Danıştay Kararı 8. Daire 2022/4963 E. 2023/1474 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2022/4963 E.  ,  2023/1474 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/4963
Karar No : 2023/1474

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, … MTSK Müdürlüğü’nde direksiyon eğitimi usta öğreticisi olarak görevlendirilmesinin uygun görülmemesine ilişkin Tunceli Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün … tarih ve E… sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyası ve UYAP kayıtları üzerinden yapılan incelemede, davacının …Ağır Ceza Mahkemesinde E… ve E… esas sayılı dosyalarında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarıyla ilgili sanık sıfatıyla yargılandığı, tesis edilen çalışma teklifinin uygun görülmemesine ilişkin dava konusu işlemin, yukarıda anılan mevzuat çerçevesinde, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak tesis edildiği, davacının direksiyon eğitimi usta öğreticisi olarak görevlendirilmesi teklifinin uygun görülmemesine ilişkin … tarih ve E… sayılı Tunceli Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 28/03/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- Davacının, … MTSK Müdürlüğü’nde direksiyon eğitimi usta öğreticisi olarak görevlendirilmesinin uygun görülmemesine ilişkin Tunceli Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İdare Mahkemesince; dava dosyası ve UYAP kayıtları üzerinden yapılan incelemede, davacının … Ağır Ceza Mahkemesinde E…. ve E…. esas sayılı dosyalarında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarıyla ilgili sanık sıfatıyla yargılandığı, tesis edilen çalışma teklifinin uygun görülmemesine ilişkin dava konusu işlemin, yukarıda anılan mevzuat çerçevesinde, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak tesis edildiği, davacının direksiyon eğitimi usta öğreticisi olarak görevlendirilmesi teklifinin uygun görülmemesine ilişkin … tarih ve E… sayılı Tunceli Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasa’nın 2 ve 5. maddelerinde belirtilen “hukuk devleti” ilkesi, işlem ve eylemlerin hukuka uygun olmasını, hukukun üstünlüğü ilkesinin içtenlikle benimsenmesini, yasa koyucunun kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutmasını, insan haklarına saygı göstermesini ve bu hakları korumayı, adil bir hukuk düzeni kurarak bunu geliştirmeyi zorunlu saymasını gerektirir.
Yine Anayasamızın 38. maddesi, 4. fıkrasında yer alan, ”Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükmü ile masumiyet karinesi bir ilke olarak Anayasamızda yer almıştır. Masumiyet karinesinde esas olan kişinin masum olduğunun kanıtlanması değil, suçluluğunun kanıtlanamamış olmasıdır. Bu nedenle suçluluğa ilişkin hüküm sabit oluncaya kadar kimse haksız yere suçlanamaz.
Öte yandan; Anayasanın ”Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlıklı 15. Maddesinde de, ”Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere; Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde dahi “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” kuralı ile anılan hak çekirdek haklar arasına dahil edilmiştir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yoluyla önüne gelen bir uyuşmazlıkta, 02/12/2015 tarih ve Başvuru No:2013/1503 sayılı kararıyla; “suçluluğu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun yargılamaya konu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının karara yansıtıldığı anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine” karar vermiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; her ne kadar, Mahkemece davacının … Ağır Ceza Mahkemesinde E… ve E… esas sayılı dosyalarında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarıyla ilgili sanık sıfatıyla yargılandığından bahisle davanın reddi yolundaki karar verilmiş ise de; davacının kesinleşmiş bir mahkumiyetinin bulunmadığı görüldüğünden davanın reddi yolundaki karara karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.