Danıştay Kararı 9. Daire 2017/1425 E. 2020/6305 K. 29.12.2020 T.

Danıştay 9. Daire Başkanlığı         2017/1425 E.  ,  2020/6305 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2017/1425
Karar No : 2020/6305

TEMYİZ EDENLER: 1- (DAVACI) …
VEKİLİ: Av. …
2- (DAVALI) … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl amme borçlusu … A.Ş.nin vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; davanın konusunun … A.Ş.’nin 2009-2010 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin ödenmeyen vergi borçları nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen, vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, özel usulsüzlük cezası ile anılan borçların gecikme faizini içeren ödeme emri olduğu, davacının ilgili şirkette 02/03/2009-02/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi görevinde bulunduğu, bu tarihlerde şirketi temsile yetkili olduğu, davalı idare tarafından asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin tebliğ edilmek suretiyle takibin kesinleştirildiği, asıl borçlu şirket tarafından 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla başvuru yapılması üzerine amme alacaklarının yapılandırıldığı, yapılandırılan amme alacağına ilişkin olarak asıl borçlu şirketten kısmen tahsilat yapıldığı, kalan borçların ödenmemesi üzerine yapılan malvarlığı araştırması neticesinde tespit edilen üç adet motorlu taşıt üzerine haciz uygulandığı, … trafik tescil numaralı aracın satış ve paraya çevirme işlemleri tamamlanarak tahsil edilen tutarın amme alacaklarından mahsup edildiği, … trafik tescil numaralı aracın rüçhanlı alacağa ilişkin rehinli olduğu, … trafik tescil numaralı aracın ise marka ve modeli göz önünde bulundurulduğunda amme alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı, uygulanan hacizler ve 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılan başvuru sebebiyle zamanaşımı sürelerinin kesildiği, 02/03/2009 – 05/04/2010 tarihleri arasında asıl amme borçlusu şirketin yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkan vekili olarak görev yapan davacı adına asıl ame borçlusu şirketten tahsil edilemeyeceği sonucuna varılan amme alacaklarının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin tanzim ve tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyen amme alacakları kesinleştikten ve asıl borçlu şirketten tahsil edilmeyeceği anlaşıldıktan sonra şirketi temsil ve ilzama yetkili olan kişilerden tahsil edilebileceğinden, anılan dönemde yönetim kurulu üyesi olan ve şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu anlaşılan davacıdan tahsili için davalı idare tarafından tebliğ edilen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu ödeme emri içeriği borcun, şirketin 2009/1 ila 2009/12 dönemine ilişkin özel tüketim vergisi olduğu, 02/03/2009-02/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olan davacının tek başına ve A grubu imza yetkilisinin katılımı olmadan şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı, kaldı ki olayda, asıl borçlu şirket yetkilileri, … ve …nın 27/09/20012 tarihinde, 6111 sayılı Yasa’dan yararlanmak üzere müracaatta bulunduğu, yapılandırılan amme alacağına ilişkin olarak asıl borçlu şirketten kısmen tahsilat yapıldığı, kalan borçların ödenmemesi üzerine yapılan malvarlığı araştırması neticesinde tespit edilen üç adet motorlu taşıt üzerine haciz uygulandığı, şirket borcunun bu şekilde karşılanmayacağı ve dolayısıyla 6111 sayılı Yasa’dan yararlanma şartlarının yitirildiğinin anlaşılması ve yeniden takibe geçilmesini gerektirir bir aşamaya gelinmesi durumunda, borçların yeni bir nitelik kazandığının kabulü gerektiği, bu durumda, 6111 sayılı Yasa’dan yararlandırılarak yapılan taksitlendirme işlemi sonucu, yeni bir hukuki durum ortaya çıktığı, yapılandırma sonucunda hukuken ortaya çıkan yeni duruma göre şirket nezdinde amme alacağı kesinleştirilmeden davacının takibinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:
DAVALI İDARENİN İDDİALARI: Asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen vergi inceleme raporları ile belgesiz tütün mamulü satışı gerçekleştirdiğinin tespit edildiği, ilgili ihbarnamelerin şirkete 27/09/2012 ve 23/10/2012 tarihlerinde tebliğ edildiği, asıl amme borçlusu şirketin 18/10/2012 ve 30/10/2012 tarihli dilekçeler ile 6111 sayılı Yasa’dan yararlanarak söz konusu borçları taksitlendirdiği, şirketin borcunun bir kısmını ödememesi üzerine şirket adına ödeme emri düzenlenerek 11/12/2013 tarihinde kurum vekiline tebliğ edildiği, şirket adına kayıtlı olan 3 otomobil üzerine haciz konulduğu bunlardan birinin 12/02/2014 tarihinde satılarak borçlara mahsup edildiği, davacının 02/03/2009 ve 05/04/2010 tarihleri arasında asıl amme borçlusu şirkette yönetim kurulu üyesi olduğu, davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Bölge İdare Mahkemesi’nce sadece davacının şirketi temsil yetkisinin bulunmaması nedeniyle kabul kararı verilmesi gerekirken, bununla birlikte yeni duruma göre şirket nezdinde amme alacağı kesinleştirilmeden davacının takibinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, bu şekilde yapılacak bir yorumun davacının sorumluluğunun devamı anlamına geleceği, davanın şirkette tek başına temsil yetkisi bulunmayan ve yapılandırma ile yeni bir amme alacağı halini alan borçlardan sorumluluğu olmayan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kabul edilmesi gerektiği iddialarıyla kararın düzeltilerek onanması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacının savunması yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır. Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Dairelerinin 2577 sayılı Danıştay Kanunu’na 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek-1 maddesi uyarınca birlikte yaptığı toplantıda gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Davacı adına, asıl amme borçlusu … A.Ş.nin vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.
