Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2016/5344 E. 2018/3355 K. 19.06.2018 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2016/5344 E.  ,  2018/3355 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2016/5344
Karar No : 2018/3355

Temyiz Eden (Davalılar): 1- …
Vekili: …
2- … Bakanlığı – …
Vekili: …
Karşı Taraf (Davacı): … Derneği (… )

İstemin Özeti: Danıştay Onuncu Dairesi’nin 31/05/2016 günlü, E:2015/1417, K:2016/3010 sayılı kararının avukatlık ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması, davalı idareler tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; 23/05/2008 tarih ve 26884 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008/5 sayılı İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin 31/05/2016 günlü, E:2015/1417, K:2016/3010 sayılı kararıyla; 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 1, 2, 3. maddeleri, 10/05/2004 tarih ve 2004/7305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “İthalatta Korunma Önlemleri Hakkında Karar”ın 1, 2, 3, 4 ve 5. maddeleri ile anılan Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak çıkarılan ve 08/06/2004 tarih ve 25486 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Korunma Önlemleri Yönetmeliği’nin birlikte değerlendirilmesinden, ithalatın yerli sanayi üzerinde oluşturduğu ciddi zarar veya zarar tehdididin ortadan kaldırılabilmesi için geçici bir önlem olarak ek mali yükümlülüğün yürürlüğe konulabileceği, bu hususun davalı idarenin görev ve yetkisinde bulunduğu, yerli üreticiler tarafından, belli şirketlerce ithal edilen pamuk ipliği vasıflı eşyanın ithalatında son yıllarda artış olduğu, yerli üretimin bu ithalattan maddi zarar görmeye başladığı ve ciddi zarar tehdidine maruz kaldığı belirtilerek eşyanın ithalatına karşı korunma önlemi alınması için Dış Ticaret Müsteşarlığına başvuruda bulunulması üzerine başlatılan ön inceleme sonucunda, başvuru konusu eşyanın yıllık ithalatının 2003-2007 yılları arasında sürekli artması ve ithalatın piyasaya payı ile yerli üretime oranının söz konusu dönemde sürekli olarak yükselmesi nedeniyle yerli üreticilerin ciddi zarar ve zarar tehdidi altında olduğu kanaatine varılarak dava konusu Tebliğle koruma önlemi soruşturması açıldığı ve geçici koruma önlemi uygulanması hususunda Bakanlar Kuruluna öneride bulunulduğu, dava konusu tebliğden sonra yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararlarının iptali istemiyle Danıştay Onuncu Dairesinde açılan davalarda davaların reddine karar verildiği, buna göre, soruşturma konusu malın aynı malı üreten yerli üretici üzerinde ciddi zarar veya zarar tehdidi yaratacak miktar veya şartlarda ithal edildiğinin belirlenmesi nedeniyle bu zararı ortadan kaldırmak üzere, uluslararası yükümlülükler de dikkate alınarak söz konusu zarar veya zarar tehdidiyle sınırlı ve geçici olmak kaydıyla ülke yararının gerektirdiği korunma önleminin alınması yönünde düzenlenen dava konusu Tebliğ’de mevzuata ve kamu yararına aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davanın, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği 02/11/2011 tarihinden önce açıldığından bahisle davalı idareler lehine avukatlık ücretine hükmedilmemiştir.
Davalı idareler, anılan kararı avukatlık ücreti yönünden temyiz etmekte ve bu yönden kararın bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhinde hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 02/11/2011 günlü, 28103 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri Ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinde, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davalı idarelerin yargılama sürecinde hukuk müşavirleri aracılığıyla temsil edildiği ve yasal süresi içinde idare adına savunma dilekçeleri verildiği; Danıştay Onuncu Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda “davanın reddine” karar verildiği, dolayısıyla, davalı idarelerin 659 sayılı KHK hükümleri uyarınca vekalet ücretine hak kazandığı, buna rağmen kararda idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmediği görüldüğünden, bu haliyle temyize konu kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne, Danıştay Onuncu Dairesi’nin 31/05/2016 günlü, E:2015/1417, K:2016/3010 sayılı kararının avukatlık ücreti yönünden BOZULMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/06/2018 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 02/11/2011 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, bu düzenleme, ancak yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda uygulanabilecektir.
Temyize konu dava, Kanun Hükmünde Kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten önceki bir tarihte açılmış olduğundan ve davanın açıldığı tarih itibarıyla 659 sayılı KHK yürürlükte olmadığından, bu uyuşmazlıkta, 659 sayılı KHK uygulanarak, hukuk müşaviri aracılığıyla davasını takip eden idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile idare lehine vekalet ücretine hükmedilmeyen Daire kararının, onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY
XX- 02/11/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesinin 2. fıkrasında; idareleri adli ve idari yargıda vekil sıfatıyla doğrudan temsil yetkisinin; hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürleri ve avukata ait olduğu kurala bağlanmıştır.
Anılan Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrasına göre, yukarıda sözü edilen kişiler tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde davalı idareler lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir.
659 sayılı KHK ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre özel bir düzenleme getirilerek, 5018 sayılı Kanun’a ekli 1 ve 2 sayılı cetvellerde belirtilen genel ve özel bütçe kapsamındaki idarelerin avukatları dışında hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve muhakemat müdürlerince takip ve temsil edilen davalarda, anılan idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yasal yolu açılmıştır. Ancak, 659 sayılı KHK’de sözü edilen kişiler nedeniyle idareler lehine vekalet ücretine hükmedilebilmesi; takip ve temsilin vekil sıfatıyla yapılması şartına bağlanmıştır.
659 sayılı KHK’nin 18. maddesinin 2. fıkrası ile yürürlükten kaldırılan ve 02/11/2011 tarihinden önce idarelerin, davayı takip ve temsil edebilmesinin dayanağını oluşturan 4353 sayılı Kanun’un 22. maddesinde avukat dışındaki kişilere vekil sıfatıyla davayı takip ve temsil yetkisi verilmemiş olup, bu yetki 02/11/2011 tarihinde idarelere tanınmıştır.
Bu itibarla; savunmanın verildiği tarihte vekil sıfatı taşımadığı açık olan hukuk müşavirleri tarafından 02/11/2011 tarihinden önce verilen savunma nedeniyle davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden, Daire kararının vekalet ücreti yönünden onanması gerektiği oyuyla, aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.