Danıştay Kararı 8. Daire 2022/2706 E. 2023/579 K. 15.02.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2022/2706 E.  ,  2023/579 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/2706
Karar No : 2023/579

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …
2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
Erzurum Polis Meslek Yüksekokuluna geçici kaydı yapılan davacı tarafından,
1- Hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile,
2- Anılan işlemin dayanağı olan 06/06/2015 tarih ve 29378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde yer alan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi” ibaresinin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
İlgili mevzuat çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olarak değerlendirilemeyeceği, kanun koyucu tarafından hukuku bir sonuç doğurmayan bu kurumun dava konusu Yönetmelik maddesiyle sonuç doğurur hale getirildiği, hukuken ve yasal olarak bir sonuç doğurmayan ve hüküm sayılmayan mahkeme kararına binaen polis meslek yüksekokulundan ilişiği kesilmesinin sebep yönünden hukuka aykırı olduğu, ileri sürülmektedir.

DAVALILARIN SAVUNMALARI :
DAVALI … BAKANLIĞI’NIN SAVUNMASI : 2-9 Temmuz 2015 tarihinde yapılan Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Sınavında başarılı olan ve geçici kaydı yapılan davacının, hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında; … Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda “yaralama” suçundan “1 yıl 6 ay” hapis cezasıyla cezalandırıldığı ve bu cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına dönüştürüldüğü, Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinin 8. maddesinin birinci fırkasında “Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak,” hükmünün yer aldığı, davacının bu hüküm çerçevesinde hukuka uygun olarak ilişiğinin kesildiği, ayrıca 657 sayılı Kanunun Devlet Memurluğuna Alımında Aranacak Genel ve Özel Şartlar başlıklı 48/A maddesinde ” Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak.” hükmüne yer verildiği, polislik mesleğinin yüksek niteliklere sahip, halkın menfaatlerini korumada birinci derecede sorumlu ve görevli olan kolluk yetkilerinin kullanıldığı, bu çerçevede mesleğin hassasiyetleri göz önüne alınarak bazı özel niteliklerin aranabileceği, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi metninden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında, sanığın suçluluk ve kusurluluğu yönünde karar verilmesinin anlaşıldığı, yapılan düzenlemenin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.

