Danıştay Kararı 9. Daire 2020/2975 E. 2023/587 K. 07.03.2023 T.

Danıştay 9. Daire Başkanlığı         2020/2975 E.  ,  2023/587 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2020/2975
Karar No : 2023/587

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. …, Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından ihale edilen ve davacının uhdesinde kalan “Filistin’e Gönderilmek Üzere 26.000 Ton Un Alımı” işine ilişkin olarak hakedişlerden kesinti suretiyle tahsil edilen 216.956,70-TL damga vergisinin ödenme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden, İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile davacı şirket arasında 29/05/2018 tarihinde “Filistin’e gönderilmek üzere 26.000 Ton Un Alımı” işine ilişkin olarak sözleşme imzalandığı, anılan sözleşmenin 5. maddesinde, 26.000 ton un’un davacı şirket tarafından temin edilerek sözleşme ve eklerinde yer alan düzenlemelere uygun olarak teslim edileceği, 10. maddesinde, malın İsrail Ashdod Limanında UNRWA yetkililerine teslim edileceği, 16.6.1. maddesinde ise, davacının yüklenilen malların taşınmasından ve teslim edilmesinden sorumlu olduğu hususlarının yer aldığı, ihracat işine ilişkin 1, 2, 3 ve 4 nolu hakediş ödemeleri üzerinden kesinti yoluyla tahsil edilen 216.956,70-TL damga vergisi kesintisi işleminin iptali ile tahsil edilen damga vergilerinin kesinti tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte iadesi istemiyle davanın açıldığının anlaşıldığı, olayda ihale konusu malın yurtdışında teslimine yönelik olarak, dahilde işleme izin belgesi, menşe şahadetnamesi, sağlık sertifikası, malın ihraç edildiğine dair ilgili dönem gümrük beyannameleri ve düzenlenen fatura örneklerinin davacı şirket adına düzenlendiği görüldüğünden ve davacı şirket tarafından ihracatın gerçekleştirildiği açık olduğundan, İhracat, Transit Ticaret, İhracat Sayılan Satış Ve Teslimler İle Döviz Kazandırıcı Hizmet Ve Faaliyetlerde Vergi, Resim Ve Harç İstisnasi Hakkında Tebliğ’de ihracatın, bir malın, yürürlükteki ihracat mevzuatı ile gümrük mevzuatına uygun şekilde Türkiye gümrük bölgesi dışına çıkarılması olarak tanımlanması, döviz kazandırıcı faaliyetlerin damga vergisinden istisna olduğunu öngören Damga Vergisi Kanununun Ek 2. maddesinde ödemelerin ihracata ilişkin olduğunun tevsik edilmesinin istisna hükümlerinin uygulanması için yeterli kabul edilmesi, maddede ihracatı gerçekleştiren ihracatın türü konusunda bir ayrım ya da sınırlama yapılmaması, ilgili Tebliğ’de ise vergi resim harç istisnası belgesinin ihracat işlemleri için değil Diğer Döviz Kazandırıcı Faaliyetler için öngörülmüş olması, bununla birlikte hakediş ödemesinin de söz konusu işin bir aşamasını oluşturması, ihale konusu iş ile ödemenin ayrı safhalar olarak düşünülemeyeceği karşısında, söz konusu “Filistin’e gönderilmek üzere 26.000 Ton Un Alımı” işi nedeniyle yapılan hakediş ödemesinin damga vergisi istisnası kapsamında olduğu sonucuna varıldığı, dava konusu damga vergisi kesilmesi işleminde hukuka uygunluk görülmediği, davacıya ödenecek faiz miktarının, mükellef tarafından dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına idarenin uyguladığı faiz olan (amme alacakları için uygulanan faiz) gecikme zammı oranında hesaplanacak gecikme faizi olacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu dava konusu damga vergisi kesintisi işleminin iptaline, kesinti yoluyla tahsil edilen dava konusu damga vergilerinin kesinti tarihinden iş bu karar gereğince davacıya iadenin yapılacağı tarihe kadar gecikme zammı oranında hesaplanacak gecikme faiziyle birlikte davacı şirkete iadesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Hakediş ödemelerinin vergi resim harç istisna belgesi aranmaksızın damga vergisi istisnası uygulanacak kağıtlardan olmadığı, yargıya intikal eden vergilendirme işlemlerinde faiz ödenmesinin ancak kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi durumunda söz konusu olduğu iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ:15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112/4. maddesi yeniden düzenlenmiş ve fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. 12/05/2012 tarihinden sonra ödenen damga vergilerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112/4. maddesi uyarınca, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen verginin tahsil tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ile birlikte iadesi gerektiğinden; davalının temyiz isteminin, Bölge İdare Mahkemesi kararının dava konusu işleminin iptali ile ödenen tutarların iadesine ilişkin hüküm fıkrası bakımından reddi, faiz istemine ilişkin hüküm fıkrası bakımından ise kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından ihale edilen ve davacının uhdesinde kalan “Filistin’e Gönderilmek Üzere 26.000 Ton Un Alımı” işine ilişkin olarak hakedişlerden kesinti suretiyle tahsil edilen 216.956,70-TL damga vergisinin ödenme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istemine ilişkindir.
