Danıştay Kararı 9. Daire 2008/1621 E. 2009/5105 K. 21.12.2009 T.

9. Daire         2008/1621 E.  ,  2009/5105 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2008/1621
Karar No: 2009/5105

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : Karşıyaka Vergi Dairesi Müdürlüğü – İZMİR

İstemin Özeti : Davacının, kanuni temsilcisi olduğu … A. Ş.’nden tahsil imkanı kalmayan 1997/Ocak-Şubat dönemlerine ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla adına 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesin adı geçen şirket adına tarh edildiği, cezalı katma değer vergilerinin dava konusu edildiği bu safhada yeni yönetim tarfından 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yararlanılarak ihtilaftan vazgeçildiği, söz konusu tutarların ödenmemesi üzerine borçlu şirket adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edildiği halde ödenmediği ve yapılan takibin de sonuçsuz kaldığı, 1997 yılında yönetim kurulu başkanı olan davacı adına, söz konusu vergi borçlarının tahsili için ödeme emri düzenlenip tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, borçlu şirketten tahsil imkanı kalmayan vergi borcunun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olan davacı adına, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; fiilen işleri kendisinin yürütmediği, 1998 yılında hisse devri ile yönetim kurulundan ayrıldığı, yeni yönetimin 2002 yılında tarh edilen vergi ve cezalar için 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yaralandığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davacının yönetim kurulundan ayrılmasından sonra tarh edilen vergi ve cezalar için yeni yönetim tarfından 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yararlanılarak ihtilaftan vazgeçildiği anlaşıldığından kesinleşen amme alacağının ödenmesinden yeni kanuni temsilcilerin sorumlu tutulması gerektiğinden Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlıkta, davacının, kanuni temsilcisi olduğu … A. Ş.’nin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla adına, 213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanunda, tüzel kişilerin vergilendirme ödevlerinin tüzel kişiliği temsile yetkili olanlar tarafından yerine getirilmesini zorunlu kılmıştır. Temsilcilerin, temsil ettikleri tüzel kişilerin vergilendirme ödevlerini yerine getirmemeleri nedeniyle bir vergi ve vergiye bağlı borç doğmuşsa, bu borç öncelikle tüzel kişiliğin malvarlığından tahsil edilir. Ancak temsilcinin sorumluluğuna gidilebilmesi için temsilcinin üzerine düşen vergilendirme ödevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanması gerekmektedir.
Olayda, davacının kanuni temsilci olduğu 1997/Ocak-Şubat dönemlerine ait olan ancak, 17.08.1998 tarihinde davacının kanuni temsilcilikten ayrılması ve yeni kanuni temsilcilerin aynı tarihte Ticaret Sicili Gazetesinde tescil edilmesinden sonra, 2002 yılında yapılan vergi incelemesi sonucu tarh edilen ve dava konusu edildiği safhada yeni kanuni temsilciler tarafından 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yararlanılıp ödenmeyerek kesinleşen kamu alacağından, söz konusu Kanundan yararlan, ancak bu Kanunun gereğini yerine getirmeyen, başka bir anlatımla, kendi fiilleri ile oluşan yeni hukuki durumun gereğini yerine getirmeyen yeni kanuni temsilcilerin sorumlu tutulması gerekmekte olup, söz konusu vergi borçlarından artık davacının sorumlu tutulması mümkün değildir.
Bu durumda, davacının şirkete ait vergilendirme ödevlerini yerine getirmemesinden doğan bir vergi borcunun varlığından sözedilemeyeceğinden, dava konusu ödeme emirlerinde ve yazılı gerekçeyle davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 21.12.2009 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Karşı Oy : Dosyanın incelenmesinden: dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacağının davacının kanuni temsilci olduğu dönemlerde sahte fatura alınarak kayıtlara geçirilmesi nedeniyle düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan cezalı tarhiyattan kaynaklandığı anlaşılmış olup, buna göre davacının kanuni ödevlerini yerine getirmediği açık olduğundan 213 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edilmesinde mevzuata aykırılık görülmemiştir.
Temyize konu kararın onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.