DAVALI … GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN SAVUNMASI: Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinin 8. maddesinin birinci fırkasında “Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak,” hükmünün yer aldığı, davacının bu hüküm çerçevesinde hukuka uygun olarak ilişiğinin kesildiği, işlemin mevzuata uygun olduğu savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Bozma kararına uyularak dava konusu bireysel işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; … Polis Meslek Yüksekokuluna geçici kaydı yapılan davacının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile anılan işlemin dayanağı 06/06/2015 tarih ve 29378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; 31/12/2010 tarihindeki bir olayda yaralama suçunu işlediği isnadıyla 25/03/1997 doğumlu davacı hakkında yapılan yargılama sonucunda; … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla neticeten 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılarak hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı; bilahare 2015 yılında … Polis Meslek Yüksekokuluna geçici kaydı yapılan davacı hakkında yaptırılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda; yukarıda belirtilen HAGB kararının bulunduğu tespit edilerek, 09/11/2015 tarihli Olur ile anılan Yönetmeliğin dava konusu madde ile değişik 8. maddesinin (h) bendi ve 22. maddesinin 2. fıkrası uyarınca okul ile ilişiğinin kesildiği anlaşılmıştır.
Bakılan davada ise;
Danıştay Sekizinci Dairesinin 10/06/2019 tarih ve E:2015/14454, K:2019/5421 sayılı kararıyla; “Polisin; toplumun asayişini, kişilerin, tasarruf emniyetini ve konut dokunulmazlığını korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve halkın istirahatini sağlamakla görevli genel bir emniyet görevlisi olması nedeniyle bu mesleğe girecek ve bu mesleği sürdürecek olanların da hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde güvenilir, onurlu, iyi ahlaklı ve disiplinli kişiler arasından seçilmeleri gerektiği,
Bu durumda, polislik mesleğinin yukarıda aktarılan özelliği gereği, bu mesleğe alınacaklarda diğer memurlardan farklı olarak bazı özel niteliklerin aranabileceği,
Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleşmiş bir hüküm ifade etmese de polislik mesleğinin özellikleri dikkate alındığında dava konusu yönetmelikte yer alan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi” ibaresinin azami titizlik gösterilerek öngörüldüğü anlaşılmakta olup, söz konusu ibarede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı,
Bireysel işlem yönünden; Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Sınavında başarılı olan ve geçici kaydı yapılan davacının, hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında; Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda “yaralama” suçundan “1 yıl 6 ay” hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği anlaşıldığından, kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olan, bilahare “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilen davacı hakkında, tesis olunan işlemde de mevzuata aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Sekizinci Dairenin bahse konu kararının temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/10/2021 tarih ve E:2019/2543, K:2021/1849 sayılı kararıyla; “Belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personel hakkında uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kanuni dayanağını dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarih itibarıyla 4045 sayılı Kanun oluşturmaktadır. …
4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 28/04/2020 tarih ve 31112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile; “… kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı,… Bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Benzer nitelikte bulunan ve 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (A) bendinin (8) numaralı alt bendinin iptali istemiyle açılan davada da yine Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2018/73; K:2019/65 sayılı kararıyla; “(…)Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda Devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Bu haliyle, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla davacı hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının dayanağını 4045 sayılı Kanun oluşturmaktayken, 4045 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle açılan davada verilen, Anayasa Mahkemesinin 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı iptal kararının gerekçeleri de dikkate alınarak 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu kabul edilmiş ve bu Kanun 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
… 7315 sayılı Kanunla, Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmiş; kimler hakkında yapılacağı, araştırma konusu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağı, hangi mercilerce soruşturma ve araştırma yapılacağı, bu kapsamda Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ve çalışma usul, esasları, kişisel veri güvenliği ile kişisel verilerin saklanma ve silinme süreleri düzenlenmiştir.
Bu itibarla, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarındaki gerekçe, şekle ilişkin olduğundan ve bu kararlardaki, kanuni düzeyde eksik düzenleme bulunduğu yolundaki gerekçeler dikkate alınmak suretiyle, kanun koyucu tarafından 7315 sayılı Kanunla yeni yasal düzenleme yapılarak bu konudaki eksiklikler giderildiğinden; kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması ve özel hayatın gizliliğinin korunması amacına yönelik anılan Kanun ile getirilen çerçeve de dikkate alınarak, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekmektedir….
Yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi kararlarında yer alan, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkelerin kanunla belirlenmesi koşuluyla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılabileceği yolundaki gerekçeler doğrultusunda, kanun koyucu tarafından yeni yasal düzenlemelerin yapılarak yukarıda anılan hususlar çerçevesinde kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin temel ilkelerin ortaya konulduğu, bu sayede şekli eksikliğin giderildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile bunun temel ilkeleri kanuni düzeyde açıkça öngörülmüş olduğundan, Daire kararında dava konusu Yönetmelik hükmü yönünden yer verilen; “düzenlemede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı” yolundaki gerekçeye ek olarak adaylarda aranılacak şartlar arasında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu tespit edilecek olan HAGB kayıtlarının kullanımına imkan veren düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.” gerekçesiyle ONANIR iken;
Bireysel işlem bakımından;
“Bakılan uyuşmazlıkta, davacının on sekiz yaşından küçükken işlediği suçun kayıtlarının davalı idarece yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda temin edildiği ve bu kayıtlar dikkate alınmak suretiyle, davacının ilişiğinin kesilmesi yönünde işlem tesis edildiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde, kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmuş ve fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları ifade edilmiştir.

Aynı şekilde 5352 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 3. fıkrasında, on sekiz yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının, ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hakim veya mahkemelerce istenebileceği düzenlenmiştir. 5352 sayılı Kanun’un anılan hükmü 7315 sayılı Kanun hükümlerine göre on sekiz yaşından küçükler bakımından getirilmiş bir özel hüküm olup buna göre on sekiz yaşından küçükken işlenen suçlara ait kayıtların, idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacının on sekiz yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın, 5352 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 3. fıkrasında yer alan hükme aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu anlaşıldığından, anılan Kanun hükmüne aykırı şekilde elde edilen bilgi ve belgelere dayalı olarak yapılan güvenlik soruşturması üzerine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 46. maddesinde; Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği hükmü getirilirken; 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 4. fıkrasında; ilk derece mahkemelerine aynı kanunda, bozmaya uymayarak eski kararında tanınan ısrar yetkisi, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde tanınmamıştır.
Bu itibarla; dava konusu bireysel işlem açısından, İdari Dava Daireleri Kurulunun bahsi geçen kararına uymak gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; 13/10/2021 tarih ve E:2019/2543, K:2021/1849 sayılı bozma kararına uyularak anılan İDDK kararında belirtilen gerekçe ile bireysel işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ SÜREÇ :
Dava konusu Yönetmelik; 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 30. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine yer alan “Polis meslek yüksek okullarının kuruluş, çalışma, disiplin ve eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar ve diğer hususlar… Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükme dayanılarak hazırlanmıştır.
Dava, Erzurum Polis Meslek Yüksekokuluna geçici kaydı yapılan davacı tarafından, hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile anılan işlemin dayanağı olan Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde yer alan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi” ibaresinin iptali istemiyle açılmış olup, Dairemizin 10/06/2019 tarih ve E:2015/14454, K:2019/5421 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemiz kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/10/2021 tarih ve E:2019/2543, K:2021/1849 sayılı kararı ile; dava konusu Yönetmelik hükmü yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmın belirtilen gerekçe ile onanmasına, dava konusu bireysel işlem yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında da, idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği, ancak Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmış; böylece Danıştay dava dairelerine, ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.

