Danıştay Kararı 8. Daire 2022/2779 E. 2023/24 K. 17.01.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2022/2779 E.  ,  2023/24 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/2779
Karar No : 2023/24

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davalı) : … Üniversitesi
Vekili : Av. …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü’nde Yard. Doç. Dr. unvanı ile görev yapan davacının, davalı Harran Üniversitesi bünyesinde görev yapmakta iken Ankara Üniversitesi’nde doktora eğitimini yapmak üzere görevlendirildiği 2003-2009 yılları arasındaki döneme ilişkin tarafına yapılan maaş ödemeleri toplamı olan 77.041,77 TL’nin iade edilmesine ilişkin Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı’nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, Dairemizin 14/10/2019 tarih ve E:2014/11029, K:2019/8671 sayılı bozma kararına uyularak; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü’nde Yard. Doç. Dr. unvanı ile görev yapan davacının, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak 10/10/2002 tarihinde göreve başladığı, 16/06/2003-20/01/2009 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde doktorasını tamamladığı, 28/12/2011 tarihli dilekçesi ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü’nde göreve başlayabilmek için istifa ettiği, talebi uygun görülmemesine karşın göreve başlamadığından bahisle … tarih ve … sayılı Harran Üniversitesi Rektörlük oluru ile müstafi (görevinden çekilmiş) sayıldığı ve Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı’nın 09/01/2014 tarih ve 0029 sayılı işlemi ile Ankara Üniversitesinde doktora eğitimini yapmak üzere görevlendirildiği 2003-2009 yılları arasındaki döneme ilişkin tarafına yapılan maaş ödemeleri toplamı olan 77.041,77 TL’nin iade edilmesinin istendiği, davacı tarafça yeni yasal düzenlemeler uyarınca mecburi hizmet ve tazminat yükümlülüğü kalmadığı ileri sürülmekte ise de; 25/02/2011 tarih ve 27857 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Geçici 4. maddesinin 3. fıkrası ile 2547 sayılı Kanun’a eklenen düzenlenmenin mecburi hizmet yükümlülükleri ile bu yükümlülükten doğan borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin bazı hükümleri içerdiği, bir başka anlatımla; anılan düzenlemeyle, ilgililerin başvurmaları halinde, mecburi hizmet yükümlülüklerinin tamamen kaldırılmayıp; mevcut borcun anılan madde çerçevesinde yeniden hesaplandığı, bu hesaplama neticesinde ilgililerin devam etmekte olan bir borcunun kalmadığının bildirilmesinin geleceğe yönelik bir bildirim olup, geçmiş döneme ilişkin ifa edilen borcun varlığı gerçeğini değiştirmediği, bu durumda; davalı üniversite bünyesinde araştırma görevlisi iken Ankara Üniversitesinde doktora eğitimini tamamlayarak asıl kadrosunun bulunduğu kuruma döndükten sonra istifa eden davacının, mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmediği görüldüğünden, kefalet senedi nedeniyle adına borç çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesinde; “Yükseköğretim kurumları, kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler.
Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma ve doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.
Yurtiçi veya yurtdışında yetiştirilen öğretim elemanları genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarda getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hükmün dışındadır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasında da, anılan Kanun hükmüne paralel olarak, görevlendirilme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi şartları içinde lisanüstü eğitim-öğretim süresi kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda olduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için öncelikle dava konusu işleme dayanak oluşturan ve davalı üniversite ile davacı arasında 04/05/2003 tarihinde imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin hukuki niteliğinin ve bu kapsamda taahhüt ve kefalet senedine ilişkin uyuşmazlıkta görevli yargı yerinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Araştırma görevliliği kadrosu, öğretim üyeliğinin kaynağını oluşturduğundan, araştırma görevlisi kadrosunda görev yapanların yüksek lisans ve doktora eğitiminde başarılı olmaları zorunluluğu aranmıştır. Bu amaçla da, öğretim elemanı olarak yetiştirilmek üzere yurtdışında veya lisansüstü eğitim yapmak üzere bir başka üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin almış oldukları eğitimden kaynaklanan mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınması, anılan Kanun ve Yönetmelik hükümleri ile öngörülmüştür.
Söz konusu hükümler uyarınca üniversite ile araştırma görevlisi arasında, mesleklerine ait hizmetlerde yetiştirilmek, eğitilmek, bilgilerini artırmak veya staj yapmak amacıyla yurtdışında veya lisansüstü eğitim amacıyla bir başka üniversitede görevlendirilmeden önce imzalanan taahhüt ve kefalet senedinde, lisansüstü eğitimde başarısız olunması, eğitimin yarım bırakılması gibi durumlarda ilgilinin kadrosu ile ilişiğinin kesileceği ve yapılan tüm masrafların faiziyle birlikte tahsil edileceği belirtilmekte olup, ayrıca eğitim öğretimin tamamlanmasından belirli bir süre sonra araştırma görevlisinin kendi üniversitesine dönerek mecburi hizmette bulunacağı, mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda da yine aynı şekilde yapılan masrafların faiziyle geri ödeneceği ilgili tarafından taahhüt edilmektedir.
2547 sayılı Kanun’un 35. ve 39. maddeleri uyarınca, lisansüstü eğitim amacıyla bir başka üniversitede veya mesleklerine ait hizmetlerde yetiştirilmek, eğitilmek, bilgilerini artırmak veya staj yapmak amacıyla yurtdışında görevlendirilen araştırma görevlileri ile üniversiteler arasında imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin hukuki niteliği konusunda zaman içinde yargı yerlerince farklı değerlendirmelerin yapıldığı görülmektedir.
Ancak, 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca üniversite ile araştırma görevlisi arasında imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin iptali istemiyle İdare Mahkemesine açılan bir davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkararak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması üzerine, Uyuşmazlık Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; taahhüt ve kefalet senedinin davacı ve kefilleri tarafından tek taraflı olarak imzalanarak idareye karşı taahhütte bulunulması karşısında, davacı tarafından senedin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusunun kabul edilip, davalı üniversitenin görev itirazının reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Anılan kararda da vurgulandığı üzere, davacı ile davalı üniversite arasında imzalanmış olan dava konusu taahhüt ve kefalet senedinin özel hukuk alanında tesis edilmiş bir sözleşme olması nedeniyle, davacı tarafından imzalanan taahhüt ve kefalet senedinden kaynaklanan borçlandırma işleminin iptali istemine ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargı yerlerine ait bulunmaktadır.
Bu durumda, taahhüt ve kefalet senedinin davacı ve kefilleri tarafından tek taraflı olarak imzalanarak idareye karşı taahhütte bulunulması ve bu taahhüt dolayısıyla taraflar arasında yüklenme ve kefalet senedinden kaynaklı bir alacak-borç ilişkisi doğduğu görülmekle, söz konusu uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre adli yargıda açılacak bir dava ile çözüme kavuşturulması gerekmekte olup, işbu davanın adli yargının görev alanında kaldığı gerekçesiyle görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmekte iken, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.