Danıştay Kararı 9. Daire 1997/4588 E. 1998/3700 K. 16.10.1998 T.

9. Daire         1997/4588 E.  ,  1998/3700 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 1997/4588
Karar No: 1998/3700

Temyiz İsteminde Bulunan : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı/ANKARA
Vekili : …
Karşı Taraf : Mamak Belediye Başkanlığı – ANKARA
Vekili : …

İstemin Özeti : 1994-1995 ve 1996 yıllarına ait çevre temizlik vergisi, emlak vergisi ve mezarlık ücretlerine ilişkin payların ve gecikme faizlerinin ödenmemesi nedeniyle 2.8.1996 tarihli haciz varakasına dayanılarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca Mamak Belediye Başkanlığının …t Bankası ve … Bankasındaki hesaplarına uygulanan haciz işleminin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Yasanın 62-76. maddelerinde hacze ilişkin hükümlerin yeraldığı, kamu gücüne sahip iki kamu idaresinin birbirine karşı cebren tahsil yoluna gitmesinin hukuka uygun bulunmadığı, borcun ancak idari yazışmalar yolu ile istenebileceği, yine 3030 sayılı Kanunun 24/1 maddesinde yer alan hükümden kamu gücüne sahip iki belediyenin aralarındaki alacak borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığı idari yolla çözmeleri gerektiği sonucuna ulaşıldığı, öte yandan,6183 sayılı Kanunun 64. maddesinde, haciz muamelelerinin tahsil dairesince düzenlenen ve alacaklı kamu idaresinin mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına istinaden yapılacağı hususu düzenlenmiş olup, bir örneği dosyada bulunan 2.8.1996 tarihli haciz varakasının yetkili amir yerine Büyükşehir Belediyesi tahsilat şube müdürü tarafından imzalandığı, Vali ya da tevkil edilen memur tarafından onaylanmadığı, haczin anılan yasa hükmüne uygun şekilde düzenlenmemiş olan haciz varakasına dayandığının görüldüğü, bu durumda Büyükşehir Belediyesince davacı ilçe belediyesinin … Bankası ve … Bankasındaki hesaplarına uygulanan haciz işleminde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kabul ederek dava konusu haciz işlemini iptal eden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının; iki belediye arasında haczin mümkün olduğu, ayrıca haciz varakasının Valilikçe onanmasına gerek bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Savcı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : 277 sayılı Kanunun 3986 sayılı Yasayla değişik 1. maddesinde; 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile diğer kanunlarla belediyelere verilmekte olan her çeşit paylar belediye vergi ve resimleri hükmünde olduğu, bu payların belediyelerin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsili gereken borçları dışında haczedilmeyeceği hükmü yeralmıştır.
6183 sayılı Kanunun 1. maddesinde belediye vergileri bu kanun kapsamında sayılmıştır. 6183 sayılı Yasanın hacze ilişkin düzenlenmesinin yeraldığı 62 ila 76. maddelerinde iki kamu idaresi arasında cesri tahsil yapılamayacağı yönünde herhangi bir hükme rastlanılmamıştır. Aksine 6183 sayılı yasanın 70/1. maddesinde mahalli idarelerin mallarının haczedilebileceğine ilişkin düzenleme mevcuttur.
Bu hükümlerden iki belediye arasında cebri tahsil yoluna gidilebileceği anlaşılmakta olup mahkemece 3030 sayılı yasanın 24/1. maddesindeki hükme dayanılarak iki belediyenin aralarındaki borç alacak ilişkisinden doğan ihtilafı idari yolla çözmeleri icabettiği yönündeki gerekçesinde yasal isabet görülmemiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Yasanın 64. maddesinde “Haciz muameleleri tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin, mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır.” hükmüne yerverilmiştir.
