Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2018/3287 E. 2020/1391 K. 08.07.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2018/3287 E.  ,  2020/1391 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2018/3287
Karar No : 2020/1391

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) : … Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onbeşinci Dairesinin 06/06/2018 tarih ve E:2016/299, K:2018/5619 sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması taraflarca karşılıklı olarak istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 24/11/2015 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 6.2.5, 10.8, 11., 13.2, 13.11. maddeleri ile iptali istenen 11. maddenin dayanağı olan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Kurum ayrıca bu fiilleri işleyen sağlık hizmeti sunucularına sözleşme hükümleri doğrultusunda cezai yaptırım uygulayabilir.” ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesinin 06/06/2018 tarih ve E:2016/299, K:2018/5619 sayılı kararıyla;
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 6.2.5. maddesine ilişkin olarak;
Sözleşmenin 6. maddesinin, “Hak ve Yükümlülüklere İlişkin Genel İlkeler“ başlığını taşıdığı, bu kapsamda, 6.1. maddesinin, Kurumun hak ve yükümlülüklerini düzenlediği, 6.2. maddesinin de sağlık hizmeti sunucularının hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiği, iptali istenen 6.2.5. alt maddede ise “SHS, MEDULA’ya kaydettiği her türlü bilginin doğruluğunu ve mevzuata uygunluğunu kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesinin yer aldığı,
Davacı tarafından, bu maddenin doktor başına 200 hastanın düştüğü hastaneler için uygulanmasının imkansız olduğu, maddeyle sağlık sorunlarının giderilmemesi nedeni ile oluşan yoğunluktan kaynaklı sorunlara sağlık hizmeti sunucularınca katlanılmak zorunda bırakıldığı bu nedenle iptali gerektiğinin ileri sürüldüğü,
5510 sayılı Kanun’un “Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının duyurulması ve sağlık hizmet sunucusunu seçme serbestisi” başlıklı 77. maddesinde, “Bu Kanun gereğince genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetinden yararlanmak için başvuracakları yurt içinde veya yurt dışındaki sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının unvan, isim ve adresleri Kurumca elektronik ortamda veya diğer yöntemlerle duyurulur. Genel sağlık sigortalıları ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler, sağlık hizmeti sunucuları arasından, genel sağlık sigortasıyla ilgili diğer madde hükümlerine uymak şartıyla istediğini seçme hakkına sahiptir.” hükmüne, “Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve kontrol yetkisi” başlıklı 78. maddesinde, “Kurum ile sözleşmesi olan, tüm sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu tüm kişilere ait sözleşme hükümlerinde yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorundadır. Bu bilgiler gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedelleri, bilgiler gönderilinceye kadar ödenmez.” hükmüne yer verildiği,
5510 sayılı Kanun’un 107. maddesine dayanarak çıkarılan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin “Genel ilkeler” başlıklı 5. maddesinde, “Kanunun 60 ıncı maddesinde sayılan kişilerin genel sağlık sigortalısı olması zorunludur. Genel sağlık sigortası hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersizdir.”; Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve sağlık bilgilerinin gizliliği” başlıklı 48. maddesinde “Kurum ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu kişilere Kurumun bildirilmesini istediği bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorundadır. Bu bilgiler gönderilmeksizin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ait talep edilen sağlık hizmeti giderleri, bilgiler gönderilinceye kadar ödenmez.” hükümlerine yer verildiği,
Yukarıdaki mevzuat incelendiğinde, söz konusu sözleşmeler eliyle bir kamu hizmeti sunulduğu ve bu hizmetin sunumunu sözleşmeyi imzalayarak kabul eden sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının, sağlık hizmeti sunduğu kişilere ait Kurumun bildirilmesini istediği bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorunda olduklarının açık olduğu, bu zorunluluğun doğal olarak göndereceği bilgilerin doğru ve mevzuata uygun olmasını gerektirdiği, bu nedenle davaya konu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 10.8. maddesine ilişkin olarak;
Dava konusu düzenlemenin, katkı payı ödenmemesini sağlamak adına acil hâl olmadığı halde acil servisten giriş yapılarak gerçekleştirilen tıbbi işlemleri engellemek için tesis edildiği, Türkiye acil ortalaması dikkate alınarak oran belirlendiği ve mücbir sebeplerin kapsam dışında bırakıldığının görüldüğü, geri ödeme sisteminde yaşanan suistimalleri önlemek adına dayanağı yasal mevzuata uygun olarak, kişilerin sağlık hakkına erişimini engellemeyecek şekilde, objektif kriterler esas alınarak tesis edildiği, bu haliyle dava konusu Sözleşme maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularında Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 11. maddesine ilişkin olarak;
