Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2018/370 E. 2019/1118 K. 14.03.2019 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2018/370 E.  ,  2019/1118 K.Usul – Süre – 5366 sayılı Kanun uyarınca yenileme alanı ilanı – Kamulaştırma
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2018/370
Karar No : 2019/1118

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1-… 2-… 3- …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1-… 2-… 3-… 4-…

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/09/2017 tarih ve E:2017/917, K:2017/4811 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İli, …İlçesinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanların, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “Yenileme Alanı” olarak belirlenmesine ilişkin 24/05/2006 tarih ve 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/09/2017 tarih ve E:2017/917, K:2017/4811 sayılı kararıyla; iptali istenen 24/05/2006 günlü, 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu kararının, 22/06/2006 günlü Resmi Gazetede yayımlandığı, davalılardan tarafından davacılara maliki oldukları … ada … parsel sayılı taşınmaz hakkında encümen tarafından verilen kamulaştırma kararı sebebi ile adli yargıda dava açılmadan önce uzlaşma davetiyesi gönderildiği, gönderilen davetiyenin içeriğinde dava konusu Bakanlar Kurulu kararından da bahsedildiği ve bu davetiyenin davacılardan ve …’e 19/10/2016, ….’a 13/10/2016 ve …’a 12/10/2016 tarihlerinde tebliğ edildiği, davacıların da 21/10/2016 tarihinde uzlaşma talebini kabul etmediklerine ilişkin dilekçeleri …na verdikleri, en geç 19/10/2016 tarihinde öğrenildiği anlaşılan 24/05/2006 tarih ve 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle 19/10/2016 tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içerisinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 20/02/2017 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı sonucuna varılmış, belirtilen gerekçe ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davacılar tarafından, davanın süreaşımı yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, zira 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde açıkça; 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabileceği düzenlemesinin yer aldığı, kendilerine … Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası kapsamında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesi gereğince yapılan tebligat üzerine kamulaştırma işlemine karşı … İdare Mahkemesinin … sayılı dosyası kapsamında, kamulaştırma işleminin dayanağı olan yenileme alanı ilanına ilişkin işleme de huzurdaki dosya kapsamında dava açıldığı, yenileme alanı ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının bir düzenleyici işlem olduğu ve kamulaştırma işleminin dayanağını teşkil ettiği, idari yargıda uygulama işlemi ile birlikte o işlemin dayanağı düzenleyici işlemin de dava edilebileceği, bu itibarla açılan davanın süresinde olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idareler tarafından, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Düzenleyici işlem, “genel, soyut ve sürekli nitelikte hukuki etki doğuran” ya da “belli kişi ve durumlara ilişkin olmayıp, genel ve soyut hukuk kuralı koyan işlem” iken; bireysel işlem belli kişi ya da durumlar için hukuki durumların yaratıldığı, değiştirildiği ya da kaldırıldığı işlem türünü oluşturmaktadır. Her iki tür açısından ayrımın kurulduğu ölçütler olarak ‘genellik’, ‘soyutluk’ ve ‘süreklilik’ niteliklerinin aynı anda bir arada bulunmadığı/örtüşmediği ve düzenleyici/birel işlem ayrımınının kolaylıkla yapılamadığı çeşitli işlemler ise bu ayrımın ‘ara’ kategorileri olarak ortaya çıkmaktadır. Öğretide, bu işlemlerin, ‘genel işlem’ ya da ‘genel karar’ olarak adlandırılması yönünde yaygın bir eğilim söz konusu olsa da yapılan tanımlarda işleme özelliğini veren nitelikler bakımından farklı vurguların öne çıktığı görülmektedir.
5366 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliği hükümleri uyarınca, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıkları, koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanları, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması amacı çerçevesinde sınırları belirlenen alanlar Bakanlar Kurulu Kararı ile yenileme alanı olarak ilan edilmektedir.
