Danıştay Kararı 8. Daire 2021/7896 E. 2022/8527 K. 30.12.2022 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2021/7896 E.  ,  2022/8527 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/7896
Karar No : 2022/8527

Kararın Düzeltilmesi İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf (Davalı) : … Üniversitesi
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Danıştay Sekizinci Dairesinin 29/06/2021 gün ve E:2021/1352, K:2021/3452 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ve mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede öne sürülen düzeltme nedenleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesine uygun bulunduğundan düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Sekizinci Dairesinin 29/06/2021 tarih ve E:2021/1352, K:2021/3452 sayılı kararı kaldırılarak işin esası yeniden incelendi.
Dava, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olan davacının, açılan bir soruşturmaya dayalı olarak İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu’nun … günlü … sayılı kararıyla görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği ve bu karar gereği görevinden ayrı kalan davacının açtığı davada, … İdare Mahkemesi’nin … günlü; E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin iptal edilmesi üzerine görevine döndüğü ve kararın kesinleşmesini müteakip, söz konusu idari işlem ve öncesinde idarece tesis edilen işlemlerden dolayı akademik kariyerinin, şeref ve haysiyetinin, kişilik haklarının ve sosyal statüsünün etkilendiği ve ağır derecede manevi zarara uğradığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen bu zararlara karşılık olmak üzere 292.000,00 TL tutarın tazminen ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıya disiplin cezası verilmesine esas alınan soruşturmanın, bölümde görev alan bazı kişilerin yakınması üzerine açıldığı, kendisine böyle bir başvuru olan üniversite yönetiminin soruştrma açmasının hukuka aykırılık olarak yorumlanamayacağı gibi, aksine yönetmelikten kaynaklanan bir zorunluluk olduğu, yargılamayı yapan mahkemece de soruşturma açılmasında usul hükümlerine aykırılık görülmeyerek davacıya isnad edilen fiil ile verilen ceza arasında uygunluk bulunmadığından bahisle işlemin iptaline karar verildiği, bu haliyle (ilgilinin açıkta kaldığı süreler için ortaya çıkması muhtemel parasal hak kayıpları bir yana) davalı idare tarafından tesis edilen işlemin, kişinin manevi zararına yol açacak ağırlıkta ve derecede hatalı bir işlem olduğunu ve idarenin de bu işlemden dolayı manevi zarar ödemesini gerektirecek nitelikte bir kusurunun bulunduğunu söylemeye olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 28/06/2018 tarih ve E:2012/5245, K:2018/3740 sayılı kararıyla; kamu kurum ve kuruluşlarında psikolojik tacizin (mobbing) görülüş şekilleri dikkate alındığında; ilgililerin mobbinge maruz kaldıkları yolundaki iddiaları, psikolojik tacizin kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, çalışma hayatı içerisinde rencide edilmesi suretiyle doğrudan kamu görevlisinin kişisel davranışlarıyla gerçekleşmesi halinde, kişisel kusur kapsamında doğrudan kamu görevlisi aleyhine açılacak tazminat davaları adli yargıda; kurum ve kuruluşlar içerisindeki hiyerarşi ilişkisinden kaynaklı olarak kamu görevlisi tarafından, görev ve yetkisinde olan idari işlemlerin hukuka aykırı olarak tesisi suretiyle( hukuka aykırı olarak verilen ve süreklilik arz eden disiplin cezaları, atama, atamama ve nakile ilişkin işlemler, ders görevlendirmesine yönelik tesis edilen işlemler, geçici görevlendirme vb.) çalışanın baskı altına alınarak yıldırılması halinde görev kusuru kapsamında doğrudan idare aleyhine açılacak tazminat davaları ise idari yargıda görüleceği, davacı tarafından çalıştığı kurumun kendisi hakkında tesis ettiği ve açılan dava sonucunda iptaline karar verilen görevden çekilmiş sayılmasına dair işlem ile bu işlemin öncesi ve sonrasında benzer nitelikte tesis edilen disiplin cezası tesisine yönelik işlemlerden dolayı, kişilik haklarının, mesleki kariyerinin, haysiyet ve şerefinin etkilendiği ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla görülmekte olan davanın açıldığı dikkate alındığında; dava dilekçesindeki iddialar çerçevesinde görev kusuru kapsamında psikolojik tacizin (mobbing) olup olmadığının tartışılması, davacının maruz kaldığını iddia ettiği mobbingin varlığının Mahkemece tespiti halinde, davacının duyduğu elem ve üzüntü de dikkate alınarak olayın bir bütün olarak incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, bu inceleme yapılmaksızın verilen eksik incelemeye dayalı Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı tarafından yapılan karar düzeltme isteminin ise, Dairemizin 15/10/2019 tarih ve E:2019/5783, K:2019/8763 sayılı kararıyla reddine karar verilmiştir.