Bu nedenle, bozma kararı gözönünde bulundurularak, bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
İlgili Mevzuat:
Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında; herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir.
4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ve Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin dava konusu işlem tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan halinde; “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır.
Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği ve tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti birim ve kısımlarının tanımlarının yapılması güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir.” hükmü bulunmaktadır.
17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde;
“Bu Kanun, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeleri, kimler hakkında yapılacağını, araştırma konusu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğunu, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağını, hangi mercilerin soruşturma ve araştırma yapacağını, Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ve çalışma usul, esaslarını, veri güvenliği ile verilerin saklanma ve silinme sürelerini düzenlemektedir.” hükmüne,
“Hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacaklar” başlıklı 3. maddesinde;
“(1) Arşiv araştırması, statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın ilk defa veya yeniden memuriyete yahut kamu görevine atanacaklar hakkında yapılır.
(2) Kurum ve kuruluşlarda, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları hâlinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ile ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak öğretmenler, üst kademe kamu yöneticileri, özel kanunları uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulan kişiler ile milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis, hizmetlerde statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın istihdam edilenler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması birlikte yapılır.” hükmüne,
“Arşiv araştırması” başlıklı 4. maddesinde;
“(1) Arşiv araştırması;
a) Kişinin adli sicil kaydının,
b) Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından hâlen aranıp aranmadığının,
c) Kişi hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının,
ç) Kişi hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında alınan kararlar ile kişi hakkında devam eden veya sonuçlanmış olan soruşturma ya da kovuşturmalar kapsamındaki olguların,
d) Hakkında kamu görevinden çıkarılma ya da kesinleşmiş memurluktan çıkarma cezası olup olmadığının, mevcut kayıtlardan tespit edilmesidir.” hükmüne,
“Güvenlik soruşturması” başlıklı 5. maddesinde;
“(1) Güvenlik soruşturması, arşiv araştırmasındaki hususlara ilave olarak kişinin;
a) Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerinin,
b) Yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilişiğinin,
c) Terör örgütleri veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının, mevcut kayıtlardan ve kişinin görevine yansıyacak hususların denetime elverişli olacak yöntemlerle yerinden araştırılmak suretiyle tespit edilmesidir.” hükmüne,
“Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak birimler” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında da;
“(1) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri tarafından yapılır.
(2) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, kendilerine iletilen taleple sınırlı olarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden gerekli bilgi ve belgeler ile bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamındaki karar ve kayıtları almaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bunun yanında anılan Kanun’un 7. maddesinde, yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla Değerlendirme Komisyonu kurulmasına ve bu komisyonun çalışma esaslarına ilişkin kurallara, “Kişisel Verilerin Korunması” başlıklı Üçüncü Bölümünde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında erişilen bilgilerin ne şekilde işleneceği, korunacağı, güvenlik önlemlerinin alınacağı, ne kadarlık bir zaman dilimi sonrasında silinip, yok edileceği gibi düzenlemelere yer verilerek, bu kapsamda erişilen bilgilerin kişisel veri kapsamında korunmasına ilişkin kanuni bir çerçeve çizilmiştir.
12/04/2000 tarih ve 24018 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin ‘Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında araştırılacak hususlar’ başlıklı 11. maddesinde;
“Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak;
a) Kimlik kontrolü, kimlik kayıtlarının doğruluk derecesi, uyrukluğu, geçmişte yabancı bir devletin uyrukluğuna girip girmediği,
b) Kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığı, kolluk kuvvetlerinin ve istihbarat ünitelerinin arşivlerinde bilgiler bulunup bulunmadığı, adli sicil kaydının ve hakkında bir tahdidin olup olmadığı,
c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranıp davranmadığı,
d) Şeref ve haysiyetini ihlal edecek ve görevine yansıyacak şekilde kumara, uyuşturucuya, içkiye, paraya ve aşırı bir şekilde menfaatine düşkün olup olmadığı, ahlak ve adaba aykırı davranıp davranmadığı,
e) Yabancılarla, özellikle hasım ve hasım olması muhtemel Devlet mensupları ve temsilcileriyle ilgi derecesinin iç yüzü ve nedeni,
f) Sır saklama yeteneğinin olup olmadığı,
araştırılır.”;
‘Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasında İzlenecek Yöntem’ başlıklı 12. maddesinde de;
” …
c) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması isteminin ilgili makama ulaşmasından itibaren arşiv araştırması sonuçları en geç 30 gün, güvenlik soruşturması sonuçları

