Danıştay Kararı 9. Daire 2021/1333 E. 2022/6685 K. 27.12.2022 T.

Danıştay 9. Daire Başkanlığı         2021/1333 E.  ,  2022/6685 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2021/1333
Karar No : 2022/6685

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı-…
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu …Nakliyat Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …-…, …-…sayılı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; asıl borçlu …Nakliyat Otomotiv Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin tüm borçları için (dava konusu ödeme emri içeriğinde yer alan amme alacakları da dahil) 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılandırılması amacıyla şirket müdürü tarafından idareye yapılan 22/04/2011 tarihli başvuru neticesinde, yapılandırılan alacakların taksitleri için ödeme yapılmaması üzerine, yapılandırmanın iptal edildiği, 2012 yılında şirket adına kayıtlı …plakalı aracın satışı sonrasında anılan tarihten sonra zaman aşımını kesen veya durduran herhangi bir işlem tesis edildiğine dair davalı idare tarafından dosyaya bilgi ve belge ibraz edilemediği ve 2008 yılında diğer araçlara uygulanan hacizlerin yenilenmesi dışında bir işlem yapılmadığı 31/12/2012 tarihini takip eden takvim yılı başından itibaren işlemeye başlayan 5 yıllık zaman aşımı süresi 31/12/2017 tarihinde sona erdiği halde, dava konusu ödeme emrinin 22/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, zaman aşımına uğrayan amme alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Şirketin başka hesaplarının muhtelif tarihlerde haczedildiği, 2018 yılındaki haciz sonucunda tahsil zaman aşımının kesildiği, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu iddiasıyla kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı adına, asıl borçlu …Nakliyat Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen …tarih ve …-…, …-…sayılı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından, sermaye hisseleri oranında, doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların, devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı hükümleri yer almaktadır.
Aynı Kanun’un 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun “bir ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığını ileri sürerek 15 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun’un tahsil zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin 1. fıkrasında; amme alacağının, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı, zamanaşımının kesilmesi başlıklı 103. maddesinde; ödeme, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri tebliği, mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi, bu muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, ihtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi, amme alacağının teminata bağlanması, kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi, iki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi ve amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması hallerinde zamanaşımının kesileceği, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirmeyle ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edileceği, 94. maddesinde, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenlere veya temsilcilere yapılacağı, tüzel kişilerin mütaaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının kafi olduğu, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılacağı, 102. maddesinde, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğinin, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altının beyanı yapana imzalatılacağı, imzadan imtina ederse, tebliği yapanın bu ciheti şerh ve imza edeceği ve tebliğ edilemeyen evrakın çıkaran mercie iade olacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemeyerek iade olunursa tebliğin ilan yolu ile yapılacağı, bu işlemlerin komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı, 103. maddesinde muhatabın adresi hiç bilinmezse, bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilanen yapılacağı kurala bağlanmış, 104. maddesinde, ilan yazısının bir örneğinin muhatabın bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderileceği belirtilmiş olup, 101. maddesinde ise bilinen adresler sayılmak suretiyle gösterilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Olayda, davalı idarece davacı şirkete ait araçlar üzerine ve banka hesaplarına muhtelif tarihlerde (2013, 2014, 2016) haciz uygulandığı, uygulanan haciz işlemleri ile zaman aşımının kesildiği anlaşıldığından, Mahkemenin dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacaklarının zaman aşımına uğradığı yolundaki gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Diğer yandan şirket ortağı sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilmesinden önce, vergi borcunun asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek kesinleştirilmesi, bu kapsamda öncelikle, verginin mükellefi olan şirket tüzel kişiliğinin bilinen adresler kapsamındaki adresinde usulüne uygun tebliğ edilmeye çalışılması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 15/12/1992-27/01/2012 tarihleri arasında ortağı olduğu asıl borçlu şirketin 22/04/2011 tarihinde yapılandırılan vergi borçlarının ödenmemesi üzerine şirket hakkında yapılan cebri takibat sonucunda söz konusu amme alacaklarının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine tahsili amacıyla davacı adına dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu …tarih ve … ila …sayılı ödeme emirleri yönünden:
Ödeme emirleri içeriği borçlara ilişkin asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişki belge ibraz edilmediği görüldüğünden, asıl borçlu şirketten tahsili yoluna gidildiğinin kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığından, ortak sıfatıyla davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip ilanen tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Ödeme emirleri içeriği borç ilişkin asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin bir kısmının şirket adreslerine tebliğe çıkarıldığı, muhatabın bilinen adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edilemediğine ilişkin tebliğ alındılarının, bazılarında sadece memurun imzası bulunduğu, davalı idarece, söz konusu tebliğ alındılarına istinaden tebliğ imkansızlığının oluştuğu kabul edilerek ödeme emirlerinin ilanen tebliğ yoluna gidildiği, bir kısmının ise, muhatabın bilinen adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edilememesi üzerine ikinci kez tebliğ yoluna gidilmeden ilanen tebliğ yoluna gidildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, adreste bulunmama durumunun, dağıtıcı ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 102. maddesinin son fıkrasında belirtilen şahıslar ile birlikte imzalanarak tutanak haline getirilmek suretiyle tespitinin yapılması gerekirken, tebliğ alındısına Yasa’da belirtilen şahıslardan birinin imzası alınmadan veya imzadan imtina ediliyorsa bu cihet şerh düşülmeden tebliğin posta yoluyla yapılamadığı kabul edilerek ilanen tebliğ yoluna gidildiğinden, ilanen tebliğin şartlarının oluşmadığının anlaşılması; tebliğ edilemeyen evrakın ikinci kez tebliğ edilmeye çalışılmadan ilanen yapılan tebligat bakımından ise vergilendirmeyle ilgili evrakın tebliğinde, 213 sayılı Yasa’nın atıf yapılan hükümlerinin uygulanması gerektiği, tebliğ memurunca davacının bilinen adresinde mezkûr evrakın tebliğ edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, tebliğe çıkaran merciye iade edilmesi, tebliği çıkaran merci tarafından tayin edilecek münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılması gerekirken, bu yol izlenmeden yapılan tebligat nedeniyle, asıl borçlu şirket adına borcun usulüne uygun kesinleştiğinden söz edilemeyecek olması karşısında, davacı adına ortak sıfatıyla düzenlenen anılan ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından, söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip eski ortak ve şirket müdürüne ve ya bu şahsın ikamet adresinde eşine tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Asıl borçlu şirket adına düzenlenen bir kısım ödeme emrinin, tebliğ tarihinde şirketin kanuni temsilci olmayan …ya da anılan şahsın ikamet adresinde eşine tebliğ edildiği, tebligatın yapıldığı tarihte şirketi temsile yetkili olmayan şahsın ikametgah adresinde yapılan tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varıldığından, söz konusu ödeme emrinde yer alan amme alacağının şirket nezdinde usulüne uygun bir biçimde kesinleştirildiğinden bahsedilemeyeceğinden, bu kısım yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip tebliğ alındısında tebliğin yapıldığı kişiye ait bilgiler bulunmayan ya da şirketle bağlantısı kurulamayan kişilere tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Asıl borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu ortaya konulamayan kişilere yapılan ve tebliğ evrakında da şirket kaşesine yer verilmeyen tebligatın usulüne uygun bir tebligat olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığından, söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalının temyiz isteminin reddine,
2.…Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın …Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 27/12/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.