Bu hükümden haciz varakalarının mahallin en büyük memuru olan Valilerce veya Valinin tevkil edeceği memur tarafından yapılacağı anlaşılmakta olup olayda sözkonusu haciz varakasının belediye başkanı adına belediye tahsilat şube müdürünce onaylandığı görüldüğünden mahkemenin sözkonusu haciz varakasının yetki yönünden, hukuka uygun bulunmadığı şeklindeki gerekçesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle sonucu itibariyle yerinde bulunan mahkeme kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlıkta, 1994,1995 ve 1996 yıllarına ait çevre temizlik vergisi, emlak vergisi ve mezarlık ücretlerine ilişkin payların ve gecikme faizlerinin ödenmemesi nedeniyle 2.8.1996 tarihli haciz varakasına dayanılarak Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, Mamak Belediye … Bankası ve … Bankasındaki hesaplarına uygulanan haciz işlemini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile Diğer Kanunlarla, Belediyelere Verilen Payların Belediye Vergi ve Resimleri Hükmünde Olduğuna Dair Kanunun 3986 sayılı Yasayla değişik 1. maddesinde; 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile diğer kanunlarla belediyelere verilmekte olan her çeşit paylar, belediye vergi ve resimleri hükmünde olduğu, bu payların, belediyelerin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsili gereken borçları dışında haczedilmeyeceği hükmü yeralmıştır.
6183 sayılı Yasanın 1. maddesinde, belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve belediyelerin akitten haksız fiil ve haksız ihtisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6183 sayılı Yasanın hacze ilişkin düzenlenmesinin yeraldığı 62 ila 76. maddelerinde iki kamu idaresi arasında cebri tahsil yapılamayacağı yönünde herhangi bir hükme rastlanılmadığı gibi 6183 sayılı yasanın 70/1. maddesinden mahalli idarelerin mallarının haczedilebileceği anlaşılmaktadır.
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 3030 sayılı Kanunun 24. maddesine göre ilçe belediyelerinin kendi aralarında veya büyükşehir belediyesi ile aralarında ihtilaf çıkması veya ilçe belediyeleri arasında farklı uygulamalar bulunması halinde, bu ihtilaf ve farklı uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla büyükşehir belediye meclisi yönlendirici ve düzenleyici tedbirleri almaya yetkili olup, bu maddeden büyükşehirdeki ilçe belediyelerinin kendi aralarında veya büyükşehir belediyeleri ile aralarında kamu alacağından doğan uyuşmazlıklarda kamu alacağının tahsili zımnında 6183 sayılı Yasaya göre yapılan işlemlerde büyükşehir belediye meclisinin başvurulması zorunlu bir merci olarak kabul edilmesi sonucu çıkmadığından mahkemenin, uyuşmazlığın sözkonusu hükme göre çözümlenmesi gerektiği yolundaki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
6183 sayılı Yasanın 64. maddesinde, “Haciz muameleleri tahsil dairesince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.
6183 sayılı Kanunun 3. maddesinde, “Alacaklı Amme İdaresi” teriminin Devleti, il özel idareleri ve belediyeleri ifade edeceği belirtilmiştir. Bununla, bu amme idareleri bakımından alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kim olacağına açıklık getirilmek istenilmiştir. Başka bir anlatımla alacaklı amme idaresi il özel idaresi olduğunda mahalli en büyük memuru vali, belediye olduğunda belediye başkanı, Devlet olduğunda bu konuda yetkili kamu ajanı olacaktır. Aynı Kanunun 5. maddesindeki” Takibat alacaklı amme idaresinin mahalli dairesince yapılır.” hükmü de bu görüşü doğrulamaktadır.
Anayasanın 126. maddesinin ikinci fıkrasına göre, illerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. Bu esas, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 3. maddesinde belirtildikten sonra 4. maddesinde, il genel idaresinin başı ve merciinin vali olduğu, bakanlıkların kuruluş kanunlarına göre oluşturulan taşra teşkilatının valinin emri altında bulunduğu belirtilmiştir. Yine aynı Kanunun valilerin hukuki durumları, görev ve yetkilerini gösteren 9. maddesinde, valinin, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olduğu, bu sıfatla valilerin ilin genel idaresinden her bakana karşı ayrı ayrı sorumluluğu bulunduğu, bakanların, bakanlıklarına ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Bu hukuki duruma göre valiler, bakanlıkların taşra teşkilatı bakımından mahallin en büyük mülkiye memurudur. Nitekim, 1580 sayılı Belediye Kanununun 7 ve 71. maddelerinde, vali ve kaymakamlar, “mahallin en büyük mülkiye memuru” olarak tanımlandığı gibi 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 80 ve 81. maddelerinde yine “mahallin en büyük mülkiye memuru” olarak tanımlanmışlardır.
Bütün bu açıklamalardan sonra 6183 sayılı Yasanın 64. maddesindeki hükmün lafzı ve amacı gözönüne alındığında; “alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur” ibaresinden, alacaklı amme idaresi büyükşehir belediyesi olduğuna göre, büyükşehir belediye başkanı veya tevkil edeceği memur tarafından haciz varakasının onaylanabileceği anlamı çıkmaktadır.
