Danıştay Kararı 8. Daire 2022/6411 E. 2023/616 K. 16.02.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2022/6411 E.  ,  2023/616 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/6411
Karar No : 2023/616

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Aydın ili Bozdoğan ilçesi … Mahallesi … mevkinde Maliye Hazinesine ait olan taşınmazda bulunan lokanta, çardak ve deponun … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile müsaderesine karar verildiği gerekçesiyle 30 gün içerisinde boşaltılması gerektiği boşaltılmaması halinde gerekli işlemlerin yapılacağına ilişkin … Orman İşletme Müdürlüğü … İşletme Şefliğinin … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu yazının bildirim niteliğinde olduğu, boşaltılmaması halinde kanuni yollara başvurulacağının bildirildiği, dava konusu yazının cebren tahliye sonucu doğurmadığı, hazırlık yazısı niteliğinde, boşaltılmazsa hukuki yollara başvurulacağının bildirildiği, henüz davacının hukuki durumda bir değişiklik oluşturmadığı ve dolayısıyla kesin ve yürütülebilir idari işlem olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idare tarafından davacının tahliyesi için gerekli işlemlerin başlatıldığı, davacı tarafından 30 gün içerisinde taşınmazların tahliye edilmemesi halinde davalı idare tarafından zorla tahliye edileceği, bu nedenle dava konusu işlemin kesin, yürütülebilir ve idari davaya konu olacak nitelikte icrai bir işlem olduğu, esasa ilişkin olarak ise, uyuşmazlığa konu taşınmazlar üzerinde davacıya ait olup da yapı kayıt belgesi alınmak suretiyle yasal hale gelmiş olan yapılar bulunduğu, İlçe Tarım Müdürlüğü’nden alınmış işletme kayıt belgesiyle faaliyet gösterilmeye başlanıldığı, söz konusu taşınmazların ecrimisil ödenmek suretiyle davacı tarafından kullanıldığı, davacının yasalara aykırı bir kullanımının bulunmadığı, nitekim davacı tarafından işyeri olarak kullanılan taşınmazlara elektrik ve su aboneliği dahi yapıldığı, işlemin dayanağı olan mahkeme kararında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden kesinleşmeyen karara dayanılarak tesis edildiği, esasa girilerek incelenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları ve mahkeme kararlarının yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri düzenlenmiştir. Orman Kanunu’nun 93. maddesinin 3. fıkrasında ise, maddede tanımlanan suçların konusunu oluşturan, işlenmesinde kullanılan ve işlenmesiyle elde edilen eşya veya mahsulün Türk Ceza Kanununun müsadereye ilişkin hükümlerine göre müsadere edileceği, müsadere olunan mahsullerin satılarak bedeli Orman Genel Müdürlüğünce irad kaydolunacağı, müsadere olunan tesislerin ise Orman Genel Müdürlüğünce aynen muhafaza edilebileceği gibi ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık veya diğer kamu hizmetlerinde kullanılabileceği düzenlenmiştir.
Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Ancak, mahkeme kararlarının uygulanması hususunda idarelerin takdir hakkı bulunmamakla birlikte, mahkeme kararının uygulanması amacıyla tesis edilen idari işlemlerin mahkeme kararının gereklerini yerine getirip getirmedikleri hususunda yargısal denetiminin yapılması gerektiği kuşkusuzdur ve bu denetimin Türk hukuku bakımından idari yargı mercileri tarafından yapılması gerekmektedir.
