Danıştay Kararı 9. Daire 2001/1422 E. 2002/4712 K. 14.11.2002 T.

9. Daire         2001/1422 E.  ,  2002/4712 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2001/1422
Karar No: 2002/4712

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …

Karşı Taraf : Mudanya Belediye Başkanlığı – Mudanya/BURSA

Vekili : …

İstemin Özeti : Yükümlünün … İli, … İlçesi, … Köyü’nde bulunan gayrimenkulü nedeniyle adına 1998-1999 yılları için salınan emlak (arsa) vergisi ile 1998 yılı için kesilen kusur cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı; uyuşmazlığın, yükümlünün arsasının 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 3239 sayılı Kanun ile değişik 14/g maddesi uyarınca emlak vergisinden daimi olarak muaf tutulup tutulamayacağına ilişkin bulunduğu, Emlak Vergisi Kanununun 12. maddesinde, Türkiye sınırları içinde yer alan arazi ve arsaların bu Kanun hükümlerine göre arazi vergisine tabi olduğunun hükme bağlandığı, aynı Kanunun “Daimi Muaflıklar” başlıklı 14.maddesine 3239 sayılı Kanunla eklenen (g) fıkrasında, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan arazilerin bu madde kapsamında sayıldığı, parantez içindeki hükmünde ise, gelir vergisinden muaf esnaf ile götürü usulde gelir vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri olarak kullanılan arsa ve arazi hariç olmak üzere ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan arazi ile arsalar ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazi için bu muafiyetin uygulanmayacağının belirtildiği, bu hükümden, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan arazilerin arazi vergisinden muaf olduğu, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan arazilerin bu muafiyetten yararlanamayacağı, diğer bir ifadeyle bu maddedeki muafiyetten yararlanılabilmesi için taşınmazın arazi niteliğinde olması, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunması, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılmaması şartlarını taşıması gerektiğinin anlaşıldığı, sözkonusu Yasa maddesinin amacının da ekilip biçilen arazileri arazi vergisinden muaf tutmak olduğu, bu durumda “arazi” şartını taşımayan, arazi niteliğini kaybetmiş bulunan arsa ve arsa sayılacak parsellenmemiş araziler daimi muafiyet kapsamında değerlendirilemeyeceğinden yapılan cezalı tarhiyatta isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının; vergisi ve cezası uyuşmazlık konusu olan taşınmazın, arazi vasfında, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunduğu, herhangi bir şekilde ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılmadığı, yapılan cezalı tarhiyatın terkini icap ettiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerekeceği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle tarafların temyiz istemlerinin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu, yükümlünün taşınmazının belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunduğu anlaşılmış olup, Emlak Vergisi Kanununun 12. maddesi hükmü uyarınca aynı Kanunun 14. maddesinde yer alan arazi tabiri, arsaları da kapsayacağından ve ayrıca sözkonusu arsanın kiraya verildiği, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanıldığı yolunda idarece yapılmış herhangi bir tespit bulunmadığından, bu taşınmazın Emlak Vergisi Kanununun 14/g maddesinde belirtilen vergi muafiyetinden yararlandırılması gerekeceği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasının icabettiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, yükümlünün … İli, … İlçesi, … Köyü’nde bulunan gayrimenkulü nedeniyle dava konusu ihbarname ile 1998-1999 yılları için arsa vergisi salındığı ve 1998 yılı için kusur cezası kesildiği, sözkonusu vergiye karşı “taşınmazın arazi vasfında, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunduğu, herhangi bir şekilde ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılmadığı, kiraya da verilmediği, Emlak Vergisi Kanununun 12. maddesi hükmü gereğince, arazi deyimi, arsalar ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazileri de kapsadığından aynı Kanunun 14/g maddesi uyarınca gayrimenkulün vergiden daimi olarak muaf tutulmasının icap ettiği” iddialarıyla Vergi Mahkemesine dava açıldığı, Mahkemece, yükümlünün taşınmazının arsa vasfında olduğu, arazi şartını taşımayan, arazi niteliğini kaybetmiş bulunan arsa ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazilerin daimi muafiyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle kusur cezalı arsa vergisinin onanması üzerine yükümlü tarafından aynı iddialarla sözkonusu karara karşı temyizen Danıştay’a gelindiği anlaşılmıştır.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 1610 sayılı Kanunun 7. maddesiyle değişik “Arazi Vergisinin Mevzuu” başlıklı 12.maddesinde; Türkiye sınırları içinde bulunan arazi ve arsaların bu Kanun hükümlerine göre arazi vergisine tabi olduğu, belediye sınırları içinde belediyece parsellenmiş arazilerin arsa sayılacağı, belediye sınırları içinde veya dışında bulunan parsellenmemiş araziden hangilerinin bu Kanuna göre arsa sayılacağının Bakanlar Kurulu Kararı ile belli edileceği, aksine hüküm olmadıkça bu Kanunun diğer maddelerinde yer alan arazi tabirinin arsaları da kapsayacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun 14. maddesine 3239 sayılı Kanunun 104. maddesiyle eklenen (g) fıkrasında; belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan arazilerin kiraya verilmemek şartıyla arazi vergisinden daimi olarak muaf tutulacağı hükmü yer almakta, bu fıkranın uygulanması ile ilgili 17 seri no’lu Emlak Vergisi Genel Tebliği’nin “Arazi Vergisi İle İlgili Değişiklikler” başlıklı III/1. bölümünde de; “Emlak Vergisi Kanununun 14’üncü maddesine eklenen (g) fıkrası ile belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan arazi, arazi vergisinden daimi olarak muaf tutulmuştur. Ancak, anılan yerlerde bulunan arazi, arsa ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazilerden ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılanlar için bu muafiyet uygulanmayacaktır.” açıklaması bulunmaktadır.
Olayda, yükümlünün … İli, … İlçesi, … Köyünde bulunan gayrimenkulünün İl İdare Kurulunun 8.2.1990 tarihli kararı ile onanan 1/1000ölçekli mevzii imar planında konut alanında kaldığı, takdir komisyonunca arsa asgari m2 birim değerinin tespit edildiği, itirazsız kesinleşen bu değere göre … Köyü Muhtarlığının köy beyan defterine arsa beyanında bulunulduğu tespit edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan yerlerde, imar planlarının valilik veya ilgilisince yapılacağı, aynı Kanunun 19. maddesinde de, imar planlarına göre yapılan parselasyon planlarının belediye ve mücavir alan sınırları dışında, İl İdare Kurulu’nun onayından sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Tüm bu bilgi ve belgeler ve yükümlünün taşınmazının da içinde bulunduğu bölge için yapılan 1/1000 ölçekli mevzii imar planının İl İdare Kurulunca onanması nedeniyle vergisi uyuşmazlık konusu yapılan taşınmazın belediye ve mücavir alan sınırları dışında kaldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, Emlak Vergisi Kanununun 12. maddesi hükmü uyarınca, aynı Kanunun 14. maddesinde yer alan arazi tabiri, arsaları da kapsayacağından ve 17 seri no’lu Emlak Vergisi Genel Tebliğinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan arsaların; ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılmadığı takdirde araziler için getirilen muafiyetten yararlanabileceği belirtildiğinden ve olayda, yükümlüye ait belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan taşınmazın, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanıldığı ya da kiraya verildiği hususlarında idarece yapılmış bir tespit bulunmadığından, sözkonusu taşınmazın Emlak Vergisi Kanununun 14/g maddesinde açıklanan muafiyetten yararlandırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının bozulmasına, 14.11.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.