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularında Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinde öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde uygulanacak olan cezaların idari yaptırım niteliğini haiz olmaması nedeniyle yasa ile düzenleme kuralının uygulanmasına gerek olmadığı, ceza koşulunu gerektirir fiil ve hallerin açıkça belirlendiği, ceza miktarlarının fiillerin ağırlığına göre kademelendirildiği görülmekle, Kurumun sözleşme hükümlerine uyulması ve uygulamada birliğin sağlanarak hasta mağduriyetinin önlenmesi amacıyla ceza koşulları belirlemesinde hukuka aykırılık görülmediği,
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 13.2. maddesine ilişkin olarak;
Sözleşmenin yürütümü görevinin sosyal güvenlik il müdürlüklerine ait olduğu, bu nedenle, 13.2 maddesi uyarınca oluşan il müdürlüklerinin komisyonlarına ilişkin çalışma usul ve esaslarının bu müdürlüklerce belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gibi Türk Eczacılar Birliğinin sözleşme kapsamındaki komisyonlarda bulunmasının zorunluluğuna ilişkin bir düzenlemenin de mevcut olmadığı,
Diğer taraftan, sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle verilen cezalara yapılan itirazların incelenmesi sonucunda komisyon tarafından verilecek kararlara karşı yargı yolunun açık olduğundan, kararlarla ilgili oluşan tereddütlere karşı sağlık hizmeti sunucularının bu yolu kullanarak haklarını korumalarının mümkün olduğu,
Bu nedenlerle söz konusu maddede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 13.11. maddesine ilişkin olarak;
Sözleşmenin 13.11. maddesinde, “MEDULA’da pasif hale getirilen veya sözleşmesi feshedilen SHS; hiçbir şekilde zarar, ziyan, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmamayı kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesinin yer aldığı,
Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlık hizmeti satın alımına ilişkin sözleşmeler her ne kadar idarece tek taraflı olarak hazırlanmakta ve sağlık hizmeti sunucularınca imzalanmak suretiyle kabul edilerek uygulamaya geçirilmekte ise de; sözleşme içeriklerinin sözleşme hürriyeti ve hak arama hürriyetini sınırlandıracak şekilde düzenlenmesinin hukuken mümkün olmadığı, idareye bu sözleşmelerde verilen öncelikli konumun sözleşmede güçlü taraf olan idarece kötüye kullanılmaması ve temel hakları zedeler nitelikte düzenlemelere yer verilmemesi gerektiği, İptali istenen maddeyle, bu haliyle sözleşmeyi imzalayan sağlık hizmeti sunucularının, Anayasa’nın 36. maddesinde öngörülen hak arama hürriyetinin kullanılamaz hale ve 125. maddesi ile getirilen idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğuna ilişkin hükmün işletilemez hale getirildiğinin açık olduğu,
Bu itibarla Sözleşmenin 13.11. maddesinin hukuka aykırı bulunduğu,
Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Kurum ayrıca bu fiilleri işleyen sağlık hizmeti sunucularına sözleşme hükümleri doğrultusunda cezai yaptırım uygulayabilir.” ibaresine ilişkin olarak;
Her ne kadar iptali istenen “Kurum ayrıca bu fiilleri işleyen sağlık hizmeti sunucularına sözleşme hükümleri doğrultusunda cezai yaptırım uygulayabilir.” şeklindeki ibarede, “cezai yaptırım” ifadesi kullanılmış ise de, gerek sözleşmelerin niteliğinden, gerekse iptali istenen maddede bu cezai yaptırımın ancak sözleşme hükümleri doğrultusunda uygulanabileceği ifadesine yer verilmesinden, cezai yaptırımdan kastın, “ceza koşulu” olduğu,
Nitekim, taraflarca yapılan bir sözleşmede, sözleşme hükümlerine aykırılık hali için öngörülen cezalandırmanın cezai koşul olarak nitelendirildiği ve bu koşulun, idari yaptırımlardan hem amaç hem de tesis edilme şekilleri açısından farklı nitelikte olduğu bu nedenle, idari yaptırımlar için aranan, kanunla açıkça düzenlenme ya da kapsam ve koşulları bakımından belirlenerek verilen yetkiye dayanılarak alt düzenlemelerle düzenlenme şeklinde özetlenecek olan koşulun ceza koşulu için aranmasının söz konusu olmadığı,
Bu itibarla, davaya konu Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 2. fıkrasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
gerekçeleriyle dava konusu Sözleşmenin 13.11. maddesinin iptaline, dava konusu diğer düzenlemeler yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, iptali istenilen dava konusu düzenlemelerden Dairece haklarında davanın reddine karar verilenlerin, sağlık hizmetinden yararlanmayı zorlaştırıcı düzenlemeler olduğu, sağlık hakkının zedelenmesine yol açacağı, yaşama hakkına, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, Dairece iptaline karar verilen Sözleşmenin 13.11. maddesinde yer alan MEDULA sisteminin pasiflenmesi veya Sözleşmenin feshinin kurumca keyfi olarak uygulanmadığı, hangi hallerde uygulanacağının Sözleşmede sayıldığı, bu duruma sağlık hizmet sunucularının kendi eylemleri ile neden olduğu, düzenlemenin hak arama hürriyetine engel olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘NUN DÜŞÜNCESİ : Daire kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT :
5510 sayılı Kanun’un 63. maddesinde, acil sağlık hizmetleri finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayılmıştır. Kanun’un 72. maddesinde, “Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedeli, 72. madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödenir. Sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemez.” kuralına yer verilmiştir.
