemlerle ilgili olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun muhtelif kararlarında da vurgulandığı üzere, sendikal faaliyetlerle ilgili olmayan; kamu görevlilerin sosyal, ekonomik ve meslek hayatlarını ilgilendirmeyen konular doğrultusunda gerçekleştirilen eylemlerin AİHS’nin 11. maddesi kapsamında korunması gerektiğinden bahsedilemeyeceği izahtan varestedir.
Temyize konu kararın incelenmesinden; … İli, … İlçesi … Anadolu İmam Hatip lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının, … ‘e bağlı … Yürütme Kurulunun 07/10/2014 tarih ve … sayılı kararı doğrultusunda “… terör örgütünü kınamak” için alınan grev kararı doğrultusunda … tarihlerinde iki gün göreve gelmediğinden bahisle 11/02/2015 tarih ve 1487712 sayılı işlem ile ”1/30 oranında aylıktan kesme” cezası ile tecziye edildiği; davacının anılan işlemin iptali ile yoksun kaldığı parasal hakların tazmini istemiyle bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının göreve gelmeme nedenini oluşturan sendika kararının amacının; … isimli terör örgütünün saldırılarını kınamak ve …- … (…) kenti ile dayanışma sağlamak olduğu hususu sabittir. Anılan hususun, sendika üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatleriyle ilgisi bulunmayıp, siyasi yönü ağır basan, Hükümetin dış politika tercihlerini protesto eden bir eylem olduğu açıktır. Bu tür amaçla yola çıkılan durumlarda, yani sendikaların asli faaliyetlerinin değil de ikincil nitelikteki faaliyetlerinin söz konusu olduğu durumlarda, sendikaların seslerini duyurmak için kullanabileceği başka yollar olduğu da muhakkaktır.
“İşe gitmeme” eyleminin, toplum hayatına ve kamu düzenine etkileri gözönüne alındığında; politik yönü ağır basan bir amaçla işe gidilmiyorsa bu durumun sendikal faaliyet kapsamında sayılması mümkün değildir. Kaldı ki, bu eylemin sonuçları dikkate alındığında da; bunun yol açacağı zararlara katlanılmasını toplumdan beklemek de hakkaniyete aykırı bir durumdur.
Sonuç olarak, uyuşmazlık konusu olaydaki sendika kararı; görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarları ile bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımadığından, bu haliyle “işe gitmeme” eyleminin, sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali ile yoksun kaldığı parasal hakların tazmini yolundaki ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: …sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.