Danıştay Kararı 9. Daire 2001/3100 E. 2002/1344 K. 10.04.2002 T.

9. Daire         2001/3100 E.  ,  2002/1344 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2001/3100
Karar No: 2002/1344

Temyiz İsteminde Bulunan …
Karşı Taraf : Gazikent Vergi Dairesi Müdürlüğü /GAZİANTEP
İstemin Özeti : Yükümlünün ortağı olduğu … Şti. adına kesilen kaçakçılık cezası nedeniyle yükümlünün gayrimenkulü üzerine uygulanan haczin kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine dair Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı; yükümlünün ortağı bulunduğu … Şti’nin 1997 yılı hesaplarının incelenmesi sonucu adına … TL. kaçakçılık cezası kesildiği, bu cezaya ilişkin olarak 5.11.1998 tarihinde yükümlü, gayrimenkulünü teminat olarak gösterdiği, ancak yükümlü 3.10.2000 tarihli dilekçesi ile davalı idareye başvurarak şirketteki hissesini 28.5.1997 tarihi itibariyle devrettiği tarihe kadar olan şirket borçlarından dolayı vazettiği veya vazını taahhüt ettiği sermaye miktarından sorumlu olduğunu belirterek taahhüt ettiği sermaye payı oranında yeniden teminat gösterilmek şartı ile gayrimenkulün üzerindeki haciz işleminin kaldırılmasını taleb ettiği, bu talebin reddedildiği, yükümlü tarafından fiilen ortağı olduğu dönemde şirket adına kesilen cezaya karşı da dava açıldığı, bu nedenle gayrimenkul üzerindeki haciz tatbikine ilişkin davanın, anılan dava ile irtibatlı olduğu, gayrimenkul üzerindeki haciz şerhinin kaldırılmasının bu davanın yükümlü lehine sonuçlanması halinde mümkün olabileceği, sözkonusu dava hakkında verilecek kararın, karar düzeltme safhasından sonra kesinleşecek olması karşısında, davacı talebinin reddine ilişkin davalı idare işleminde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının; vergi mahkemesinin yorum hatası yaptığı, teminatın verilmesine dayanak teşkil eden kaçakçılık cezasına karşı açılan davanın yükümlü lehine sonuçlandığı öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Savcı …’nın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : İhtilaf, yükümlünün ortağı olduğu … Şti. adına kesilen kaçakçılık cezası nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 9. maddesi kapsamında teminat olarak gösterdiği gayrimenkulün başka bir teminat ile değişitirilmesi talebinin reddine ilişkin vergi dairesi işleminden kaynaklanmaktadır.
6183 sayılı Yasanın 9 ila 36. maddelerinde amme alacaklarının korunması ile ilgili hükümlere yer verilmiştir. Amme alacağının tahsilinin, yükümlünün kendi isteği ile ödemesi veya cebren tahsil safhalarından önce tehlikeye girmesini önlemek, alacaklı amme idaresinin haklarını korumak amacıyla Teminat İsteme, İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk müesseseleri getirilmiştir.
6183 sayılı Yasanın olay tarihinde yürürlükte bulunan 9. maddesinde; Vergi Usul Kanununun 344. maddesinde sayılan kaçakçılık halleriyle, mükerrer 347. maddesinin 1 numaralı bendinde belirtilen hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanılmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda anılan teminat istenmesini gerektiren haller aynı Yasanın 13. maddesinin 1 nolu bendinde ihtiyati haciz sebebi, 17.maddenin ikinci fıkrasının 1 nolu bendinde de ihtiyati tahakkuk sebebi olarak sayılmıştır. Böylece aynı nedenin, hem teminat isteme, hemde ihtiyati haciz ve tahakkuk uygulamasına yol açması uygulamada sorun yaratmaktadır. Bu madde hükümlerinin uygulanmasında; vergi dairesi, inceleme elemanının yazısı üzerine defterdarlığa başvurarak ihtiyati tahakkuk kararı almakta bu ihtiyati tahakkuk kararına istinaden teminat istenmekte, teminat göstermesi için borçluya verilen süreden sonra ihtiyati haciz uygulaması yapılmaktadır. Dava dosyasında yükümlünün teminat vermesinden sonra hakkında ihtiyati haciz yada ihtiyati tahakkuk uygulandığına ilişkin herhangi bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. Ancak gerek davacı, gerekse davalı idare tarafından ihtilaf konusu olay, teminat verilmesine bağlı olarak yapılan haciz işlemi olarak bahsedilmiş, vergi mahkemesi de kararında ihtilaf konusu olayı haciz işlemi olarak ele almış ve buna göre hüküm vermiştir. Vergi Mahkemesi kararında bahsedilen haciz şerhi, 6183 sayılı Yasanın 62. Maddesi kapsamında bir haciz işlemi olamayacağına göre yukarıda bahsedilen uygulama gereği 13. madde kapsamında ihtiyati haciz uygulaması olduğu açıktır. Ancak teminat istenilmesini gerektiren durumun varlığı halinde borçlunun teminat istenen borcu için 13. maddenin 1 nolu bendi hükmüne göre ihtiyati haciz uygulanmaması gerekir. Eğer teminat için verilen sürede teminat gösterilmez ise 13. maddenin 4 nolu bendi uyarınca ihtiyati haciz uygulanmalıdır. Aksi uygulama yasa ile getirilmek istenen amaca uygun olmayacaktır. Nitekim aynı yasanın “ihtiyati haczin kaldırılması” başlıklı 16. maddesinde; 10. maddeye göre teminat gösterildiği takdirde ihtiyati haczi koyan mercii tarafından kaldırılacağı yolundaki hüküm de anılan amacı doğrular niteliktedir. Bu nedenle davacı gayrimenkulünün teminat olarak alınmasının yanı sıra aynı gayrimenkul üzerinde, aynı nedene bağlı olarak ayrıca ihtiyati haciz uygulaması yoluna gidilmesinde isabet yoktur.