2008/13 sayılı acil hizmetlere ilişkin Başbakanlık Genelgesi’nde, Anayasa, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu, ilgili personel kanunları, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Sağlık Bakanlığınca yürürlüğe konulan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre, özel veya kamu ayrımı yapılmaksızın tüm sağlık kuruluşlarının acil durumlarda hastaya gereken tıbbi müdahaleleri yapmalarının zorunlu olduğu, bu itibarla, üniversitelere ait araştırma hastaneleri dahil olmak üzere kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil vakaların kabulü, gerektiğinde başka bir sağlık kurumuna nakli ve tedavi masraflarının karşılanması hususlarında Genelge kurallarına titizlikle uymaları gerektiği belirtilerek bu kurallar arasında; acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşlarının, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edeceği, gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacağı ve acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağının sorgulanmayacağı, sunulan hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemlerin acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacağı ve acil vakalarda acil sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedelinin ilgili sosyal güvenlik kurumundan tahsil edileceği, 5510 sayılı Kanun’unun 73. maddesinin yedinci fıkrası gereğince hastadan ayrıca ücret farkı talep edilmeyeceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 06/06/2018 tarih ve E:2016/299, K:2018/5619 sayılı kararıyla dava konusu Sözleşmenin 13.11. maddesinin iptaline, dava konusu diğer düzenlemeler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onbeşinci Dairesinin 06/06/2018 tarih ve E:2016/299, K:2018/5619 sayılı kararının, dava konusu Sözleşmenin 13.11. maddesinin iptaline; 6.2.5, 11., 13.2, maddeleri ile iptali istenen 11. maddenin dayanağı olan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 44. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Kurum ayrıca bu fiilleri işleyen sağlık hizmeti sunucularına sözleşme hükümleri doğrultusunda cezai yaptırım uygulayabilir.” ibaresinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısımları, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire kararının dava konusu Sözleşmenin 10.8. maddesinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmına gelince;
Sözleşmenin 10. maddesi “Ödeme şartları ve zamanı” başlıklı olup, iptali istenen 10.8. alt maddesinde, “SHS’nin, acil serviste sunduğu sağlık hizmetlerine ilişkin MEDULA üzerinden Kuruma iletilen tahakkuk tutarı, aynı fatura döneminde Kuruma MEDULA üzerinden iletilen toplam tahakkuk tutarının (acil dahil) mücbir sebepler hariç olmak üzere %20’sini geçemez. Geçen tutar ödenmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Acil vakalardaki sağlık hizmeti sunumunda, sağlık hizmet sunucularına, gerekli her türlü müdahalenin yapılması yukarıda aktarılan mevzuatça zorunlu kılınmış, sunulacak hizmet bedelinin Kurumca güvence altına alınması ve hastalardan tahsili yoluna başvurulmasının önüne geçilmesi suretiyle parasal herhangi bir kaygı olmaksızın gerekli müdahalenin yapılması sağlanmaya çalışılmıştır.
Dava konusu Sözleşme hükmüyle, sağlık hizmeti sunucularının, acil serviste sunduğu sağlık hizmetlerine ilişkin MEDULA üzerinden Kuruma iletilen tahakkuk tutarının, aynı fatura döneminde Kuruma MEDULA üzerinden iletilen toplam tahakkuk tutarının (acil dahil) mücbir sebepler hariç olmak üzere %20’sini geçemeyeceği öngörülmekte olup, %20’lik bu sınırlamanın, acil vakalarda parasal kaygı taşımadan gerekli her türlü müdahaleyi yapma sorumluluğu yüklenen sağlık hizmeti sunucularının, mevzuatın öngördüğü güvenceden yoksun bırakılması sonucunu doğuracağı gibi mevzuatın öngördüğü şekilde acil hizmet sunumunun gerçekleştirilmesinde aksaklıklara neden olacağı anlaşıldığından, dava konusu Sözleşmenin 10.8. maddesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu sözleşmenin 10.8. maddesinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Danıştay Onbeşinci Dairesinin temyize konu 06/06/2018 tarih ve E:2016/299, K:2018/5619 sayılı kararının dava konusu Sözleşmenin 10.8. maddesinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Anılan Daire kararının dava konusu Sözleşmenin 13.11. maddesinin iptaline; 6.2.5, 11., 13.2 maddeleri ile iptali istenen 11. maddesinin dayanağı olan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Kurum ayrıca bu fiilleri işleyen sağlık hizmeti sunucularına sözleşme hükümleri doğrultusunda cezai yaptırım uygulayabilir.” ibaresinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,
4. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın kapatılan Danıştay Onbeşinci Dairesi yerine 07/03/2019 tarih ve 2019/25 sayılı Başkanlık Kurulu kararıyla yeniden belirlenen iş bölümü kararı uyarınca Danıştay Onuncu Dairesine gönderilmesine,
5. Kullanılmayan … TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
6. Kesin olarak, 08/07/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.