Danıştay Kararı 8. Daire 2021/1776 E. 2023/1839 K. 07.04.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2021/1776 E.  ,  2023/1839 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/1776
Karar No : 2023/1839

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … 2- … 3- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı …’in 12/12/2012 tarihinde evinin çatısında yüksek gerilime kapılarak yaralanıp malul hale gelmesinden dolayı uğranılan zarara karşılık 136.782,18-TL maddi, 90.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 226.782,18-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı “Davalı Şahinbey Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davanın yargı yolu nediyle reddine, davacıların idari yargı yolunda dava açmakta muhtariyetlerine” dair görevsizlik kararının kesinleştiği 15/02/2019 tarihini izleyen günden itibaren 30 günlük sürenin son günü olan 18/03/2019 tarihinde dava açılması gerekirken, 02/09/2019 tarihinde açılan iş bu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı, öte yandan; dava konusu zararı doğuran olayın meydana geldiği tarihin 12/12/2012 tarihi olduğu ve davacılar tarafından davalı … Belediyesi’ne karşı adli yargıda açılan ilk davanın (…Asliye Hukuk Mahkemesi E:…, K:…) 12/11/2013 tarihinde açıldığı, dolayısıyla zararı doğuran dava konusu eylemin en geç 12/11/2013 tarihinde davacılar tarafından öğrenildiği hususu dikkate alındığında; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu kuralı karşısında, zarar doğuran eylemin failinin ve sonucunun davacılar tarafından öğrenilmesinin üzerinden beş yılı aşkın süre geçtikten sonra 05/08/2019 tarihli dilekçe ile davalı idareye yapılan başvurunun dava

açma süresini canlandırmayacağının açık olduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; adli yargıda açılan davanın görevsizlik kararıyla kesinleştiği 15/02/2019 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde belirtilen 30 günlük idari yargıda dava açma süresi geçirildikten sonra 02/09/2019 tarihinde bakılan dava süresinde açılmamakla birlikte, davacılar tarafından 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinde öngörülen 1 yıllık süre kapsamında idareye başvuruda bulundukları ileri sürüldüğünden, 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinde öngörülen hükümler gereğince dava konusu olay incelendiğinde; 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinde öngörülen sürelerin, eylemin idariliğinin ve zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanmasının zorunlu olduğu, aksi yorumun, zarara yol açan eylemin idariliğinin ve zararın ortaya çıkmasıyla kulanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağının açık olduğu, bu yönden eylemin neden olduğu kesin zararın öğrenildiği tarih yönünden uyuşmazlık incelendiğinde; dava konusu olay nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin ilk kez 12/11/2013 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasından açılan davada alınan 13/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda davacı küçüğün maluliyet oranının %95 olarak belirtildiği, geçici iş göremezlik süresinin de 12 aya kadar uzayabileceği belirtildiğinden anılan bilirkişi raporu ile davacı küçüğün maluliyet durumu kesinleştiğinden bedensel zararın rapor tarihinde yani 13/01/2016 tarihinde davacılar tarafından öğrenildiği, bu tarihten sonrasına ilişkin davacı küçüğün zararının/maluliyet oranının arttığını gösterir herhangi bir raporun dava dosyasına ibraz edilemediğinin anlaşıldığı, ayrıca, zarara yol açan eylemin idariliğinin öğrenildiği tarih yönünden uyuşmazlık incelendiğinde ise; dava konusu olay nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin ilk kez 12/11/2013 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin E: … sayılı dosyasından açılan davada, yapılan kusur incelemesine ilişkin dosyaya ibraz edilen 05/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalı belediyeye %30 oranında, … A.Ş.’ye %30 oranında ve davacı küçüğün ebeveynlerine %40 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, anılan dava dosyasının davacılar tarafından takipsiz bırakılması üzerine işlemden kaldırıldığı ve yasal süresinde davanın yenilenmemesi nedeniyle 09/03/2016 tarihinde davanın açılmamış sayılmamsına karar verildiği, sonrasında 19/04/2016 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasından yeniden açılan davada; yapılan kusur incelemesine ilişkin dosyaya ibraz edilen 27/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı küçüğün ebeveynlerine %50 oranında, … A.