Olayda,dosyaya sunulan haciz varakasının onaylı örneğinden, haciz varakasını, büyükşehir belediye başkanı adına büyükşehir belediye tahsilat şube müdürünün onayladığı görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece büyükşehir belediye başkanı tarafından,tahsilat şube müdürüne yetki verilip verilmediği hususunun araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının bozulmasına, dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine 16.10.1998 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
X : KARŞI OY : 277 sayılı Kanunun 3986 sayılı yasayla değişik 1. maddesinde; 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile diğer kanunlarla belediyelere verilmekte olan her çeşit paylar belediye vergi ve resimleri hükmünde olduğu, bu payların belediyelerin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsili gereken borçları dışında haczedilmeyeceği hükmü yeralmıştır.
6183 sayılı Kanunun 1. maddesinde belediye vergileri bu kanun kapsamında sayılmıştır. 6183 sayılı Yasanın hacze ilişkin düzenlemenin yeraldığı 62 ila 76. maddelerinde iki kamu idaresi arasında cebri tahsil yapılamayacağı yönünde herhangi bir hükme rastlanılmamıştır. Aksine 6183 sayılı yasanın 70/1. maddesinde mahalli idarelerin mallarının haczedilebileceğine ilişkin düzenleme mevcuttur.
Bu hükümlerden iki belediye arasında cebri tahsil yoluna gidilebileceği anlaşılmakta olup mahkemece 3030 sayılı yasanın 24/1. maddesindeki hükme dayanılarak iki belediyenin aralarındaki borç alacak ilişkisinden doğan ihtilafı idari yolla çözmeleri icabettiği yönündeki gerekçesinde yasal isabet görülmediği yolundaki Dairemiz gerekçesine katılıyoruz.
Ancak 6183 sayılı Kanunun değişik 64. maddesinde “Haciz muameleleri tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin, mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır.” hükmüne yer verilmiş olduğu görülmektedir. Bu madde hükmü 4108 sayılı kanunun 14 üncü maddesiyle değiştirilerek son şeklini almış bulunmaktadır. 4108 sayılı Kanunun gerekçesinde ; “Bilindiği gibi, 6183 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi uyarınca haciz varakaları Devlete ait alacaklarda amme idaresinin en büyük memuru sıfatıyla, illerde valiler ve ilçelerde de kaymakamlar tarafından tasdik edilmektedir……………………. ……………………………………………………………….
Haciz varakalarının tasdik işlemlerinin çabuklaştırılması ve zaman kaybının önlenmesi amacıyla haciz varakalarının tasdik yetkisinin devredilebileceği hususunda Bakanlığımızca uygulamaya yön verilmiş olmakla birlikte Danıştay’ca ve ……….. haciz varakalarının tasdiklerinin bizzat vali veya kaymakamlar tarafından yapılması gerektiği yönünde görüş birliğine varılmıştır. …….. haciz varakalarının alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru veya bu sıfatla yetkili kıldığı memur tarafından tasdikini sağlamak amacıyla düzenleme yapılmaktadır.” denildiği gibi madde hükmünün T.B.M.M. de görüşülmesi sırasında grup sözcüsünün, “haciz muameleleri ……… ilgili tahsil dairelerince düzenlenen …… mahallin en büyük mülki memuru (Vali veya kaymakam) veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır. ……. Danıştayın kararındaki yetki devri mahzuru da ortadan kalkmış bulunuyor” şeklinde açıklama yaptığı görüşme tutanaklarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar karşısındaki sözkonusu madde hükmündeki “Mahalli en büyük memur” ifadesinin Vali ve Kaymakamları kapsadığı görülmektedir. Diğer taraftan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 102. maddesinde; “Vergi Usul Kanununda mahalli en büyük mal memuruna verilmiş görev ve yetkiler, Belediye Gelirleri Kanununun uygulanması yönünden Belediye Başkanı tarafından kullanılır.” hükmü getirilmek suretiyle Belediye Başkanının yetkisi açıklığa kavuşturulmuştur. Açıklanan nedenlerle haciz varakalarının mahallin en büyük memuru olan Valilerce veya Valinin tevkil edeceği memur tarafından onaylanması gerekli olup olayda sözkonusu haciz varakasının belediye başkanı adına belediye tahsilat şube müdürünce onaylandığı görüldüğünden haciz işlemini iptal eden mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyız.