Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2015/2469 E. 2017/7 K. 16.01.2017 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2015/2469 E.  ,  2017/7 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2015/2469
Karar No : 2017/7

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti :…. İdare Mahkemesinin….günlü, E:…, K:… sayılı ısrar kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddedilmesii gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; davacının alkollü araç kullandığından bahisle 2 yıl süreyle geri alınan sürücü belgesinin iade edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 29/12/2013 günlü, 1855 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesinin …. günlü, E:…, K…. sayılı kararıyla; davacı tarafından, sürücü belgesine el koyma işleminin iptali için dava konusu başvurudan önce 04/12/2012 tarihinde …İdare Mahkemesinde dava açıldığı, davanın süre aşımı yönünden reddedildiği ve kararın, 22/01/2013 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davacının 22/11/2013 tarihinde ehliyetin geri verilmesi istemiyle idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemin, süre ret kararıyla sonuçlanan davaya konu işlemle aynı nitelikte olduğu, dolayısıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 114. maddesinin (i) bendi uyarınca derdestlik nedeniyle esas hakkında karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
Anılan karar, karar düzeltme aşamasında Danıştay Onbeşinci Dairesinin 17/12/2014 günlü, E:2014/7966, K:2014/9722 sayılı kararıyla; Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, davacının ehliyetine el konulması işleminin de dayanağı olan alkollü araç kullanma eyleminin gerçekleşmediği ve aracı kullanan kişinin davacı değil arkadaşı olduğunun tespit edildiği, anılan mahkeme kararı üzerine yeni bir hukuki durum doğduğundan bahisle, yapılan başvurunun 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi kapsamında bir başvuru olduğu, aksi halin kabulünün Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle teminat altına alınan hak arama hürriyeti ile adil yargılanma hakkına aykırı olacağı, bu durumda, 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi kapsamında yapılan başvurunun reddi üzerinde açılan davanın yasal süresinde açılması karşısında, işin esası irdelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, … İdare Mahkemesinin ısrar kararını temyiz etmekte ve kararın bozulmasını istemektedir.
Anayasa’nın “Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı” başlıklı 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahip olduğu; buna karşılık yetkili makamların ilgili başvuruların sonucunu gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildireceği hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinde; ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabileceği, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabileceği, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
İdari davaya konu edilebilecek işlemler, ilgililerin idareye başvurusu üzerine tesis edilebileceği gibi idarece kendiliğinden de tesis edilmiş olabilir. İlgililerin yasada aksine hüküm bulunmadıkça 2577 sayılı Yasanın 10. maddesine göre idareye başvurarak işlem tesis ettirmeleri ve bu işleme karşı 2577 sayılı Yasanın 7. ve 10. maddelerinde belirtilen süreler gözetilerek dava açmaları mümkündür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun aynı zamanda idari dava açma süresiyle ilgili düzenlemeler getiren 10. maddesinin hem hak arama özgürlüğü ve hukuk devleti ilkesi ile yakından ilgili olması, hem de anayasal düzeyde bir hak olan dilekçe hakkının kullanımı ile ilgili olması nedeniyle, Kanun’da açıkça aksi öngörülmediği sürece geniş yorumlanması, idarenin yargısal denetimini, kısıtlayıcı, daraltıcı ve en genel anlamda hak arama özgürlüğünü sınırlandırmayacak şekilde uygulanması gerekmektedir.
Bireylerin, idarenin yerine getirmesi gerektiğini düşündükleri hak ve menfaatlerine yönelik işlemlerin kurulmasını, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca her zaman isteyebileceklerinin ve dolayısıyla başvurunun içeriği, haklarında idarece kendiliğinden kurulan işlemin sonuçlarına yönelik olsa dahi her bir başvuru üzerine kurulan açık ya da zımni ret işleminin, etkili ve tek başına iptal davasına konu edilebilir nitelikte ayrı bir işlem olarak kabulü ile davacının önceki yargı kararlarına konu işlemin sonuçlarına yönelik, yeni bir başvuruda bulunması üzerine kurulan işlemin iptali istemiyle açılan davanın konusunun farklı bir idari işlem olduğunun, özellikle kesinleşmiş ya da derdest davalarda verilen kararların, uyuşmazlığın esasına yönelik olmadığı da gözetildiğinde, önceki davalardan farklı bir işlemin iptali istemiyle açılmış davada, kesin hüküm ve/veya derdestlik bulunmadığının kabulü gerekeceği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; 18/06/2012 tarihinde yapılan kontrolde davacının alkollü araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle sürücü belgesine el konulduğu ve trafik para cezası verildiği, davacının trafik para cezasına karşı 19/06/2012 tarihinde … Sulh Ceza Mahkemesinde dava açtığı ve … günlü, … D. İş sayılı kararla, aracı kullanan kişinin davacı olduğuna ilişkin somut tespit olmadığı gerekçesiyle trafik para cezasının iptal edildiği, bunun üzerine davacının, ehliyetin geri alınması işleminin iptali istemiyle 04/12/2012 tarihinde İdare Mahkemesinde açtığı davanın, “07/09/2012 tarihinde dava açılması gerekirken, 04/12/2012 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu” gerekçesiyle, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:…sayılı kararıyla reddedildiği, “idari para cezası, Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla kaldırıldığından, sürücü belgesine el koyma kararının da dayanaksız kaldığından bahisle, sürücü belgesinin iade edilmesi” istemiyle davacının 28/11/2013’te Hocalar Kaymakamlığına başvuruda bulunduğu, 29/11/2013 günlü dava konusu işlemle “Sulh Ceza Mahkemesi kararında sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin işleme yönelik hüküm bulunmadığı” gerekçesiyle davacının başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesince her ne kadar, ehliyetin geri alınması işlemi ile davacının ehliyetinin iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi işleminin aynı nitelikte olduğu ve ortada kesin hüküm bulunduğu gerekçesine yer verilmiş ise de; 18/06/2012 günlü ehliyete el koyma işlemi ile davacının, Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla ortaya konulan hukuki durum üzerine sürücü belgesinin iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 29/11/2013 günlü işlemler, birbirinden farklı işlemler olduğundan, ilk işlemin iptali istemiyle açılan davanın konusu ile ikinci işlemin iptali istemiyle açılan davanın konusu da farklıdır. Dolayısıyla, aynı konuda açılan ve tarafları aynı olan bir davanın varlığından söz edilemez.
Dava konusu uyuşmazlık, davacının, Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla ortaya konulan hukuki durum üzerine yaptığı başvurunun reddinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yapılan başvurunun reddi üzerine süresi içinde açılan davanın esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekmekte olup, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin… günlü, E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/01/2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.