Öte yandan 6183 sayılı Yasanın “teminat ve değerlenmesi” başlıklı 10. maddesinin son paragrafında; “Borçlu verdiği teminatı kısmen veya tamamen aynı değerde başkalarıyla değişterebilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm ulusal nitelikdeki en üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. Maddesinde düzenlenen “Mülkiyet Hakkı”nın korunmasına yönelik amaca da uygun bir düzenlemedir. Dolayısıyla borçlu talebini, alacaklı amme idaresi yerine getirmek durumundadır. Çünkü anılan madde metni, mülkiyet hakkının korunmasına yönelik bir düzenleme olup, boçluya ihtiyari olarak kullanabileceği bir hak vermiştir.
Burada alacaklı amme idaresinin yetkisi, değiştirilmek istenen teminatın değerinin borçlunun ödeyeceği miktarı karşılayıp karşılamayacağı ile sınırlıdır.
Anılan Yasa maddesi, verilen teminatın başka bir teminatla, neden gösterilmeksizin değiştirilmemesi yönünde alacaklı amme idaresine, mülkiyet hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak bir hak tanımamıştır. Oysa olayda davalı vergi dairesi, yükümlünün değiştirmek istediği teminatı değerlendirmeye dahi almadan istemi reddetmiştir.
Kaldı ki yükümlünün, limited şirketin ortaklığından ayrıldığı 28.5.1997 tarihinde yürürlükte bulunan 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca, şirketin ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı vazettiği veya vaz’ını taahhüt ettiği sermaye miktarıyla sınırlı olarak sorumlu olduğu da dikkate alındığında davalı idarenin verilen teminatın başka bir teminatla değiştirilmesi talebinin reddine ilişkin işlemi bu yönüyle de hukuka uygun değildir.
Ayrıca yükümlünün ortağı olduğu … Şti. adına kesilen, ihtilaf konusu teminatın verilmesine dayanak teşkil eden kaçakçılık cezasının kaldırılması istemiyle açılan davanın, karar düzeltme safhası da dahil olmak üzere yasa yolları tüketilerek mükellef lehine sonuçlanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Yükümlünün gayrimenkülünün teminat olarak alınmasına dayanak teşkil eden amme alacağının yargı kararıyla kaldırılması sebebiyle anılan teminatın dayanağı da kalmadığından dava konusu işlem bu yönüyle de hukuka aykırıdır.
İhtilaf konusu teminatın dayanağını oluşturan kaçakçılık cezası yargı kararıyla kaldırılmış olsa da, mükellef hakkında başka vergi incelemelerinin bulunduğu yolundaki davalı idare savunmasına itibar etmek mümkün değildir.
Aksi halde belirli bir amme alacağı için alınan teminatın diğer amme borçlarına da teşmili sözkonusu olacaktır ki bu durum mülkiyet hakkının henüz tahakkuk dahi etmemiş muhtemel vergi borçları için kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Böyle bir uygulama hukuka uygun olmayacağı gibi hakkaniyete de uygun değildir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz edilen … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığı gibi yükümlünün ortağı olduğu … Şti. adına kesilen kaçakçılık cezasının kaldırılması istemiyle açılan dava, anılan şirket lehine sonuçlanmak suretiyle kesinleştiğinden ve bu durumda yükümlü gayrimenkulünün teminat olarak alınmasına dayanak teşkil eden amme alacağının dayanağı kalmayıp, davalı vergi dairesince anılan teminatın iade edileceği de tabi olduğundan temyiz isteminin reddine, anılan Mahkeme kararının onanmasına, 10.120.000.- lira ilam harcının temyiz isteminde bulunandan alınmasına 10.4.2002 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU
Olayda davacının, 28.5.1997 tarihine kadar ortağı olduğu … Şirketinin vergi cezası borcu için teminat gösterdiği gayrimenkulü üzerine uygulanan haciz işleminin, ortaklıktaki sermaye tutarı kadar yeni bir teminat göstermek suretiyle kaldırılması isteminin reddi üzerine açılan davanın vergi mahkemesince reddedilmesinden sonra davacı tarafından, 6183 sayılı Yasa’nın 10 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca teminatın değiştirilmesi isteminin vergi mahkemesince incelenmediği, kaldı ki yargı kararıyla borcun ortadan kalkması nedeniyle haczin kaldırılması gerektiği iddiasıyla temyiz isteminde bulunulduğu anlaşılmakta olup, dosyanın incelenmesinden, teminat gösterilmesine neden olan borcun vergi mahkemesince kaldırıldığı ve söz konusu mahkeme kararının karar düzeltme aşamasından da geçmek suretiyle Danıştay’ca onandığı anlaşıldığından, temyiz isteminin kabulü gerekeceği oyuyla karara katılmıyorum.