Danıştay Kararı 8. Daire 2021/4872 E. 2023/973 K. 02.03.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2021/4872 E.  ,  2023/973 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/4872
Karar No : 2023/973

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Barolar Birliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı Adalet Bakanlığı tarafından, …’un baro levhasına avukat olarak yazılmasına dair Ankara Barosu Yönetim Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının uygun bulunmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve …sayılı kararının bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesine yönelik Adalet Bakanlığı’nın 10/04/2020 tarihli işlemine uyulmayarak ilk kararında ısrar edilmesine ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun …tarih ve …sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; davacı Bakanlık tarafından dava dışı …hakkında ceza soruşturması bulunduğu gerekçesiyle baro levhasına avukat olarak yazılmasına karar verilmesinin yerinde olmadığı belirtilmiş ise de; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre baro levhasına yazılmak için başvuran kişiler hakkında ceza soruşturması bulunmasının baro levhasına yazılmaya engel haller arasında yer almadığı, bu itibarla, ilgilinin baro levhasına yazılmasına engel bir halinin bulunmadığı ve baro levhasına yazılmasında ısrar edilmesine ilişkin dava konusu Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesince; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda kovuşturma kavramının bu Kanun’a münhasır bir anlam içerecek şekilde kullanıldığı, bu doğrultuda ceza kovuşturmasının ceza mahkemelerinde dava açılması öncesindeki soruşturma sürecini de kapsadığı, ceza muhakemesi anlamında başlatılan bir süreç anlamında kullanıldığının açık olduğu, 1136 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (a) bendi kapsamında hakkında kovuşturma bulunanlar hakkında idareye takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğunun idare hukukunun bilinen ilkelerinden olduğu, İdare Mahkemesince, 1136 sayılı Kanun’a göre baro levhasına yazılma için başvuran kişiler hakkında ceza soruşturması bulunmasının baro levhasına yazılmaya engel haller arasında yer almadığı, bu itibarla, ilgilinin baro levhasına yazılmasına engel bir halinin bulunmadığı ve baro levhasına yazılmasında ısrar edilmesine ilişkin dava konusu Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda karar verildiği, ancak, …hakkında, hırsızlık suçundan …Cumhuriyet Başsavcılığınca … sayısına kayden yürütülen soruşturmanın halen devam ettiği anlaşıldığından adı geçene isnat edilen fiilin niteliği, baro levhasına yazılması durumunda yürütülecek kamu hizmetinin önemi ve özelliği dikkate alındığında, ceza soruşturması sonucunun beklenmesinin yerinde olacağı sonucuna varılmış olup, adı geçenin bu aşamada baro levhasına avukat olarak yazılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk aksi yöndeki Mahkeme kararında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle davalı idarenin istinaf isteminin kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı tarafından, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu verilen Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu, dava konusu işlemin mevzuata ve hukuka uygun olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin emsal kararlarının da belirtildiği üzere 1136 sayılı Kanun’un açık düzenlemesi karşısında Kanun’da kovuşturma haline ilişkin düzenlenen takdir yetkisinin soruşturma halinde de uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilerek, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı Adalet Bakanlığı tarafından, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
… hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hırsızlık suçundan … sayılı ceza soruşturması yürütüldüğü gerekçesiyle Ankara Baro Levhasına avukat olarak yazılmasına dair Ankara Barosu Yönetim Kurulu kararının uygun bulunmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca verilen … tarih ve … sayılı kararın, davacı Bakanlık tarafından uygun bulunmayarak bir daha görüşülmesi için Türkiye Barolar Birliğine gönderildiği, Türkiye Barolar Birliğince bir daha görüşülme oluruna uyulmayarak ilk kararda ısrar edilmesine karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
1136 sayılı Avukatlık Kanununun “Avukatlığa kabulde engeller” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında, “Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık meslekine kabul istemi reddolunur : “a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmak,”; üçüncü fıkrasında, “Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.”; dördüncü fıkrasında ise, “Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır.” hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile UYAP kayıtlarının incelenmesinden; 14/07/2017 tarihinde İzmir ilinde gece saatlerinde işlenen hırsızlık suçu kapsamında … hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlâl ve mala zarar vermek suçlarından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 2019/53992 sayılı Ceza Soruşturmasının açıldığı, adı geçenin hırsızlık olayının yaşandığı tarihteki banka ve iletişim kayıtlarından olay tarihinde Antalya ilinde olduğunun anlaşılması nedeniyle 23/11/2021 tarihinde Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verildiği anlaşılmaktadır.
1136 sayılı Kanun’un avukatlık mesleğine kabulde engellerin düzenlendiği 5. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması hâlinde, avukatlığa alınma isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceği şeklindeki düzenlemede yer alan “kovuşturma altında bulunması” ibaresi, 30/11/2021 tarih ve 31675 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7343 sayılı Kanunun 25. maddesiyle “dolayı hakkında kamu davası açılmış olması” şeklinde değiştirilmiştir.
Kanun değişikliğine ilişkin gerekçede; “Önergeyle, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinde ibare değişikliği yapılmaktadır. Düzenlemeyle, avukatlığa kabule engel hallerin düzenlendiği Kanun’un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “kovuşturma” ibaresinin uygulamada soruşturma aşamasını da kapsayacak şekilde geniş yorumlanması sebebiyle meydana gelen hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, söz konusu ibarenin iddianamenin kabulü ile başlayan evreyi ifade edecek şekilde “kamu davası açılmış olması” ibaresi ile değiştirilerek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.” şeklinde ifade edildiği görülmektedir.