Mahkemece anılan bozma kararına uyularak; … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı hakkında tesis edilen her bir disiplin işlemine ilişkin soruşturma dosyaları davalı idareden istenerek işlemlerin ve bu işlemlerin iptaline yönelik yargı kararlarının ayrı ayrı irdelenmesi suretiyle yapılan değerlendirme neticesinde; davacı hakkında tesis edilen ve mahkeme kararlarına konu edilen her bir işlemin davacı ile davalı idare arasında, davacının eylemlerinden kaynaklı soruşturmalar neticesinde verilen disiplin cezalarına ilişkin olduğu, söz konusu işlemlerin idarece davacıyı sırf taciz amacı ile tesis edildiğini gösterir emarelerin mevcut olmadığı, her bir işlemin davacının bir takım eylemleri sebebiyle idari zorunluluk nedeniyle vaki olduğu ve bu eylemlerin davalı idare tarafından gösterilen reaksiyona bağlı etki-tepki sonucunda düzenlendiği sonucuna ulaşılamadığından, mevcut durumda mahkememizde, davalı idarece davacıya psikolojik taciz (mobbing) yapıldığı yönünde bir kanaat oluşmadığından davacının kişilik haklarının, sosyal statüsünün saldırıya uğradığından ve dolayısıyla manevi olarak zarara uğradığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 29/06/2021 tarih ve E:2021/1352, K:2021/3452 sayılı kararıyla; davacı tarafından 31/12/2019 tarihinde kayıtlara giren dilekçeyle; tarafınca talep edilen manevi tazminat miktarının 1.000.000 TL’ye yükseltildiği belirtilerek dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faize hükmedilmesinin talep edildiği görüldüğü, am yargı davalarında miktar artırımın (ıslahın), nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere talep edilebileceğinin açık olduğu, ancak miktar artırımına ilişkin dilekçenin dava dosyasına girmesi yeterli olmadığı davacı tarafından harcının da yatırılması gerektiği, davacı tarafından bu harcın yatırılmadığının görüldüğü, öte yandan; her ne kadar Mahkemece davacının ıslah talebi dikkate alınmadan karar verildiği görülmekte ise de; yapılan değerlendirmeler neticesinde davacının tazminat talebi uygun görülmediğinden temyize konu Mahkeme kararının sonucu itibariyle hukuka uygun olduğu ve kararın bozulmasını gerektirecek başkaca bir nedenin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faiz talebinin dava genişletme yasağı kapsamında dikkate alınmasına hukuken olanak bulunmadığı, İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olduğu belirtilerek kararın onamasına karar verilmiştir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin, hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu, idarece yürütülen hizmetin kuruluşunda, düzenlenmesinde ve işleyişinde ortaya çıkan her türlü bozukluk, aksaklık ve eksikliktir. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan doğruya ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Bir başka anlatımla; İdarenin, yürütmekle yükümlü olduğu bir kamu hizmetini gereği gibi yerine getirme, bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etme, hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri alma, hizmeti yürütecek personelin ve hizmete özgülenen araçların seçiminde gerekli dikkat ve özeni gösterme ve denetimi yapma yükümlülüğünü ihlal etmesi neticesinde hizmetin hiç işlememesi, kötü veya geç işlemesi idarenin hizmet kusurunu oluşturur. Dolayısıyla hizmet kusuru nedeniyle bir zarar verilmiş olması halinde, belirtildiği üzere idarenin meydana gelen zararları tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.
Manevi tazminat ise; kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır.
Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Buna göre; manevi tazminat takdir edilirken, davacı yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olan davacının, açılan bir soruşturmaya dayalı olarak İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu’nun … günlü … sayılı kararıyla görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği ve bu karar gereği görevinden ayrı kalan davacının açtığı davada, … İdare Mahkemesinin … günlü; E:…; K:… sayılı kararıyla işlemin iptal edilmesi üzerine görevine döndüğü ve kararın kesinleşmesini müteakip, söz konusu idari işlemden dolayı akademik kariyerinin, şeref ve haysiyetinin, kişilik haklarının ve sosyal statüsünün etkilendiği ve ağır derecede manevi zarara uğradığından bahisle bu kez bakılmakta olan işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Davacı hakkında açılan soruşturma kapsamında 23/03/2007 tarhinde 2 ay süreli olarak görevden uzaklaştırma kararı verildiği, davacının bu işleme karşı … İdare Mahkemesi’nde dava açtığı, anılan Mahkemenin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararıyla hakkında soruşturma açılan davacının bahsi geçen soruşturma nedeniyle görevinden uzaklaştırılmasını gerektirecek bir husus ortaya konulamadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiği, kararın Dairemizin 29/01/2010 tarih ve E:2007/9000, K:2010/350 sayılı kararıyla onandığı; davalı idarece 28/06/2007 tarihinde davacının hakkında yönetim görevinden ayırma cezası ile tecziye edildiği, söz konusu bu işleme … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, dava konusu disiplin cezası verilirken 1 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesine neden olan eylemlerin tekrarlandığı gerekçesiyle tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle bir üst cezanın tesis edildiği ancak davacının eylemlerinin tekerrür niteliğinde olmadığı, bir başka anlatımla tekerrürün uygulanmasına yönelik koşulların oluşmadığından bahisle işlemin iptaline karar verildiği, davacı hakkında başlatılan başka bir soruşturma çerçevesinde hakkında kamu görevinden çıkarma cezası teklif edilerek dosyanın Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderildiği, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca davacı hakkında isnat edilen fiilin teklif edilen cezayı gerektirir nitelikte olmadığından bahisle teklifin reddedildiği, bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu’nun … günlü … sayılı kararıyla görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği ve bu karar gereği görevinden ayrı kalan davacının açtığı davada … İdare Mahkemesinin … günlü; E:…; K:… sayılı kararıyla fiile uygun disiplin cezası tesis edilmediğinden bahisle işlemin iptaline karar verildiği, bu kararın Dairemizin 09/07/2010 tarih ve E:2009/477, K:2010/4154 sayılı kararıyla onandığı; 12/04/2007 tarihinde davacı hakkında bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası tesis edildiği, bu cezaya karşı … İdare Mahkemesinde açılan davada, anılan Mahkeme’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiği, söz konusu kararın onanarak kesinleştiği, son olarak 25/12/2008 tarihinde davacının yönetim görevinden çekilmiş sayılması cezası ile tecziye edildiği, bu cezanın iptali için … İdare Mahkmesinde açılan davada, anılan Mahkeme’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin hukuka uygun olmadığından bahisle iptal edildiği, iptal kararının Dairemizin 06/07/2010 tarih ve E:2010/2252, K:2010/4083 sayılı kararıyla onandığı, bu haliyle davacı hakkında 23/03/2007 – 25/12/2008 tarihleri arasında belirli tarih aralıklarıyla toplam altı (6) adet soruşturma açıldığı, bunlardan beşinin yargıya taşındığı ve Mahkemelerce, dava konusu edilen disiplin cezalarının esaslarına yönelik yapılan incelemeler neticesinde hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle iptal edildiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacı hakkında açılan ilk soruşturma sonucu verilen görevden uzaklaştırma karar tarihi olan 23/03/2007 tarihinden son işlemin tesis edildiği 25/12/2008 tarihine kadar ki süre zarfında toplam altı soruşturmanın açıldığı, soruşturmaların açılmasına ve disiplin cezalarının verilmesine neden olan eylemlerin beşinin davacının bölüm başkanı sıfatıyla görev yaparken bölümde görev yapan öğretim elemanlarına yönelik olarak mevzuatın hatırlatılmasına ilişkin bir takım yazdığı yazılara istinaden verildiği, sadece bir soruşturmanın şikayet üzerine açıldığı, açılan soruşturmalardan beşinin yargıya taşındığı ve açılan soruşturmaların sonunda verilen disiplin cezalarının esaslarının Mahkemelerce incelenerek hukuka aykırı oldukları