İLGİLİ MEVZUAT:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrasında, kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakimin, örf ve adet hukuka göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vereceği öngörülmüş; 4. maddesinde de hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre, kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.
Anayasanın 148. maddesinin 1. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımında uygunluğunu denetleyeceği ve bireysel başvuruları karara bağlayacağı düzenlenmiş; 152. maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı öngörülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında: “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 10/2/2011 tarihli ve E:2008/58, K: 2011/37 sayılı iptal kararı üzerine, 15/06/2012 tarihli, 28324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yeniden düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrasında “fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın, mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği, söz konusu 120. maddede ise; vergi hatalarının düzeltme fişine dayanılarak düzeltileceği, hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla verginin, aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunacağı, düzeltme fişinin bir nüshasının, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edileceği belirtilmiştir.
213 sayılı Kanun’un yine aynı Kanunla eklenen geçici 29. maddesinde ise bu Kanunun 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemesi kararlarının bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Bölge İdare Mahkemesi kararının, hakedişlerden kesinti yoluyla ödenen damga vergisinin iadesine ilişkin hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup, ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının, faize ilişkin kısmına yönelik temyiz istemi yönünden;
Yukarıda yer verilen düzenlemelerde görüleceği üzere, Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesinde hakime hukuk yaratma yetkisi tanınmış ve bu yetkinin kullanılacağı koşullar ve sınırlar belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, bu yetkinin kanunda ve örf ve adet hukukunda kural olmaması durumda kullanılması öngörülmüş ve hakimin kanun koyucu gibi hareket etmesi gereği vurgulanmıştır. Bu kapsamda, keyfilikten ve o anın koşullarının etkisinden uzak bir şekilde, eşitlik ve hukuk güvenliği çerçevesinde, hukuk devletinin gerekleri ile sonradan diğer olaylar için de temel olabilecek şekilde kullanılması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde ise, hakimin takdir yetkisi düzenlenmiştir. Hakimin takdir yetkisi, hukuk yaratma yetkisinden farklıdır. Burada, hakimin önündeki somut olaya uygulayacağı bir kural bulunmakta olup, olayın önceden bilinmeyen özellikleri dolayısıyla hakime bir değerlendirme, tercih yapma yetkisi tanınmış bulunmaktadır.
Hakimin takdir yetkisi de sınırsız değildir. Hakim bu yetkisini, ancak kendisine kanunen açık yahut zımni olarak bu hakkın tanınmış olduğu durumlarda, kanunun çizdiği sınırlar içerisinde, hakkaniyet ve nefaset kurallarına göre kullanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar kapsamında, somut olaya ilişkin bir kanun hükmünün bulunması ve kanun hükmünde hakime açık ya da zımni olarak takdir yetkisi tanınmamış olduğu durumlarda, hakimin hukuk yaratma ya da takdir yetkisini kullanması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bu durumda hakimin, ilgili kanun hükmünü ihmal etme yetkisi bulunmamaktadır. Aksi bir tutum, keyfiliğe, ayrımcılığa, hukuk düzeninin bozulmasına yol açacaktır.
Ancak böyle bir durumda, söz konusu kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısına varılması halinde, hakime, Anayasanın 152. maddesinde, ilgili kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, kanunların Anayasaya aykırılığını denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurma imkanı tanınmıştır.
Mükelleflerden fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesi durumunda, iade edilen tutarlara hangi oranda faiz ödeneceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığından, hukuk yaratma yetkisi kapsamında yerleşik Danıştay içtihatları ile 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca hesaplanacak faiz oranının uygulanması öngörülmüş bulunmaktaydı. Ancak, 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112/4. maddesi yeniden düzenlenmiş ve fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı öngörülmüştür.
Diğer bir ifadeyle, vergi idaresince, mükelleflerden, 15/06/2012 tarihinden sonra fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından ihale edilen ve davacının uhdesinde kalan “Filistin’e Gönderilmek Üzere 26.000 Ton Un Alımı” işine ilişkin olarak hakedişlerden kesinti suretiyle tahsil edilen toplam 216.956,70-TL damga vergisinin ödenme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu damga vergilerinin tahsil edildiği 07/08/2018, 18/07/2018, 09/08/2018 ve 28/08/2018 tarihleri itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112/4. maddesi yürürlükte olmasına ve kanunun açık hükmü bulunmasına rağmen Vergi Mahkemesince; hukuk devletinin adil dengesinin korunması gerektiğinden bahisle devlet tarafından kendi alacaklarına uygulanan faiz oranı olan 213 sayılı Kanunu’nun 112/3.maddesi uyarınca 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin uygulanması gerektiği yolunda faiz istemi yönünden verilen kararda ve Bölge İdare Mahkemesince davalı idarenin istinaf başvurusunun bu kısım yönünden reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hakedişlerden kesinti yoluyla ödenen tutarın iadesine ilişkin kısmının ONANMASINA, faize ilişkin hüküm kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 07/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.