Bir bölgenin Bakanlar Kurulu Kararı ile yenileme alanı olarak ilan edilmesiyle artık bu alanın 5366 sayılı Yasa kapsamına dahil olacağı ve uygulamaların 5366 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliği hükümlerine göre yapılacağı gözönünde bulundurulduğunda, yenileme alanı ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı; tipik bir düzenleyici işlem olmamakla birlikte bireysel işlem olarak da nitelendirilemez. Bu haliyle yenileme alanı ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları öğretide genel işlemler ya da ara işlemler olarak nitelendirilen işlemlerdendir. Bu durumda yargılama yapılırken dava konusu kararların hem düzenleyici işlemlere özgü hem de bireysel işlemlere özgü nitelikler taşıdığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Öte yandan, 5366 sayılı Kanunun amacı ve genel gerekçesinin değerlendirilmesinden, söz konusu Kanun ile tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, anılan amacın gerçekleştirilmesi için bir alanın yenileme alanı ilan edilmesi üzerine, ilgili idare tarafından alanda, yenileme projeleri hazırlanması ve bu projeler çerçevesinde iskanın yeniden düzenlenmesi, alandaki taşınmazların kamulaştırılması, yeni yapıların inşası, ayni hak tesisi vb. gibi uygulamalar yapılmaktadır. Bu itibarla, yenileme alanı ilanı ile başlayan süreç, bir dönüşüm olgusunu içermekte olup, yenileme alanı ilanının bu dönüşüm sürecindeki işlemlerin dayanağı niteliğinde olduğunun dikkate alınması ve yenileme alanı ilanının, söz konusu dönüşüm süreci ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Olayda, kamulaştırma süreci yürütülürken davacılar tarafından yenileme alanı ilanına karşı dava açıldığı görülmektedir. Gerek kamulaştırma ve yenileme alanı ilanı işlemlerinin niteliklerinden, gerekse davacıların taşınmazlarına yönelik olan kamulaştırmaya ilişkin Belediye Encümeni Kararının açık metninden, yukarıda açıklanan şekilde ara nitelikte bir işlem olup düzenleyici işlemlere özgü nitelikler de barındıran yenileme alanı ilanının, kamulaştırma işleminin dayanağı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 2577 sayılı Yasa’nın 7. maddesi uyarınca, uygulama işlemi ile birlikte dayanağı işleme de dava açılabileceğinden, kamulaştırma sürecinde davacılara yapılan bedel tespit ve tescil davasına ilişkin tebliğden itibaren kamulaştırma işlemine dava açılabilecek olan 30 günlük süre içerisinde bu işlemin dayanağı olan yenileme alanı ilanına karşı da dava açılması mümkündür.
Açıklanan nedenle Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
… İli, … İlçesinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanların, 24/05/2006 tarih ve 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 5366 sayılı Kanun çerçevesinde “Yenileme Alanı” olarak belirlendiği, anılan Bakanlar Kurulu Kararının 22/06/2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığı, daha sonra … Belediye Encümeni tarafından verilen kamulaştırma kararı üzerine davacılara maliki oldukları … ada … parsel sayılı taşınmaz hakkında uzlaşma davetiyesi gönderildiği ve uzlaşmanın sağlanamaması üzerine 26/12/2016 tarihinde nca davacılara karşı … Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde bedel tespit ve tescil davası açıldığı, anılan davaya ilişkin dava dilekçesinin davacılara 19/01/2017 gününde tebliği üzerine, kamulaştırma işleminin dayanağı olan yenileme alanı ilanına ilişkin işleme karşı, 20/02/2017 tarihinde temyizen incelenen huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ikinci fıkrasında; bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı, dördüncü fıkrasında ise; ilânı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilân tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde: “Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda metnine yer verilen 2577 sayılı Yasa’nın 7. maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresi ilan tarihini izleyen günden başlar. Ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, uygulama işlemine dayanak teşkil eden düzenleyici işlem için öngörülen dava açma süresi geçmiş olsa dahi, düzenleyici işlem veya uygulama işlemi yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanun’un 10. ve 14. maddeleri uyarınca kendisine yapılan tebligat üzerine kamulaştırma işleminin iptalini talep eden davacının, yine aynı tebliğ tarihinden itibaren kamulaştırma işleminin dayanağı niteliğinde olan yenileme alanı ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının iptalini de isteyebileceği açıktır.
