Danıştay Kararı 9. Daire 2013/1258 E. 2013/5330 K. 30.05.2013 T.

9. Daire         2013/1258 E.  ,  2013/5330 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2013/1258
Karar No : 2013/5330

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Yunusemre Vergi Dairesi Müdürlüğü -ESKİŞEHİR

İstemin Özeti : Davacı ile üçüncü kişi arasında yapılan sözleşmeye ilişkin damga vergisinin ödenmediğinden bahisle davacı adına tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle %50 oranında arttırılarak tarh edilen vergi ziyaı cezalı damga vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; dilekçede ileri sürülen sebeplerle bozulması istenilmektedir.
Cevabın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden; taşınmaz satışına ilişkin olarak alıcılar ile satıcı olan davacı arasında adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmelere isabet eden damga vergisinin ödenmediğinden bahisle işlem tesis edildiği anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesi hükmüne göre, bir kağıdın damga vergisine tabi olması için, yazılıp imzalanması veya imza yerine geçen bir işaret konulması suretiyle düzenlenmesi ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmesi için ibraz edilebilir nitelikte olması gerekir.
2644 sayılı Tapu Kanununun 26’ncı maddesi ile 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60’ncı maddesi hükümlerine göre ise, taşınmaz mülkiyetinin nakli borcunu doğuran sözleşmelerin resmi şekilde yapılması zorunludur. Bu şekilde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçerli olmadıklarından; dolayısıyla, herhangi bir hususu ispat veya belli etme niteliği taşımadıklarından, damga vergisi yükümlülüğü doğurmalarına olanak yoktur.
Olayda; tarafların kendi aralarında adi yazılı şekilde düzenledikleri sözleşmeler, resmi şekilde yapılmamaları nedeniyle hukuken geçerli olmadıklarından, ortada, damga vergisine tabi mukavele mevcut değildir. Bu bakımdan; söz konusu kağıtların damga vergisine tabi olduğundan bahisle tesis edilen tarh ve ceza kesme işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararının davanın kısmen reddine dair hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, mahkeme kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı ile üçüncü kişi arasında yapılan sözleşmeye ilişkin damga vergisinin ödenmediğinden bahisle davacı adına tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle %50 oranında arttırılarak tarh edilen vergi ziyaı cezalı damga vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında; bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; ikinci fıkrasında; bu kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konulmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ettiği hükme bağlanmış; Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun, “I. Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünde de, belli parayı ihtiva eden kağıtlardan, mukavelenamelerin, taahhütnamelerin ve temliknamelerin binde 7,5 oranında damga vergisine tabi olduğu açıklanmıştır.
Bu düzenlemelerden; damga vergisinin, kişiler tarafından imzalanan kağıtlara, Devletçe, herhangi bir hususu ispat ve belli etme gücü tanınmasının karşılığı olduğu; dolayısıyla, bu güce sahip bulunmayan; daha açık olarak, bir hususu ispat ve belli edici nitelik taşımayan kağıtların damga vergisine tabi tutulamayacağı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümü, davacı tarafından alıcılar ile birlikte düzenlenip imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin açıklanan şekilde hukuki değer taşıyıp taşımadıklarının belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 705’inci maddesinin birinci fıkrasında, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescille olacağı öngörüldükten sonra, aynı Kanunun 706’ncı maddesinin birinci fıkrasında, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olmasının, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlı olduğu hükmüne yer verilmiş; 2644 sayılı Tapu Kanununun 26’ncı maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan biçiminde de, mülkiyete müteallik resmi senetlerin, tapu sicil muhafızları veya memurları tarafından düzenleneceği belirtilmiş; 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60’ncı maddesinde ise, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin yapılması noterlerin görevleri arasında sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; taşınmaz mülkiyetinin devrini konu edinen sözleşmeler, ancak resmi şekilde yapılmak koşuluyla hukuki değere sahip bulunmaktadır. Sözleşmenin resmi şekilde yapıldığının kabulü ise, tapu sicil görevlilerince veya noter tarafından düzenlenmiş olmasıyla mümkündür. Dolayısıyla; olayda olduğu gibi, taraflar arasında hariçte düzenlenen mülkiyet devrini amaçlayan sözleşmelerin, ispat ve belli etme gücünün varlığından söz edilmesine hukuki olanak yoktur.
Bu itibarla; ortada, Damga Vergisi Kanununun yukarıda sözü edilen 1’inci maddesi anlamında vergiye tabi kağıt bulunmadığından; dava konusu vergi ziyaı cezalı damga vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.