gerekçesiyle iptaline karar verildiği ve Dairemizce de kararların onandığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Dairemizin 28/06/2018 tarih ve E:2012/5245, K:2018/3740 sayılı bozma kararı sonrasında karara uyularak verilen Mahkeme kararında, davacı hakkında tesis edilen ve mahkeme kararlarına konu edilen her bir işlemin davacı ile davalı idare arasında, davacının eylemlerinden kaynaklı soruşturmalar neticesinde verilen disiplin cezalarına ilişkin olduğu, söz konusu işlemlerin idarece davacıyı sırf taciz amacı ile tesis edildiğini gösterir emarelerin mevcut olmadığı, her bir işlemin davacının bir takım eylemleri sebebiyle idari zorunluluk nedeniyle vaki olduğu ve bu eylemlerin davalı idare tarafından gösterilen reaksiyona bağlı etki-tepki sonucunda düzenlendiği sonucuna ulaşıldığından bahisle, davalı idarece davacıya psikolojik taciz (mobbing) yapıldığı yönünde bir kanaat oluşmadığı belirtilerek, davacının kişilik haklarının, sosyal statüsünün saldırıya uğradığından ve dolayısıyla manevi olarak zarara uğradığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının disiplin cezalarına konu eylemlerinin beşinin bölüm başkanı sıfatıyla görev yaparken bölümde görev yapan öğretim elemanlarına yönelik olarak mevzuatın hatırlatılmasına ilişkin bir takım yazdığı yazılara istinaden verildiği ve bunların çeşitli gerekçelerle hukuka aykırı oldukları tespit edilerek işlemlerin esastan iptal edildiği ve kararların Dairemizce onandığı ve davacıya 23/03/2007 tarihi ile 25/12/2008 tarihleri arasında verilen disiplin cezalarının ağırlığı ve neticeleri ile davacının konumu ve görevi de dikkate alındığında yaklaşık iki yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde tesis edilen disiplin cezalarının, her bir işlemin davacının bir takım eylemleri sebebiyle idari zorunluluk nedeniyle vaki olan ve bu eylemlerin davalı idare tarafından gösterilen reaksiyona bağlı etki-tepki sonucunun ötesinde bir durumu ifade etmektedir. Özellikle davacı hakkında tesis edilen son disiplin cezası olan görevden çekilmiş sayılma cezasının Mahkeme kararı ile iptali sonrasında göreve dönebildiği dikkate alındığında, davalı idare tarafından kısa sayılabilecek bir süre içerisinde davacı hakkında tesis ettiği işlemler nedeniyle, davacının akademik geçmişinin, toplumdaki sosyal statüsünün, aile içerisinde ve meslektaşları arasındaki itibarının, kişilik haklarının ve buna bağlı olarak şeref ve hasiyetinin olumsuz olarak etkilendiği, davalı idarenin tesis edilen ve sonuçları itibariyle ağırlaşan disiplin işlemleri nedeniyle davalı idarenin ağır hizmet kusurunun oluştuğu açıktır.
Öte yandan, davacı tarafından 31/12/2019 tarihinde kayıtlara giren dilekçeyle; talep edilen manevi tazminat miktarının 1.000.000,00 TL’ye yükseltildiği belirtilerek dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faize hükmedilmesinin talep edildiği görülmekte olup; Mahkemece artırılan miktara yönelik olarak eksik harcın davacıya tamamlattırılması suretiyle bir değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir.
Bu durumda, davalı idare tarafından tesis edilen disiplin işlemleri nedeniyle, davacının akademik geçmişinin, toplumdaki sosyal statüsünün, aile içerisinde ve meslektaşları arasındaki itibarının, kişilik haklarının ile buna bağlı olarak şeref ve haysiyetinin olumsuz olarak etkilendiği, anılan işlemlerin Mahkeme kararları ile hukuka aykırı oldukları gerekçesiyle esastan iptal edildiği gözönüne alındığında, davacı hakkında yaklaşık iki yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içerisinde tesis edilen disiplin işlemleri nedeniyle ağır hizmet kusurunun oluştuğu açık olduğundan, davacı hakkında tesis edilen disiplin cezalarına yönelik işlemlere ilişkin süreçler ve uygulamalar dikkate alınarak, davacının manevi tazminat talebinin, Mahkemece davacının sebepsiz zenginleşmesine imkan vermeden, ancak manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zararın ve idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için caydırıcı olacak şekilde belirlenmesi, zarara yol açan idari işlemler sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde makul ölçüler içerisinde karşılanması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesinin … tarihli E:… K:… sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine, 30/12/2022 tarihinde oyçokluğu karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararlar hakkında karar düzeltilmesi yoluna başvurulabilmesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İstemde bulunan davacı tarafından öne sürülen düzeltme nedenleri sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.