Başka bir anlatımla, 2577 sayılı Yasa’nın 7. maddesi uyarınca, uygulama işlemi olan kamulaştırma işlemi ile birlikte dayanağı işleme de dava açılabileceğinden, kamulaştırma sürecinde davacılara karşı açılan bedel tespit ve tescil davasının dava dilekçesinin 19/01/2017 gününde tebliğinden itibaren kamulaştırma işlemine dava açılabilecek olan 30 günlük süre içerisinde en son 20/02/2017 tarihinde bu işlemin dayanağı olan yenileme alanı ilanına karşı da dava açılması mümkündür.
Bu itibarla, 20/02/2017 gününde açılan davanın süreaşımı yönünden reddi yönündeki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın süreaşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/09/2017 tarih ve E:2017/917, K:2017/4811 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere; dosyanın, Danıştay Başkanlık Kurulu’nun 07/03/2019 gün ve 2019/24 sayılı kararıyla kapatılan Danıştay Ondördüncü Dairesi yerine, aynı gün ve 2019/25 sayılı Başkanlık Kurulu kararıyla yeniden belirlenen iş bölümü kararı doğrultusunda Danıştay Altıncı Dairesi’ne gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 14/03/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY-X-

Dava; … İli, … İlçesinde bulunan ve karara ekli kroki ve listede sınır ve koordinatları gösterilen bölgenin, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’un 2. Maddesi uyarınca “yenileme alanı” olarak belirlenmesine ilişkin 24/05/2006 tarihli ve 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlığı altında düzenlenen 7. maddesinde: “1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;
Tarihi izleyen günden başlar.
3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.
4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.”, hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; iptali istenen 24/05/2006 günlü, 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu kararının, 22/06/2006 günlü Resmi Gazetede yayımlandığı, davalılardan tarafından davacılara maliki oldukları … ada … parsel sayılı taşınmaz hakkında encümen tarafından verilen kamulaştırma kararı sebebi ile adli yargıda dava açılmadan önce uzlaşma davetiyesi gönderildiği, gönderilen davetiyenin içeriğinde dava konusu Bakanlar Kurulu kararından da bahsedildiği ve bu davetiyenin davacılardan ve …’e 19/10/2016, …’a 13/10/2016 ve …’a 12/10/2016 tarihlerinde tebliğ edildiği, davacıların da 21/10/2016 tarihinde uzlaşma talebini kabul etmediklerine ilişkin dilekçelerini …na verdiklerinin anlaşıldığı, bu durumda; 22/06/2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanan ve en geç 19/10/2016 tarihinde öğrenildiği anlaşılan 24/05/2006 günlü, 2006/10501 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle 19/10/2016 tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içerisinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra, 20/02/2017 tarihinde kayda giren dilekçe ile, açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı gerekçesi ile Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/09/2017 günlü ve E:2017/917, K:2017/4811 sayılı kararı ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Temyiz isteminin özünü açılan davanın süresinde açıldığı, bu sebeple davanın esastan incelenmesi gerekirken Dairece süreaşımının varlığı gerekçesi ile reddinin hukuka uygun olmadığı iddiası oluşturmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu çoğunluğu tarafından; dava konusu yenileme alanı belirleme ve ilanı yönündeki işlemin bir düzenleyici işlem olduğu, düzenleyici işlemlerin de 2577 sayılı Kanun’un yukarıya alınan 7. maddesinin 2. fıkrası 4. bendi hükmü uyarınca uygulama işlemi ile birlikte dava edilebileceği, davacıların taşınmazlarının kamuşlaştırılmasına ilişkin işlem üzerine düzenleyici işlem olan yenileme alanı belirleme işlemine karşı da dava açtıklarından davanın süresinde olduğu gerekçesi ile davacıların temyiz istemlerinin kabulüne karar verilmiştir.
Düzenleyici işlem (öğretideki adıyla kural işlem); eşyaya, kişilere, maddi ve hukuksal olaylara uygulanması öngörülen genel ve soyut nitelikte kurallar içeren, kendisinin hukuk aleminde var olmasının nedenini oluşturan üst hukuk kurallarına uygun olarak yetkili idareler tarafından tesis edilen/edilmesi gereken işlemlerdir.
