Danıştay Kararı 9. Daire 1996/2408 E. 1997/3047 K. 14.10.1997 T.

9. Daire         1996/2408 E.  ,  1997/3047 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 1996/2408
Karar No: 1997/3047

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : Hizan Malmüdürlüğü – Hizan/BİTLİS

İstemin Özeti : Fırıncılık işiyle uğraşan yükümlünün 1992 yılı defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle ihtilaflı dönemde beyan ettiği katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi sonucu vergi inceleme raporuna göre 1992 yılı Şubat ila Aralık dönemleri için re’sen tarh olunan katma değer vergisi ile kesilen kaçakçılık ve usulsüzlük cezasına karşı açılan davayı; Vergi Usul Kanununun 30.maddesi uyarınca defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinin re’sen takdir sebebi olduğu, davacının 29.3.1993 tarihinde meydana gelen terörist baskını sırasında defter ve belgelerinin yandığı ve ortada mücbir sebep halinin mevcut olduğu iddiasının, 30.9.1993 tarihli İlçe Hasar Tespit Komisyonu Tutanağının incelenmesi sonucu geçerli olmadığı kanaatine varıldığı, davacının dava dilekçesinde sadece mücbir sebebin varlığından bahsettiği, matrahın bulunuş şekline ve miktarına ilişkin hiç bir itirazının olmadığı, vergi denetmenince davacının tarh dosyasındaki bilgi ve belgelere göre saptanan matrah farkı üzerinden dönemler itibariyle re’sen yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; terörist baskını neticesinde meydana gelen yangın ve tahribatta yok olan defter ve belgelerin ibraz edilmemesinden dolayı ödeme gücünün üstünde cezalı vergi salınmasının hak ve adalet anlayışına aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenmektedir.
Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Savcı …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. Fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi : Olayda, 29.9.1993 tarihinde meydana gelen terörist baskınında yandığından bahisle ibraz edilemeyen defter ve belgeler nedeniyle vergi matrahının tamamen veya kısmen maddi delillere dayanılarak saptanması olanağı ortadan kalkmış olduğundan, re’sen takdir nedeninin varlığının kabulü zorunlu hale gelmiş ise de; defter ve belgelerin yanmış bulunması, ıspat ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmaya dayanak sayılabilecek hukuki bir neden olarak düşünülemez. Zira ticari icaplara göre emtia satın aldığı kişi ve kuruluşları tanımak ve bilmek durumundaki bir alıcı, gerekli girişimleri yaparak emtia alımına ilişkin belgelerin mevcudiyetini ibraz olanağına her zaman sahip bulunmaktadır.

Bu durumda,mahkemece öncelikle emtia alışı yaptığı kişi ve kuruluşlardan ihtilaflı yılla ilgili olarak sağlayacağı belgelerin ibrazı için makul bir süre verilmesi, bunun sonucunda ibraz edilen faturaların gerçekten alış yaptığı emtiaya ait olup olmadığının bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle araştırılması ve bu araştırma sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, böyle bir araştırma yapılmaksızın verilen kararda yasal isabet görülmediğinden vergi mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlıkta, yükümlünün 1992 yılı defter ve belgelerini 29.9.1993 tarihinde meydana gelen terörist baskınında yandığından bahisle incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle 1992 yılı Şubat ila Aralık döneminde indirim konusu yaptığı katma değer vergilerinin indiriminin kabul edilmemesi sonucu, re’sen tarh edilen kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ile kesilen kaçakçılık ve usulsüzlük cezasına karşı açılan davayı reddederek cezalı tarhiyatı onayan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde; “Re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı re’sen takdir olunmuş sayılır.” şeklinde tanımlandıktan sonra aynı maddenin 3. bendinde de, bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmının tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemiş olması halinde maddi delillerin var olmadığının kabul edileceği belirtilmiştir. Madde hükmüne göre defter ve belgelerin her ne sebeple olursa olsun ibraz edilmeme halinin re’sen takdir sebebi sayılacağı kuşkusuzdur.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29. maddesinin 1/a bendinde de, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemleri üzeriden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri, aynı Kanunun 34. maddesinin 1. bendinde, yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu hükümler karşısında katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, indirim konusu yapılacak verginin fatura veya benzeri belgeler ile gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmesi ve sözkonusu belgelerin defterlere kaydedilmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (b) bendinde ifade edildiği gibi, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin saptanması gerekir.
Ayrıca idari yargıda re’sen araştırma ilkesi esas olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinde, Danıştay, İdare ve Vergi Mahkemelerinin bakmakla yükümlü oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapmaları öngörülmüştür. Buna göre bakılan davalarla ilgili dosyada mevcut bilgi ve belgelerin gerçeğe ulaşılmasında yeterli görülmemesi halinde, mahkemelerce madde hükmünde öngörülen her türlü incelemenin yapılması, gerek re’sen araştırma ilkesi, gerekse sözü geçen kanun hükmü karşısında zorunluluk arzetmektedir. Gerçeğe ulaşılma doğrultusunda yapılan araştırma ve incelemelerin idarenin yerine geçme olarak düşünülmesi de mümkün değildir.
Olayda, yanması sebebiyle ibraz edilemeyen defter ve belgeler nedeniyle vergi matrahının tamamen veya kısmen maddi delillere dayanılarak saptanması olanağı ortadan kalkmış olduğundan re’sen takdir nedeninin varlığının kabulü zorunlu hale gelmiştir.
Ancak defter ve belgelerin yanmış bulunması, yukarıda belirtilen ispat ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmaya dayanak sayılabilecek hukuki bir neden olarak düşünülemez. Zira ticari icaplara göre emtia satın aldığı kişi veya kuruluşları tanımak ve bilmek durumundaki bir alıcı gerekli girişimleri yaparak emtia alımına ilişkin belgelerin mevcudiyetini ispat olanağına her zaman sahip bulunmaktadır.
Bu durumda ise ispat külfeti kendisine düşen yükümlüler tarafından ibraz edilebilen fatura ve benzeri vesikalara ilişkin katma değer vergisi indirim konusu yapılabilecek, aksi halde indirimler kabul edilmeyecektir.
Bu açıklamalar karşısında mahkemece öncelikle yükümlülere, emtia alışı yaptığı kişi veya kuruluşlardan ihtilaflı yılla ilgili olarak sağlayacağı belgelerin ibrazı için müsait bir süre verilmesi, bunun sonucunda ibraz edilen belgelerden davalı vergi dairesi müdürlüğünün de haberdar edilmesi suretiyle söz konusu faturaların gerçekten alış yaptığı emtialara ait alış faturaları olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları göz önüne alınarak ödenmesi gereken verginin tespiti, gerekirse bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi zorunludur.
Cezalara gelince; Vergi Usul Kanununun, mücbir sebepler başlığını taşıyan 373. maddesi, “Bu kanunda yazılı mücbir sebeplerden birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ısbat olunursa vergi cezası kesilmez.” Hükmünü taşımaktadır. Dosyada mevcut … Cumhuriyet Başsavcılığının … gün ve K:… sayılı kararının ve 30.9.1993 tarihli İlçe Hasar Tespit Komisyonu Tutanağının incelenmesinden; teröristlerce Hizan İlçesi merkezine roketatarlar ve uzun namlulu silahlarla saldırıldığı ve saldırı sonunda İlçedeki diğer işyerleriyle birlikte yükümlüye ait fırının da hasar gördüğü anlaşıldığından anılan 373.madde hükmüne göre mücbir sebep nedeniyle ceza uygulanamayacağı tabidir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının bozulmasına, açıklanan hususlar dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine 14.10.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.