6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun “Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacakları” başlıklı 3 üncü maddesinde, bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilk derece yargı mercileri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, resen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda; vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si ile bu tutara ilişkin faiz, gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si, faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği, bu madde hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunan ancak bu Kanunda belirtilen ödeme şartını yerine getirmeyen borçlulardan ilk tarhiyata/tahakkuka göre belirlenen alacakların başka bir işleme gerek olmaksızın takip edileceği; aynı Kanunun “Süresinde ödenmeyen taksitler” başlıklı 19 uncu maddesinde ise, bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az taksitin, süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılacağı, süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin belirtilen şekilde de ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkının kaybedileceği, bu Kanunun 15 inci ve 16 ncı maddeleri ile 17 nci maddesinin yedinci fıkrası hariç olmak üzere bu Kanun kapsamına giren alacakların birinci fıkrada belirtilen şekilde tamamen ödenmemiş olması halinde, bu Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası ve 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla borçluların ödedikleri tutarlar kadar bu Kanun hükümlerinden yararlanacağı ifade edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
213 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen maddesine göre, kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçip borcun kesinleştirilmesi, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 02/03/2009-02/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu … A.Ş.’nin 2009 ve 2010 yıllarının çeşitli dönemlerine ait vergi borçlarının asıl amme borçlusu şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle, dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Olayda her ne kadar Bölge İdare Mahkemesince, davacının A grubu imza yetkilisinin katılımı olmadan tek başına asıl amme borçlusu şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı ve 6111 sayılı Yasa’dan yararlandırılarak yapılan taksitlendirme işlemi sonucu, hukuken ortaya çıkan yeni duruma göre şirket nezdinde amme alacağı kesinleştirilmeden davacının takibinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilip Mahkeme kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; 11/03/2019 tarih ve 7267 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde asıl amme borçlusu şirketin sadece abonelik sözleşmelerine ilişkin işlemlerde (A) veya (B) grubu temsil yetkisine sahip yönetim kurulu üyelerince temsil edilebilmesinin kararlaştırıldığı, dolayısıyla bunun dışında kalan hallerde (A) ve (B) grubu imza yetkisine sahip yönetim kurulu üyelerinin birlikte atacağı imza ile şirketin temsil edileceği sonucuna ulaşılmakta ayrıca davalı idarece 6111 sayılı Yasa hükümlerinin ihlal edilmesi sonucu yapılandırmanın iptal edildiği ve … tarih ve …- … sayılı ödeme emirleri düzenlerek 11/12/2013 tarihinde anılan şirkete tebliğ edildiği görülmektedir. Bununla beraber 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuru üzerine söz konusu vergi borçlarının yeniden yapılandırılması halinde anılan Kanun hükümleri ile yeni bir hukuki durum ortaya çıkacağından, 6111 sayılı Kanuna göre belirlenecek ödenmeyen tutarların takip ve tahsil edilebilmesi için öncelikle şirket adına ödeme emri düzenlenmesine rağmen amme alacağının tahsil imkanının kalmadığının saptanması durumunda, sözü edilen Kanundan yararlanılması sırasında şirketi temsile yetkili olan kanuni temsilciye gidilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; dava konusu ödeme emrinde isabet görülmediğinden, davanın kabulüne ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararı sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunmuştur.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz isteminde bulunan davacıdan …-TL ilam harcının alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 29/12/2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 02/03/2009-02/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu … A.Ş.’nin 2009 ve 2010 yıllarının çeşitli dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan dava reddedilmiş ise de; Bölge İdare Mahkemesi’nce, davacının A grubu imza yetkilisinin katılımı olmadan şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı ve 6111 sayılı Kanundan yararlandırılarak yapılan taksitlendirme işlemi sonucunda hukuken ortaya çıkan yeni duruma göre şirket nezdinde amme alacağı kesinleştirilmeden davacının takibinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu kabul edilip, Mahkeme kararı kaldırıldıktan sonra davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, sonradan 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle borcun yapılandırılmış olması, dava konusu ödeme emri içeriği borçların doğduğu dönemde asıl amme borçlusu şirketi temsil yetkisi bulunan davacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından ve yapılandırılan borçların bir kısmının ödenmemesi üzerine asıl borçlu şirket adına 10/12/2013 tarih ve … -… numaralı ödeme emirleri düzenlenerek 11/12/2013 tarihinde tebliğ edildiği görüldüğünden, davacının temyiz isteminin reddi, davalı temyiz isteminin kabulü ve temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile yazılı gerekçeyle verilen karara katılmıyoruz.