Kanun koyucunun düzenleyici işlemler hakkında; işlemin –muhtemel- muhatapları yönünden dava açma süresini bilinmeyen belirsiz bir zamana kadar uzatması, daha doğrusu düzenleyici işlemin yürürlükte bulunduğu sürece sürekli olarak dava açılma ihtimalinin baskısı altında olması, idari faaliyetlerin hakkaniyet ve adalete uygun bir biçimde yürütülmesinin temin edilmesi gerekliliği ve zorunluluğunun bir sonucudur. Zira, bir düzenleyici işlem (öğretideki adıyla kural işlem) tesis edildiği anda, -bu işlem kişilere ve şeylere henüz uygulanmadan- bireylerin; kendilerinin veya kendilerine ait nesnelerin bu işlemin etki alanında olduğunu her zaman tespit edebilmeleri mümkün olamamaktadır. İdari işlemlere karşı dava açmanın şartlarından biri; idari işlem ile davacının güncel, meşru ve somut bir menfaatinin ihlal edilmesi olup, düzenleyici işlemin yürürlüğe girdiği anda; ilgililer bakımından niteliği belirtilen bu menfaatin düzenleyici işlem ile ihlal edildiğine ilişkin açık bir ilişki ve bağlantıyı kurmak hiç de kolay bir şey değildir.
Bir düzenleyici işlemin kuralları kişilere, nesnelere, maddi ve hukuksal olaylara uygulandığı zaman, kişiler bakımından o düzenleyici işlemin meşru, güncel ve somut menfaatlerini olumsuz yönde etkileyip etkilemediği ortaya çıkacağından ve diğer taraftan düzenleyici işlem yürürlükte olduğu sürece ona uygun olarak tesis edilen bireysel işlemlerin yargı mercilerince iptal edilmesi mümkün olmadığından söz konusu bu düzenleyici işlemin de –dava açma süresi açısından- bu aşamada dava edilebilir olması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Düzenleyici işlemin yukarıda açıklanmaya çalışılan nitelikleri dikkate alındığında, dava konusu “yenileme alanı belirleme ve ilanı”na ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının düzenleyici işlem olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
İlk başta ifade etmek gerekir ki; bir işlemin “bakanlar kurulu kararı” ile tesis edilmesi o işleme düzenleyici işlem vasfını kazandırmaz. Kanun koyucu; önemi, etkisinin tek bir kimse veya nesne ile sınırlı olmayıp çok sayıda kimse ve nesneyi kapsaması nedeniyle bir kısım bireysel işlemin –bireysel işlem toplamının- bakanlar kurulu kararıyla tesis edilmesini kanunlarla düzenleyebilir.
Yenileme alanı belirleme ve ilan etme; kentsel sit alanı olarak belirlenen yerleşim alanlarında tarihi ve özgün nitelikler barındıran ancak, eski eser veya taşınmaz kültür varlığı olarak da tescilli bulunmayan taşınmazların asıllarına uygun olarak onarılmaları, yenilenmeleri ve bu işlemler yapıldıktan sonra yine önceden olduğu gibi kullanılmaları amacını sağlamaya yönelik olarak 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun uyarınca tesis edilen bir işlemdir.
Yenileme alanı belirleme ve ilan etme işleminde; düzenleyici (kural) işlemlerde bulunması gereken niteliklerden hiçbiri bulunmamaktadır. Zira, yenileme alanı ilanında, kişi ve nesnelerle maddi ve hukuksal olaylara uygulanacak genel ve soyut nitelikte kurallar öngörülmemekte, aksine yukarıda anılan Kanun’da (yasama organının kural işlemi) yer verilen hükümlerin belirlenen bu alana uygulanması öngörülmektedir.
Yenileme alanı belirleme ve ilanı işleminin bu niteliği göz önüne alındığında; bunun bir “koşul işlem” (durum işlem) olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Koşul işlem; kişileri ve şeyleri bulundukları ve kural işlemde tanımlı statüden, belirli şartları veya nitelikleri taşımaları nedeniyle yine aynı kural işlemde tanımlı başka bir statüye yükseltme veya indirme şeklinde görünen işlemlerdir.
Yenileme alanı belirleme ve ilanı işlemini koşul işlem bağlamında tanımlamak gerekirse; bir kentsel alan genel imar rejimine tabi iken, taşıdığı tarihi ve kültürel öğelerden dolayı o alanın kentsel dokusunun onarılması ve yenilenmesi suretiyle kullanılmasını sağlayacak yenilenecek alan statüsüne geçirmek, ifadeleriyle tanımlamak mümkündür.