en geç 60 gün içinde cevaplandırılır. Soruşturma ve araştırma sonucunu içeren bilgi ve belgeler ilgilinin güvenlik makamlarındaki dosyasında asgari ‘gizli’ gizlilik derecesinde saklanır.
d) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını isteyen makama, kişi hakkında karar vermeye yeterli bilgiler aktarılır.
e) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının nasıl ve ne şekilde yapılacağı, soruşturma ve araştırma yapmaya yetkili makamların görev talimatları ile belirlenir.
f) Mahalli mülki idare amirliklerince yapılmış olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında olumsuz durumu saptananların evrakının bir örneği dosya açılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilir.
g) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında olumsuz durumu saptananlarla ilgili bilgiler Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce karşılıklı olarak birbirlerine aktarılır.
… ” kuralları düzenlenmiştir.
5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 6. maddesinde: “Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak mahkeme, hâkim, askerî hâkim, Cumhuriyet Başsavcılığı veya askerî savcılık tarafından istenmesi halinde verilmek üzere kaydedilir.” hükmü, aynı Kanun’un 10. maddesinin 3. fıkrasında ise: “Onsekiz yaşından küçüklerle ilgili adlî sicil ve arşiv kayıtları; ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebilir.” hükmü yer almaktadır.
4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nun 30. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde “Polis meslek yüksek okullarının kuruluş, çalışma, disiplin ve eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar ve diğer hususlar,

Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Ancak akademik konularla ilgili yönetmeliklerde Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun da görüşü alınır.” hükmü yer almaktadır.
Anılan hükme dayanılarak çıkarılan Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliği’nin “adaylarda aranacak şartlar” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde: “(Değişik:RG-6/6/2015-29378) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin;
1) Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak,
2) Affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak.”, hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Bireysel işlem bakımından;
Bakılan uyuşmazlıkta, davacının on sekiz yaşından küçükken işlediği suçun kayıtlarının davalı idarece yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda temin edildiği ve bu kayıtlar dikkate alınmak suretiyle, davacının ilişiğinin kesilmesi yönünde işlem tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Kamu görevlilerinin sadakat, tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğü çerçevesinde devleti temsil eden ve millî güvenlik bakımından hassasiyet içeren bazı kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından daha sıkı nitelikler aranması ve birtakım sınırlamaların getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler ve kanunlarda öngörülen kısıtlamalar, kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir.
Dolayısıyla idarenin, millî güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi mümkündür.
Bununla birlikte, bu alanda yapılan düzenlemelerin, Anayasa ve diğer kanuni düzenlemelerle çelişmemesi, diğer düzenlemelerde gözetilen amaçları ortadan kaldırır nitelikte de olmaması gerekir.
Yukarıda ifade edildiği şekilde yasama organınca 7315 sayılı Kanun ile güvenlik soruşturması konusunda temel çerçeveyi belirleyen kurallar öngörülmüştür. Ancak anılan Kanunda on sekiz yaşından küçükken işlenen suçlara dair kayıtların güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına sebep olup olmayacağı konusunda belirleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Anayasa’nın 10., 41., 58., 61. ve 141. maddelerinde; devletin çocukların korunması, topluma kazandırılması ve yargılanmalarının özel kurallara tabi tutulması konularında gerekli tedbirleri alacağı, teşkilat ve tesisleri kuracağı belirtilmek suretiyle bazı pozitif yükümlülükler öngörülmüştür.
Devletin çocukların korunması ile ilgili bahsedilen pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukumuzda bazı kanuni düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Bunlardan biri de çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacaklarını öngören kanunî düzenlemedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde, kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmuş ve fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları ifade edilmiştir.

Aynı şekilde 5352 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 3. fıkrasında, on sekiz yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının, ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hakim veya mahkemelerce istenebileceği düzenlenmiştir. 5352 sayılı Kanun’un anılan hükmü 7315 sayılı Kanun hükümlerine göre on sekiz yaşından küçükler bakımından getirilmiş bir özel hüküm olup buna göre on sekiz yaşından küçükken işlenen suçlara ait kayıtların, idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacının on sekiz yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın, 5352 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 3. fıkrasında yer alan hükme aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu anlaşıldığından, anılan Kanun hükmüne aykırı şekilde elde edilen bilgi ve belgelere dayalı olarak yapılan güvenlik soruşturması üzerine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının ilişiğinin kesilmesine yönelik tesis edilen işlemin İPTALİNE,
2. Dava sonuç olarak kısmen iptal, kısmen ret ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin yarısı olan … TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, yargılama giderinin diğer yarısı olan … TL’nin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
3. Davanın ilk aşamasında düzenleyici işlem yönünden verilen ret kararına ilişkin kısmın kesinleştiği ve ilk aşamada davalılar lehine vekalet ücretine hükmedildiği anlaşıldığından davalılar lehine yeniden vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmamasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
15/02/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.