Dava konusu olayda, Asliye Ceza Mahkemesi’nce davacı hakkında ormanlık alanda işgal ve faydalanma suçunu işlediği gerekçesi ile 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve dava konusu yerde bulunan lokanta, çardak ve deponun müsaderesine ilişkin verilen 26/10/2021 tarihli karar üzerine Orman Kanunu’nun 93. maddesinin 3. fıkrasında verilen yetkiye istinaden tesis edilen idari işlemin iptali istemiyle açılan bu davada, mahkeme kararının doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığının denetimi gerektirmektedir. Aksi bir yaklaşımla, ceza mahkemesi kararlarının uygulanması amacıyla tesis edildiği iddia edilen işlemlerin denetiminin adli yargı mercilerince değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle verilecek davanın görev yönünden reddine dair karar, bu işlemler açısından yargı denetiminin yapılamaması anlamına gelecek ve davacıların mahkemeye erişim hakkını ihlal edecektir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdiği Süleyman Başmeydan kararında, “…HAGB kararı verildiği takdirde el konulan eşya yönünden nasıl bir karar verileceği ve müsadere tedbirinin nasıl uygulanacağı konusunda bir belirsizlik bulunduğu anlaşılmaktadır. Kanun’dan kaynaklanan bu belirsizliğin ise somut olayda olduğu gibi mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren uygulamalara yol açtığı görülmektedir. Mülkiyet hakkının ihlaline yol açan söz konusu belirsizliğin nasıl giderileceği, HAGB kararı verildiği takdirde el konulan eşya ile ilgili olarak 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında olup olmadığına göre nasıl bir karar verileceği, yine HAGB kararının verildiği hâllerde el koyma tedbirinin devamı veya sona erdirilmesi ya da müsadere kararına karşı nasıl ve ne şekilde kanun yoluna başvurulacağı, müsadere tedbirinin ne zaman uygulanacağı, bir an önce uygulanmasının zorunlu olduğu durumlarda tazminat dâhil çeşitli mekanizmalar öngörülmek suretiyle mülk sahibinin haklarının nasıl korunacağı gibi hususları belirlemek ise yasama organının takdirindedir. Buna göre bütün bu hususların değerlendirilmesi için kararın bir örneğinin Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesi gerekir.” gerekçesine de yer vererek yapısal bir sorun olduğu bu sorunun çözümü için keyfîyetin Türkiye Büyük Millet Meclisine de bildirilmesine karar vermiştir. (AYM, [GK], B. No: 2015/6164, 20/6/2019, §.73)
Belirtilen hususlarda dikkate alındığında, dava konusu işlemin iptal davasına konu olacak bir idari işlem niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından işin esasına girilerek bir değerlendirme yapılması gerekirken incelenmeksizin reddi gerektiği yönünde verilen temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Aydın ili, Bozdoğan ilçesi … Mahallesi … mevkinde Maliye Hazinesine ait olan taşınmazda bulunan lokanta, çardak ve deponun … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile müsaderesine karar verildiği gerekçesiyle 30 gün içerisinde boşaltılması gerektiği, boşaltılmaması halinde gerekli işlemlerin yapılacağına ilişkin … Orman İşletme Müdürlüğü … işletme şefliğinin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davalarının açılabileceği, maddenin 2. fıkrasında; idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, İdare mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyecekleri kuralı yer almıştır.
Aynı Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) maddesinde; dava dilekçelerinin, görev ve yetki yönünden, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesinin 1. fıkrasında, “Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma süresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır…” aynı Kanunun 93. maddesinde, “Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır. Bu maddede tanımlanan suçların konusunu oluşturan, işlenmesinde kullanılan ve işlenmesiyle elde edilen eşya veya mahsul Türk Ceza Kanununun müsadereye ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir. Müsadere olunan mahsuller satılarak bedeli Orman Genel Müdürlüğünce irad kaydolunur. Müsadere olunan tesisler ise Orman Genel Müdürlüğünce aynen muhafaza edilebileceği gibi ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık veya diğer kamu hizmetlerinde kullanılabilir. Aksi takdirde ilgili orman idaresince, yıkılmak suretiyle karar infaz olunur. İdarenin bu husustaki talebi halinde genel zabıta kuvvetleri idareye yardım etmekle mükelleftir. 17 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yerleri amaç dışı kullananlar ve amaç dışı kullanılmasına izin verenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır..” hükmü bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bakılan uyuşmazlıkta, davacının 6831 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan ceza davasında orman alanlarının işgali ve faydalanma suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasına ve suça konu sabit tesis niteliğindeki lokanta, çardak ve deponun, 6831 sayılı Kanunun 93. maddesinin 3. fıkrası yollamasıyla Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesi hükmü uyarınca müsaderesine karar verildiği, anılan kararın itiraz edilmeden kesinleşmesinden sonra 07/01/2022 tarihli dava konusu işlemle ceza mahkemesince müsadere kararı verildiğinden bahisle söz konusu suça teşkil eden lokanta, çardak ve deponun bir ay içerisinde boşaltılması gerektiği, boşaltılmadığı takdirde gerekli işlemlerin yapılacağının tebliğ edildiği görülmektedir.
Bu durumda; müsadere kararına ilişkin yargısal sürecin itiraz edilmeden kesinleştiği anlaşılmakla, Anayasanın 138. maddesinin son fıkrası uyarınca, yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduklarına ve mahkeme kararlarının yerine getirilmesini geciktiremeyeceklerine göre, adli yargı yerince verilen müsadere kararının yerine getirilmesine yönelik tesis edilen dava konusu işlemin, idarenin bu konuda tek taraflı bir şekilde kamu gücüne dayanarak, üstün hak ve yetkileri çerçevesinde yaptığı bir idari işlem olarak kabul edilemeyeceği açıktır.
Bu nedenle; davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın incelenmeksizin reddine yönelik İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak 16/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.