Danıştay Kararı 9. Daire 2001/513 E. 2002/4257 K. 17.10.2002 T.

9. Daire         2001/513 E.  ,  2002/4257 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2001/513
Karar No: 2002/4257

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Çanakkale Belediye Başkanlığı -ÇANAKKALE
İstemin Özeti : 2000-2001 yılları için tarh edilen su tesisleri harcamalarına katılma payının kaldırılması istemiyle açılan davayı; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 89. maddesinin (a) fıkrasının IV. bendi uyarınca, katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için, bu payların yarısının önceden belediyelere ödenmesinin gerektiği, ancak olayda taşınmazın vergi değerinin %2’sini geçmeyecek şekilde hesaplanacak olan harcamalara katılma payının yarısının ilgili belediyeye ödenmediği anlaşıldığından işin esasının incelenemeyeceği gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar veren … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının; vadesi gelmeyen bir tarhiyata karşı dava açmak için ödeme yapmak zorunda bırakılmanın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’ün Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi gerektiğini düzenleyen 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 89. maddesinin (a) fıkrasının 4. bendi, Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden Vergi Mahkemesince işin esasının incelenmesinin icap ettiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, tarh edilen su tesisleri harcamalarına katılma payının kaldırılması istemiyle açılan davanın, Mahkemece, taşınmazın vergi değerinin %2’sini geçmeyecek şekilde hesaplanacak olan harcamalara katılma payının yarısının ilgili belediyeye ödenmemesi nedeniyle işin esasının incelenemeyeceği gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verildiği ve yükümlü tarafından anılan Mahkeme kararının bozulması istemiyle temyiz isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 89. maddesinin (a) fıkrasının 4. bendinde katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi gerektiği öngörülmüştür.
Açıklanan madde hükmüne göre katılma paylarına karşı dava açılabilmesi ve davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için katılma paylarının yarısının önceden belediyelere yatırılmasının dava şartı olarak öngörülmesi bu ödemeyi yapacak mali gücü bulunmayan veya katılma payının mükellefi olmadığı halde bu miktarı ödemek zorunda olanlar bakımından hak arama hürriyetini kısıtlayan bir özellik arzettiğinden Dairemizce, 2464 sayılı Kanunun 89. maddesinin (a) fıkrasının 4. bendi hükmünün Anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştür.
Anayasanın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, 125. maddesinde de, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükme bağlanmıştır. Belediye Gelirleri Kanunuyla dava açılabilmesi için katılma payının yarısının önceden ödenmesi şartının getirilmesi hak arama hürriyeti ve idarenin işlemine karşı dava açma hakkını büyük ölçüde sınırlamaktadır. Böyle bir sınırlama Anayasanın 36. ve 125. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer yandan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde yer alan vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemini durdurur hükmü, uyuşmazlık halinde önceden belediyeye yatırılması gereken yarı nisbetindeki katılma payı yönünden uygulanamaz hale gelmektedir.
Bu durumda sözkonusu katılma payının mükellefi olmadığı halde adına katılma payı tarh edilen veya ödeme gücüne sahip olmayan mükelleflerin anılan payın yarısını ödemek zorunda kalmaları hali Anayasanın temel haklar ve ödevlerden saydığı hak arama hürriyetinin bir gereği olan iddia ve savunma haklarını kısıtlamakta ve bu hakların eksiksiz kullanılmasını engellemektedir.
Bu nedenle Anayasada yer alan hak arama hürriyetinin eksiksiz kullanılmasını engeleyecek nitelikteki 2464 sayılı Kanunun 89. maddesinin (a) fıkrasının 4. bendinde yer alan düzenlemenin Anayasa hükümlerine özellikle Anayasanın 36. ve 125. maddelerinin açık hükümlerine aykırı olduğu düşünüldüğünden anılan hükmün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu, Anayasa Mahkemesinin 28.3.2002 tarih ve E:2001/5, K:2002/42 sayılı kararı ile de sözkonusu hükmün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulması halini düzenleyen 152’nci maddesinin birinci fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerini Anayasaya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı; üçüncü fıkrasında da, Anayasa Mahkemesinin, işin gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verip, açıklayacağı; bu süre içinde karar verilmezse, mahkemenin, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılacağı; ancak, Anayasa Mahkemesi kararının, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelmesi halinde mahkemenin buna uymak zorunda olduğu hükme bağlanmış; bu suretle, Anayasaya aykırılığı “ciddi” görülen ve kişilerin subjektif hakları üzerinde olumsuz bir etki yapan kanun veya kanun hükmünde kararname hükmünün, davanın taraflarına uygulanmasının, Anayasa Mahkemesi kararına kadar durması ve kişilerin bu yolla (Anayasanın üstünlüğü kuralının doğal bir sonucu olarak) Anayasaya aykırı bir hükmün uygulanmasından, Anayasanın himayesi altına alınması sağlanmıştır.
Her ne kadar Anayasanın 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü ya da bunların hükümlerinin, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, gereken hallerde Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği; beşinci fıkrasında ise, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği hükme bağlanmışsa da; Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği bilinmesine rağmen, görülmekte olan davaların, Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesinin, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceğini kabul etmek gerekir.
Zira, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçların önlenmesi amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda uygulanması durumunda, Anayasanın yukarıda anılan 152 nci maddesinde düzenlenmiş olan” Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” (‘itiraz) yolunun, hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağı açıktır. Nitekim; aynı maddenin 3’üncü fıkrasında yer alan, “Ancak Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki kural da, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı üzerine 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 89. maddesinin (a) fıkrasının 4. bendinde düzenlenen katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için katılma payının yarısının önceden belediyelere ödenmesi şartı ortadan kalktığından, Vergi Mahkemesince işin esasının incelenmesi gerekmekte olup bu şartın yerine getirilmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının bozulmasına 17.10.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.