Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2014/5679 E. 2015/4997 K. 09.12.2015 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2014/5679 E.  ,  2015/4997 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2014/5679
Karar No : 2015/4997

Temyiz Eden (Davacı) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : … 9. İdare Mahkemesinin … günlü, E:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddedilmesii gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; Dışişleri Bakanlığı Emekli Müsteşar Yardımcısı …’ın “Terörle Mücadele Özel Temsilcisi” olarak görevlendirilmesine ilişkin 21/05/2007 günlü işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… 9. İdare Mahkemesinin … günlü, E:… sayılı kararıyla; davacı Derneğinin Dernek Tüzüğünde yer alan amaçtan hareketle, Emekli Müsteşar Yardımcısı ‘ın terörle mücadele özel temsilcisi olarak görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davayı açtıkları; Deneği Tüzüğünün 4. maddesinde, “…Türk Miletinin hukukunun korunması için her türlü girişimde bulunmak, bu konuda gerekli müracaatlarda bulunarak davalar açmak …” Derneğin amaçları arasında sayılmış ise de, davaya konu edilen işlemin Derneğin kuruluş amaçlarıyla öngörülen faaliyet alanları içerisinde Dernek tüzel kişiliğinin menfaatini ihlal eden konular arasına girmediği anlaşıldığından, Derneğin dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Anılan karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 26/10/2011 günlü, E:2008/134, K:2011/4396 sayılı kararıyla; ABD ile ikili ve Türkiye-ABD-Irak ile üçlü planda yürütülen işbirliği programları çerçevesinde, ABD tarafından, terör örgütü ile mücadele konusundaki çalışmaları koordine etmek ve üçlü görüşmelerde ABD heyetine başkanlık etmek üzere özel bir temsilcinin atanması nedeniyle, uluslararası bir gereklilik olarak Türkiye adına da söz konusu ikili ve üçlü görüşmelerde Türk heyetine başkanlık etmek ve Terörle Mücadele Yüksek Kuruluna üye olarak katılmak üzere Emekli Müsteşar Yardımcısı … ‘ın 21/05/2007 günlü dava konusu işlemle “Terörle Mücadele Özel Temsilcisi” olarak görevlendirildiği; bu haliyle, terörün ve terörle mücadelenin ülkemiz bakımından önemi de dikkate alındığında; terörle mücadele konusunda bütün ülkeyi ve kamuoyunu ilgilendiren bir işlem niteliğindeki dava konusu görevlendirmenin iptalini istemekte, herkesin-bütün kamuoyunun- menfaati bulunduğunun, diğer bir anlatımla subjektif ehliyet koşulunun geniş yorumlanması gerektiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, … 9. İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:… sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde iptal davası; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin iptalleri amacıyla menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
Hukuk devletinin özünü; devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapabilmesi oluşturmaktadır. Anayasal bir ilke olarak, devletin tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devletinin vazgeçilmez bir niteliği olup; yargı denetimi, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri konumundadır. Şu kadar ki, yargısal denetim re’sen yapılan bir denetim olmayıp, usulüne uygun bir başvuru koşuluna bağlıdır. Bir idari işlemden dolayı iptal davası açılabilmesi için iptali istenilen idari işlem ile davacının bir menfaat ilişkisinin bulunması yeterli sayılmış olup; gerek doktrin, gerekse içtihatlar, dava açmaya yetecek bir menfaat ilişkisinden söz edilebilmesi için bu ilişkinin meşru, davacıyı etkileyecek bir biçimde kişisel ve güncel olması gerektiğinde birleşmektedirler.
Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Dernekler” başlıklı ikinci bölümünde yer alan 56. maddesinde; dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olarak tanımlanmış; 58. maddesinde, her derneğin bir tüzüğü olacağı ve bu tüzükte dernek amacının yer alacağı belirtilmiş; 90. maddede ise, derneklerin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunacağı hükmüne yer verilmiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanununda da 4721 sayılı Yasaya paralel düzenlemelere yer verilmek suretiyle, Kanunun 2. maddesi uyarınca, kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplululuğu olarak tanımlanan derneklerin aynı Yasanın 30. maddesi uyarınca, tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları dışında faaliyette bulunamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda alıntısı yapılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında, derneklerin, dernek tüzüğünde yer alan amaçları doğrultusunda bu amaca aykırı olmamak kaydıyla faaliyette bulunabileceği açık olup, bu faaliyetler kapsamında, kamu yararını yakından ilgilendiren konularda yargı yoluna başvurabileceklerinin de kabulü gerekmektedir.
Davacı Derneğin Tüzüğünde, Derneğin amaçları arasında; Türk Milletinin hukukunun korunması için her türlü girişimde bulunmak, bu konuda gerekli müracatlarda bulunarak dava açmak da bulunmaktadır. Dava dilekçesinde, davacı Derneğin, Dernek Tüzüğünde yer alan bu amacı gerçekleştirmek için bakılan davayı açtıkları belirtilerek, dava konusu işlemle menfaat ilişkisi bu şekilde kurulmuştur.
Dava konusu edilen işlem, terör gibi ülkenin tümünü, dolayısıyla kamu yararını yakından ilgilendiren bir konuda yapılan görevlendirme işlemi olduğundan; dava konusu işlemden Türk Milletinin hukukunun korunmasını sağlamak amacıyla kurulan davacı Derneğin etkileneceği açıktır.
Bu durumda, dava konusu işlemin davacının meşru, kişisel ve güncel bir menfaatini etkilediği, dolayısıyla dava konusu işlemle arasında bir menfaat ilgisinin kurulabildiği sonucuna varıldığından; davacının, bakılan davada subjektif ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, … 9. İdare Mahkemesinin .. günlü, … sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler, temyizen incelenen ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, davacının temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.