Danıştay Kararı 9. Daire 2009/588 E. 2012/3021 K. 24.05.2012 T.

9. Daire         2009/588 E.  ,  2012/3021 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2009/588
Karar No: 2012/3021

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Hasan Tahsin Vergi Dairesi Müdürlüğü – İZMİR

İstemin Özeti : … Tic. A. Ş. ‘nin 1998/Ekim, Kasım, Aralık dönemlerine ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla yasal temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte 17.08.1998 tarihinde temsil yetkisi verilen davacının hisselerini devrederek yönetim kurulundan ayrıldığı ve durumun 14.04.1999 tarihli ticaret sicili gazetesinde tescil edildiği, bu itibarla, davacının temsil yetkisinin bulunduğunun anlaşılması nedeniyle şirket tarafından ödenmeyen borçlardan yasal temsilci sıfatıyla sorumlu olduğundan adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; tarhiyatın defter ve belge ibraz etmemekten kaynaklandığı, ibraz yazısının şirkete tebliğ edildiği tarihte davacının şirket hisselerini devrederek yasal temsilcilikten ayrılması nedeniyle defter ve belgelerin ibraz edilmemesi yönünden bir sorumluluğu bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Aalacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58’inci maddesinde kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın borcunun bulunmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla 7 gün içinde dava açabileceğinin kurala bağlanmıştır.
Davaya konu ödeme emirlerinin … Anonim Şirketindeki paylarını 14.4.1999 tarihli Ticaret Sicil Gazeteside yayımlanan 19.3.1999 tarihli yönetim kurulu kararında, bir örneğinin şirkete verildiği belirtilen hisse devir sözleşmesiyle devrederek ortaklık ve yönetim kurulu üyeliğinden ayrılan davacının, devir tarihinden sonra yeni kanuni temsilciden istenen şirkete ait 1998 yılı defter ve belgelerinin ibraz edilmemesi nedeniyle şirketin Ekim-Kasım-Aralık 1998 dönemlerine uyguladığı katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek re’sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin vadesinde ödenmemesi üzerine düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi indiriminin kabul edilebilmesi için yasal defterlere kayıtlı olduğunun kanıtlanması yükümlülüğü, yönetim kurulundan fiilen ayrılmakla şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetkisi kalmayan davacıya değil, faaliyeti sürmekte olan şirketin yeni kanuni temsilcilerine aittir. Davacının kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonra, şirketin yeni temsilcileri tarafından yerine getirilmesi gereken defter ve belge ibraz etme ödevinin, davacı tarafından yerine getirilmediğinden bahisle yapılan tarhiyattan, Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesi uyarınca davacının sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Buna göre, davacı tarafından ileri sürülen iddiaların, 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesinde yazılı nedenlerden olan “borcun bulunmadığı” iddiası kapsamında kabulü gerekeceğinden, ödeme emirlerine karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle temyize konu vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Defter ve belge isteme yazısının davacının yasal temsilcilik sıfatı sona erdikten sonra şirkete tebliğ üzerine ibrazın gerçekleşmemesinden davacıya herhangi herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğinden davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık; … A.Ş.’den tahsil edilemeyen 1998/Ekim, Kasım, Aralık dönemlerine ait katma değer vergisi, kaçakçılık cezası ve gecikme faizinin, kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu çerçevede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yukarıda anılan 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk, tebliğ, safhalarından geçerek borcun kesinleştirilmesi, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, 6183 sayılı Yasa ile belirlenen takip ve cebren takip yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Olayda, … A.Ş.’nin 1998 takvim yılına ait defter ve belgelerinin ibrazının, 23.10.2001 tarihinde şirkete tebliğ edilen yazı ile istenildiği, verilen süre içerisinde defter ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca indirim konusu yapılan katma değer vergilerinin indirimlerinin reddi suretiyle kaçakçılık cezalı katma değer vergilerinin salındığı, tarh edilen bu vergilerin şirket tarafından ödenmemesi üzerine yapılan mal varlığı araştırması sonucunda borcun şirketten tahsil edilemeyeceğinden bahisle de yasal temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Davacıdan ödenmesi istenilen vergi borçları her ne kadar davacının yasal temsilcilik yaptığı döneme ilişkin ise de, davacının sorumluluğu, yöneticiliği döneminde defter ve belge ibraz edilmemesi, beyanname verilmemesi, beyan edilen bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonucu eksik beyanda bulunulduğunun tespiti halinde sözkonusu olabileceğinden, kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonra defter ve belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağı açık bulunmaktadır.
Bu durumda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca borçlu şirketten alınamayan vergi ve cezaların tahsili amacıyla davacı adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edilmesinde ve bu ödeme emirlerine açılan davanın Vergi Mahkemesince reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 24.5.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.