Danıştay Kararı 9. Daire 2021/3077 E. 2023/1573 K. 25.04.2023 T.

Danıştay 9. Daire Başkanlığı         2021/3077 E.  ,  2023/1573 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2021/3077
Karar No : 2023/1573

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … Zirai İlaçlama Gıda ve Bina Yön. Ltd. Şti’ne ait vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emri içeriği kamu alacaklarının şirket tüzel kişiliğinden takibi amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin şirketin kanuni temsilcisinin ikamet adresine tebliğe çıkarılarak yengesine tebliğ edildiği, şirket kanuni temsilcisinin ikametgah adresinde şirket adına yapılacak tebliğin bizzat ilgilisine yapılması gerekmekte olup böyle bir tebliğ o adreste bulunanı değil şirketi ilgilendirir nitelikte olduğundan şirket adına yapılacak tebliğ işlemlerinde ilgilisinin o anda adreste bulunmaması halinde tebligatın şirketle ilgisi olmayan kişilere yapılamayacağı, bu durumda; kanuni temsilcinin ikamet adresinde yengesine yapılan ve şirketi ilgilendiren tebligat bu haliyle usulsüz olduğundan ve bu tebligata dayanılarak kamu alacağının şirket adına usulüne uygun şekilde kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden ortak sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Tahsili amaçlanan kamu alacağına dair vergiyi doğuran olayın 01/06/2016 tarihli şirkete ait yasal defter ve belgelerin ibrazına ilişkin yazının tebliğine rağmen bu tarihteki mevcut kanuni temsilci ve ortakların yükümlülüğünün yerine getirmemesinden kaynaklandığı, anılan dönemler için ortaklık sıfatından kaynaklanan ve bu yıllara ilişkin yapılacak inceleme sonucu tarh edilen vergi ve kesilen cezalara karşı sorumluluğu devam etmekte olduğu sabit olan davacının bu sorumluluğunun kendi dönemine ilişkin beyanname verilmemesi ve beyan edilen borcun ödenmemesinin tespiti halinde de söz konusu olabileceği, ortaklık sıfatının sona ermesinden sonra şirketin kanuni temsilcisi veya ortaklarının defter ve belge ibraz etmeme eyleminden kaynaklı davacının şahsına atfedilecek bir kusur bulunmadığından söz konusu kamu alacağından sorumlu tutulmaması gereken davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun olduğu iddiasıyla kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
… Zirai İlaçlama Gıda ve Bina Yön. Ltd. Şti’ne ait vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından, sermaye hisseleri oranında, doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların, devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı ifade edilmiştir.
Aynı Kanun’un 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun “bir ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığını ileri sürerek 15 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları hâlinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacının 16/05/2011 tarihinde … Zirai İlaçlama Gıda ve Bina Yön. Ltd. Şti’ne ortak olduğu, 22/10/2013 tarihli genel kurulu kararı ile şirket hisselerini devrettiği, şirketin yasal defter ve belgelerinin istenilmesine ilişkin 01/06/2016 tarihli yazının şirket müdürüne tebliğine rağmen 2012 yılı yasal defter ve belgelerinin mücbir sebep hali olmaksızın incelemeye ibraz edilmemesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden katma değer vergisi indirimlerinin reddedildiği, şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen amme alacağının tahsili amacıyla davacı adına hissesi oranında şirket ortağı sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanun’un 35. ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin 19/03/2015 tarih ve E:2014/144, K:2015/29 sayılı kararı ile 13/12/2017 tarih ve E:2016/14, K:2017/170 sayılı kararları birlikte değerlendirildiğinde; limited şirket ortaklarının ve kanuni temsilcilerin sorumluluklarının farklı içerikler taşıdığı, kanuni temsilcilerin vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle, sorumlu tutuldukları ve sonraki dönemlerdeki kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri nedeniyle, önceki kanuni temsilcilere sorumluluk yüklenemeyeceğinin kural olarak belirlendiği, limited şirket ortakları için benzer bir hüküm bulunmadığı ve limited şirket borcundan doğrudan doğruya sorumlu tutuldukları, kanuni temsilcilerin borcun tamamından müteselsilen sorumlu oldukları halde, ortakların sorumluluğunun sermaye payına isabet eden borçla sınırlandığı ve kanuni temsilcilere rücu olanağı tanınmış olmasına karşın ortaklara böyle bir rücu olanağı tanınmaması karşısında şirket ortaklarının ve kanuni temsilcilerin, takibinin ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve ortak olan şahsın devirden önceki dönemlere ait amme alacağından doğan sorumluluğunun kusursuz sorumluluk ilkesine dayanması nedeniyle, şirketten ayrıldıktan sonra ibraz yükümlülüğü gibi diğer birtakım vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkacak vergi ve cezai sorumluluğun borcun ait olduğu dönemde ortak olanları da kapsadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu ödeme emri içeriğinde yer alan 2012 yılı muhtelif dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, vergi ziayı cezası ile gecikme faizinin; davacının şirketteki hisselerini devretmesinden sonra seçilen kanuni temsilci tarafından defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinden kaynaklandığı görülmekle birlikte; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Limited şirketlerin amme borçları başlıklı” 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kuralı gereğince, şirket ortağı için, şirket yetkilisinin sorumluluğundan farklı olarak borcun doğmasında herhangi bir kusurunun olup olmadığına bakılmaksızın, hissedar olmasının, hissesi oranında borçtan sorumlu olması için yeterli olduğu ve kendi dönemi ile hissesi oranında doğan borçtan sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, Bölge İdare Mahkemesince, davacının ortak olarak sorumlu olduğu dönemler ve dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun tebliğ edilerek şirket nezdindeki takip yollarının usulüne uygun biçimde tüketilip tüketilmediği hususları da dikkate alınmak suretiyle dosyanın yeniden incelenerek karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
Davalının temyiz isteminin kabulüne,
… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 25/04/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.