Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2015/3847 E. 2015/3655 K. 21.10.2015 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2015/3847 E.  ,  2015/3655 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2015/3847
Karar No : 2015/3655

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:…. sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Onbeşinci Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyünden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararının 5233 sayılı Yasa kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6. maddesinde, davanın, dava dilekçesinin hakim tarafından havale edildikten sonra mahkeme kalemince defter kaydının yapıldığı tarihte açılmış sayılacağı husususunun kurala bağlandığı; somut uyuşmazlıkta dava dilekçesi 30/03/2012 tarihinde hakim tarafından havale edilmiş ise de, davacı vekilince kayda alınması için kaleme teslim edilmediği, bu tarihten çok sonra 02/11/2012 tarihinde kayda alınmak üzere mahkeme kalemine verildiği, bu sebeple dava açılış tarihinin dava dilekçesinin kayıtlara girdiği 02/11/2012 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği; bu durumda, dava konusu işlemin 03/02/2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra 02/11/2012 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Anılan karar, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 24/09/2014 günlü, E:2014/6076, K:2014/6495 sayılı kararıyla; davacı vekili tarafından, adli yardım talepli olarak hazırlanan dava dilekçesinin, Van İdare Mahkemesine gönderilmek üzere 30/03/2012 tarihinde Malazgirt Asliye Hukuk Hakimine havale ettirilmesi ve vekalet harcının da aynı tarihte yatırılması suretiyle, dava açma iradesinin somut olarak ortaya konulduğu; adli yardım talebini içeren dava dilekçesinin, Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi kalemince havaleden hemen sonra muhabere kaydına alınarak İdare Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, harç ve posta ücretinin tamamlanmadığı gerekçesiyle kayda alınmamasının, mahkemeye erişimi engeller nitelikte olduğundan hukuka uygun bulunmadığı; bu durumda, yasal dava açma süresi içinde açıldığı anlaşılan davanın esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı ısrar kararını adli yardım talepli olarak temyiz etmekte ve kararın bozulmasını istemektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan ”Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.” kuralı gereğince, İdare Mahkemesince davacının adli yardım isteminin kabulü yolunda verilen kararın temyiz aşamasında da geçerli olduğu sonucuna varıldığından, bu konuda yeniden bir karar verilmesine gerek görülmeyerek, uyuşmazlığın incelenmesine geçildi.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun genel ilkelerini tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” kuralına yer verilmiştir. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden de biridir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemekle birlikte, maddenin (1) numaralı fıkrasındaki; “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yönetilen suçlamalar konusunda karar verecek olan bir mahkeme tarafından davasının görülmesini isteme hakkına sahiptir” yolundaki kuralın bu hakkı kapsadığının kabulü gerekmektedir.
Nitekim, Daire kararında da değinilen Anayasa Mahkemesinin 07/01/2013 günlü, B. No:2012/791 sayılı kararında ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin B. No:36533/04 sayılı Mesutoğlu-Türkiye kararında; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi tutulabileceği, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru olması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Bu bağlamda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4. maddesinde; dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrakın, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebileceği, 6. maddesinde; Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4 üncü maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısının dilekçenin üzerine yazılacağı, davanın bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılacağı, davacılara kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kağıdı verileceği, 4 üncü maddede yazılı diğer yerlere verilen dilekçelerin, en geç üç gün içinde Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlığına taahhütlü olarak gönderileceği, bu yerlerde harç pulları bulunmadığı takdirde bunlara karşılık alınan paraların miktarı ve alındı kağıdının tarih ve sayısının dilekçelere yazılacağı, herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususunun daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunacağı, 7. maddesinde ise; dava açma süresinin, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da veya idare mahkemelerinde yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren altmış gün olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; bakılan uyuşmazlığa ilişkin adli yardım talepli olarak İdare Mahkemesine hitaben hazırlanan dava dilekçesinin, …Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğine sunulduğu, 30/03/2012 tarihinde havalesi yapılan ve vekalet harcı yatırılan dilekçenin harç ve posta ücreti eksikliği nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesi kalemince kayda alınmadığı ve bu sebeple dilekçenin mahkeme kalemine teslim edilemeyip kayıtlara girmediği, 02/11/2012 tarihinde davacı vekilince dava dilekçesinin mahkeme kalemine teslim edilerek muhabere kaydına alındığı, 20/11/2012 tarihinde ise İdare Mahkemesi kaydına girdiği anlaşılmaktadır.
Davacının adli yardım talebi olmasına rağmen, Asliye Hukuk Hakimliğince harcın ve posta ücretinin yatırılmadığından bahisle dilekçenin kayda alınmaması, usul hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır. Dosyayı çözümlemekle görevli İdare Mahkemesinin adli yardım talebi hakkında bir karar vermesi gerekmekte olup, ancak bu talebin reddi halinde eksik harcın ve posta ücretinin tamamlatılması yolunda gidilmelidir ki, bu yetki yine Asliye Hukuk Hakimliğine değil İdare Mahkemesine ait bir yetkidir. Bu nedenle, davacının eksik harcı ve posta ücretini tamamlamadığından bahisle Asliye Hukuk Hakimliğinin dava dilekçesini kayda almama gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacının havale ettirdiği dava dilekçesinin, usul hükümlerinin yanlış uygulanması sebebiyle kayda alınmamasının sorumluluğu davacıya yüklenemez. Van İdare Mahkemesine gönderilmek üzere 30/03/2012 tarihinde … Asliye Hukuk Hakimliğine dava dilekçesini havale ettiren davacının, dava açma iradesini somut olarak ortaya koymasına rağmen, harç ve posta ücreti tamamlanmadığı gerekçesiyle dilekçenin kayda alınmamış olması, dava açma süresinin geçirildiği sonucunu doğurmayacaktır. Mahkemeye erişimin engellenmesinden kaynaklanan bu durum dolayısıyla davanın süresinden açılmadığından bahsedilemeyeceğinden, süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, …. İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.