Anılan maddede söz konusu değişiklik yapılmadan önceki dönemde, ceza soruşturmasının ilgilinin baro levhasına yazılmasına engel oluşturduğuna yönelik Bakanlık yazısına uyulmayarak Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca ilgilinin baro levhasına yazılmasının uygun olduğuna ilişkin ilk kararda ısrar edilmesi üzerine bu kararın iptali istemiyle açılan ve ısrar kararının iptali yönünde verilen ve kesinleşen karara karşı yapılan bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 09/06/2021 tarih ve 31506 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 15/04/2021 tarih ve 2019/20904 başvuru numaralı İ.K. kararında; “Soruşturma ve kovuşturma kavramları ceza muhakemesine ilişkin kavramlar olup 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda yer alan hazırlık soruşturması ve son soruşturma kavramlarına karşılık gelmektedir. Soruşturma aşaması 5271 sayılı Kanun’da yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olarak tanımlanmakta, 1412 sayılı mülga Kanun’da hazırlık soruşturması olarak belirtilen muhakeme aşamasına karşılık gelmektedir. 1412 sayılı mülga Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde muhakemenin bütününü ifade etmek üzere de kullanılabilen kovuşturma kavramı ise 5271 sayılı Kanun’da yalnızca iddianamenin kabulüyle başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi tanımlamaktadır.
Benzer durum suç isnadı altında bulunan kişinin tanımlanması bakımından da gerçekleşmiştir. Buna göre hazırlık soruşturması aşamasında sanık olarak tanımlanan kişi 5271 sayılı Kanun ile artık soruşturma aşamasında şüpheli ancak kovuşturma aşamasında sanık olarak adlandırılacaktır. Başka bir ifadeyle soruşturma aşamasında suç isnadı altında bulunan bir kişi şüpheli olarak tanımlanmaktayken soruşturma aşamasının bir ilerisi olan kovuşturma aşamasında ise artık sanık olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheli hakkında ceza davası açılmasını gerektirecek deliller bulunmaması hâlinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirken yeterli delil bulunması hâlinde söz konusu şüpheli hakkında iddianame düzenlenmektedir. Bu durumda kovuşturma aşamasının soruşturma aşamasından daha ileri bir aşama olduğu, ilgili kişi hakkındaki iddiaların daha ciddi boyuta ulaştığı ve söz konusu süreçlerin hukuki sonuçlarının birbirinden farklı olduğu kabul edilmektedir.
1136 sayılı Kanun’un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında kovuşturma altında bulunma durumuna yönelik düzenlemenin yer aldığı fakat hakkında soruşturma bulunanlarla ilgili bir hükmün bulunmadığı görünmektedir. Bir an için kanun koyucunun kovuşturma kavramı ile soruşturma aşamasını da içine alan ceza muhakemesi evresini amaçladığı düşünülse bile hak ve özgürlükleri sınırlandıran hükümlerin kamu makamlarınca geniş yorumlanmasının bireyler açısından öngörülemez sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. Soruşturma ve kovuşturma kavramlarının tanımının 1136 sayılı Kanun’da yapılmadığı dikkate alındığında söz konusu kavramların kapsamının belirlenmesinde 5271 sayılı Kanun’dan yararlanılması gerekmektedir. Kaldı ki 5271 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1/6/2005 tarihinden bu yana 1136 sayılı Kanun’da ve diğer kanunlarda uyum amacıyla birçok düzenleme yapıldığı gözetildiğinde kanun koyucunun anılan Kanun’un 5. maddesindeki kovuşturma kavramından maksadının 5271 sayılı Kanun’da tanımlandığı şekliyle yorumlanması olduğu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla derece mahkemelerinden de bu kavramları 5271 sayılı Kanun’a göre yorumlaması beklenmektedir.
1136 sayılı Kanun’da avukatlığa kabul konusundaki düzenlemede, aynı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen yazılı cezalardan kovuşturma altında bulunulmuş olması durumunda baro levhasına yazılma ile ilgili başvurunun kovuşturmanın sonuna kadar ertelenmesi konusunda idareye takdir hakkı verilmişse de söz konusu düzenlemenin soruşturma aşamasında da uygulanabileceğine ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Bu durumda ve yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda İdare Mahkemesi tarafından hakkında ceza soruşturması bulunduğu gerekçesiyle başvurucunun avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatinin kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı tespit edilmiştir.” şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir.
Bu çerçevede, …’un baro levhasına kaydının uygun olduğuna dair dava konusu ısrar kararının tesis edildiği dönemde hakkında mevcut ceza soruşturmasının derdest olduğu, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eden ceza kovuşturmasına ilişkin safhaya ise ilgili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle geçilemediği, 1136 sayılı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen yazılı suçlarda kovuşturma altında bulunulmuş olması durumunda baro levhasına yazılma ile ilgili başvurunun kovuşturmanın sonuna kadar ertelenmesi konusunda idareye takdir hakkı verilmişse de söz konusu düzenlemenin soruşturma aşamasında da uygulanabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 2019/20904 Başvuru Numaralı ve 15/04/2021 tarihli Genel Kurul Kararı’nda aynı gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı dikkate alındığında dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki Mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin kabulü ile ret kararının kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline ilişkin verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak 02/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.