Danıştay Kararı 9. Daire 2007/92 E. 2007/584 K. 22.02.2007 T.

9. Daire         2007/92 E.  ,  2007/584 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2007/92
Karar No: 2007/584

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar : 1) …
Vekilleri : ….
2) Merter Vergi Dairesi Müdürlüğü – İSTANBUL
İstemin Özeti : … A. Ş.nden tahsil edilemeyen vergi borçlarının, bu şirketin kanuni temsilcisi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davacıdan istenilen vergi borçlarının 1996/Mart-Aralık dönemlerine ilişkin olduğu, davacının ise 28.11.1996 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirketteki kanuni temsilciliğinin sona erdiği, bu tarihten itibaren sözkonusu şirket ile herhangi bir ilişkisinin ve sorumluluğunun kalmadığı, ancak daha önceki dönemlere ilişkin olarak 213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğu, borçlu şirket nezdinde yapılan araştırmalar sonucu herhangi bir mal varlığına, hak ve alacağına rastlanılmadığından ve tüm takip yolları tüketilmesine rağmen kamu alacağının ilgili şirketten tahsil edilemediği açık olduğundan, ödeme emirlerinin 1996/Mart-Ekim dönemlerine ait vergi borçlarına ilişkin kısmında davacının sorumluluğu bulunduğundan isabetsizlik görülmediği, ancak, davacı 28.11.1996 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirketteki kanuni temsilciliği görevinden ayrıldığından ve bu tarihten sonra şirket adına beyanname verme ve ödeme yapma hak ve yetkisi kalmadığından, ödeme emrinin 1996/Kasım, Aralık dönemlerine ait vergi borçlarına ilişkin kısmında isabet görülmediği gerekçesiyle kısmen kabul eden … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; davacı tarafından; kendisinin şirketin kanuni temsilci liği görevinden 28.11.1996 tarihinde ayrıldığı, dava konusu ödeme emirleri içeriği vergi borçlarının, asıl borçlu şirketin 1996 yılına ait defter ve belgelerinin ibraz edilmemesi nedeniyle istenildiği, ancak defter ve belgelerin yeni yönetimden 21.1.1998 tarihinde istenildiği, yeni yönetimin bu belgeleri ibraz etmemesi fiilinden kendisinin sorumlu tutulamayacağı, kaldı ki borçlu şirketten vergi borçlarının tahsili amacıyla tüm takip yollarının da tüketilmediği, davalı idare tarafından ise; ödeme emirlerinin aynen onanmasının icap ettiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından savunma verilmemiştir. Davacı tarafından ise; karşı taraf temyiz isteminin reddi gerekeceği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı …’nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davacı kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonraki yöneticilerin defter belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağından, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Davacının duruşma istemi, 2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek incelemeye geçildi
… A. Ş. nden tahsil edilemeyen 1996 yılına ilişkin vergi borçlarının, bu şirketin 28.11.1996 tarihine kadar kanuni temsilcisi olan davacıdan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden Vergi Mahkemesi kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu çerçevede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yukarıda anılan 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk, tebliğ, safhalarından geçerek borcun kesinleştirilmesi, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, 6183 sayılı Yasa ile belirlenen takip ve cebren takip yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, … A. Ş.nin 1996 yılına ait defter ve belgelerinin ibrazının 21.1.1998 tarihinde, bu tarihteki şirket yönetiminden istenildiği, zayi olduğundan bahisle ibraz edilmemesi üzerine bu yılda indirim konusu yapılan katma değer vergilerinin indirimi kabul edilmeyerek aynı yılın Mart-Aralık dönemleri için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarh edildiği, davacı şirketin anılan cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle açtığı davanın, … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği, ret kararına göre düzenlenen ikinci ihbarnamenin şirketin vekiline 14.7.1999 tarihinde tebliğ edildiği, akabinde de düzenlenen ödeme emirleri ile cezalı tarhiyatın tahsil edilmeye çalışıldığı, ödeme emirlerinin şirkete tebliğ edilememesi sonucu ilanen tebliğ edilerek kesinleştirildiği, herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine de vergi borçlarının borçlu şirketin 28.11.1996 tarihine kadar kanuni temsilciliğini yapan davacıdan tahsili amacıyla dava kanusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesine ekli 18.12.1996 tarih ve 4190 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nin incelenmesi sonucu şirketin yönetim kurulu başkanı olan davacının 28.11.1996 tarihli yönetim kurulu kararı ile istifa ederek şirket yönetiminden ayrıldığı tespit edilmiş olup, dava konusu ödeme emirleri içeriği vergi borçları ise, asıl borçlu şirketin 1996 yılına ait defter ve belgelerinin davacı, şirket yönetiminden ayrıldıktan sonra yeni yönetim tarafından ibraz edilmemesi nedeniyle yapılmış bulunmaktadır. Bu durumda, ödenmesi istenilen vergi borçlarının büyük bir kısmı her ne kadar davacının yöneticilik yaptığı dönemi kapsamakta ise de, davacının sorumluluğu yöneticiliği döneminde beyanname verilmemesi, beyan edilen bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonucu eksik beyanda bulunulduğunun tespiti halinde sözkonusu olabileceğinden, davacının, kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonra görev yapan yöneticilerin defter belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağı açık bulunmaktadır. Bu nedenle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca borçlu şirketten alınamayan vergi ve cezaların tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde ve bu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Kaldı ki, kanuni temsilcilerden şirketin ödenmeyen vergi borçlarının istenilebilmesi için öncelikle şirketten bu borcun alınamadığının kesin olarak ortaya konulması gerekmektedir. Dosyada mevcut şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin alındının incelenmesi sonucu tebliğ zarfının Vergi Usul Kanununun 102. maddesine uygun şekilde düzenlenmediği, tebliğin usulüne uygun şekilde yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, şirket hakkında tüm takip yollarının tüketildiğinden bahsedilemiyeceğinden, bu yönüyle de davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde ve Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz isteminde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz isteminin reddine, davacının temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin…tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 22.2.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.