Kanun koyucu 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yukarıya alınan 7. maddesinde sadece düzenleyici işlemler bakımından dava açma süresini yukarıda ifade edildiği şekilde ilgililer hakkında tesis edilen uygulama işlemleri üzerine de dava açılmasına imkan tanıyarak belirsiz bir zamana kadar uzatmış ancak, düzenleyicilik vasfı olmayan işlemler bakımından böyle bir imkan tanımamıştır.
İncelenen davada, davacılar; taşınmazları ile ilgili kamulaştırma işlemi üzerine yenileme alanı belirleme ve ilan etme işlemine karşı; düzenleyici işlem- uygulama işlemi ilişkisi kurarak dava açmışlardır. Yukarıda açıklandığı üzere sözü edilen birinci işlem düzenleyici işlem olmayıp koşul işlemdir. Kurulumuz çoğunluğu muhtemelen a) yenileme alanı ilanının bakanlar kurulu kararıyla tesis edilen bir işlem olması, b) kamulaştırma işleminin de uygulama işlemi olması, dolayısıyla iki işlem arasında düzenleyici işlem – uygulama işlemi ilişkisi kurmak suretiyle karar oluşturmuş bulunmaktadır.
Ancak, iki icrai işlem arasında biri diğerini takip etme veya birinin diğerinin sebebini oluşturması sadece düzenleyici işlem ile uygulama işlemi arasında ortaya çıkan bir ilişki biçimi değildir. Bir kısım bireysel işlemler arasında da sebep sonuç ilişkileri bulunmaktadır. Mesela idari ceza kararı ile bu cezanın tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri, cezalı vergi tarhiyatına ilişkin ihbarname ile, tarhiyatın tahakkukuna rağmen ödenmemesi nedeniyle düzenlenen ödeme emri, ödeme emri tanzim ve tebliğine rağmen amme alacağının amme borçlusu tarafından ödenmemesi üzerine tesis edilen haciz işlemi arasında hep sebep sonuç ilişkisi bulunmaktadır.
Yukarıda bahsedilen sebep – sonuç ilişkilerinin varlığından hareketle idare hukukunda iki işlemin birbiri ile arasında ortaya çıkan bu ilişki bağlamında sebep işlemler – sonuç işlemler olarak adlandırılabilecek bir işlem tasnifine ulaşmak da mümkündür.
Sebep işlemler, icrai nitelikte olmakla beraber her zaman veya her durumda işlemin muhatabının yükümlülüğünü yerine getirmek istememesi ya da getirmek istemesi halinde bile başka hukuksal gerekliliklerin yerine getirilmesinin zorunlu olması nedeniyle farklı bir hukuksal niteliğe sahip başka bir işlemin aynı ilgili hakkında tesis edilmesine ihtiyaç gösteren işlemlerdir. Sonuç işlemler ise, kendisi ile arasında sebep sonuç ilişkisi bulunan önceki işlemle amaçlanan sonucun gerçekleşmesini hukuksal açıdan mümkün kılan işlemlerdir.
Sebep işleme dava açılmaması halinde sonuç işlemin tebliği üzerine bu işleme dava açma süresinin yeniden başlaması gibi bir hukuksal imkandan bahsedilmesi mümkün değildir. Sonuç işleme karşı açılan davada sonuç işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi ancak sebep işleme uygunluğunun denetimi ile sınırlı olması gerekmektedir.
Davaya neden olan olayda dava edilen yenileme alanı belirleme ve ilanı düzenleyici işlem olmayıp bireysel işlemin bir türü olan koşul işlem olduğundan, kendisi ile sebep sonuç ilişkisi içinde bulunduğu kamulaştırma işlemi üzerine bu işleme karşı dava açma süresi yeniden işlemeye başlamayacağından davanın reddine dair Danıştay Ondördüncü Dairesinin temyiz istemine konu kararında usul ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Buna göre yukarıdan beri açıklanan hususlar dikkate alınarak temyiz istemine konu kararın onanması gerektiğini düşündüğümüzden aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.