Ş.’ye %15 oranında, binayı yaptıran mülk sahibine %25 oranında ve davalı belediyeye %10 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, yine aynı dava dosyasına sunulan 28/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda da; davacı küçüğün ebeveynlerine %50 oranında, … A.Ş.’ye %15 oranında, binayı yaptıran mülk sahibine %25 oranında ve davalı belediyeye %10 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, dava dosyasından alınan 28/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranlarının 27/02/2017 tarihli bilirkişi raporundan farklılık bulunmamasına rağmen davacıların lehine olacak şekilde 28/06/2017 tarihli bilirkişi raporu değerlendirmeye esas alındığında 28/06/2017 tarihli bilirkişi raporu ile eylemin idariliğinin davacılar tarafından öğrenildiği anlaşılmakla; 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi kapsamında dava açma süresinin zarara yol açan eylemin idariliğinin ve zararın en geç 28/06/2017 tarihinde davacılar tarafından öğrenildiği, bu tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde en geç 28/06/2018 tarihine kadar maddi ve manevi tazminat istemiyle idareye başvuru yapılması gerekir iken, bu süre aşıldıktan sonra 05/08/2019 tarihinde yapılan idari başvurunun dava açma süresini canlandırmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı, bu duruma göre; 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içerisinde idari yargıda dava açılmaması ve 13. maddesinde belirlenen 1 yıllık süre içerisinde yani en geç 28/06/2018 tarihine kadar maddi ve manevi tazminat istemiyle idareye başvuru yapılması gerekir iken bu süre aşıldıktan sonra 05/08/2019 tarihinde yapılan idari başvuru dava açma süresini canlandırmayacağından, süresi içerisinde açılmayan davada, bu süreler geçirildikten sonra idarece tazminat isteminin reddi yolunda 16/08/2019 tarihinde tesis edilen işlemin yeni bir dava açma süresi başlattığından bahsedilemeyeceğinden, bakılmakta olan davanın bu gerekçeyle süreaşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığından, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen 30 günlük süre içerisinde idari yargıda dava açılmaması gerekçe gösterilmek suretiyle verilen süre ret kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacıların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, tazminat talebiyle adli yargıda açılan davada görevsizlik kararının 15.02.2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine davalı Şahinbey Belediye Başkanlığının %10 oranında kusurlu olduğunun ortaya konulduğu, bu aşamadan sonra doğrudan idari yargıda dava açılabileceği gibi kusur oranının belli olması nedeniyle davalı idareye maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle başvuruda bulunma yoluna da gidilebileceği, taraflarınca davalı idareye başvuruda bulunulduğu, başvurularının reddi üzerine de süresi içinde davanın açıldığı belirtilerek temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek davacı tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava dosyasının ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; davacı … ve …’in müşterek çocuğu …’in 12/12/2012 tarihinde evinin çatısında oynarken yüksek gerilime kapılarak yaralanıp malul hale geldiği, olay nedeniyle meydana gelen zararların davalı idareden ve … İl Müdürlüğü’nden tazmini istemiyle 12/11/2013 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esasına kayden dava açıldığı, bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 25/06/2015 tarihli raporda, meydana gelen olay sebebiyle davalı … İl Müdürlüğü aleyhine %30; … Belediye Başkanlığı aleyhine %30 ve davacılar … ve … aleyhine %40 oranında kusur takdir edildiği, öte yandan maluliyet tespiti için adli tıp uzmanlarınca yapılan incelemede, …’un meydana gelen olay sebebiyle meslekte kazanma gücünün azalma oranının %95 olarak hesaplandığı, geçici iş göremezlik süresinin 12 aya kadar uzayabileceği ve bu süre içinde %100 oranında malul kabul edilmesi gerektiği yönünde 13/01/2016 tarihli rapor tanzim edildiği, bilahare … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, 19/04/2016 tarihinde aynı davalılara karşı tekrar açılan davanın bu defa … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esasına kaydedildiği, anılan mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan 27/02/2017 tarihli raporda, meydana gelen olay sebebiyle … ve …’in müştereken %50 oranında; … A.Ş.’nin %15 oranında, binayı yaptıran …’ın %25 oranında ve binanın mevcut halinin ruhsatsız yapıldığını tespit ederek encümen kararı ile yıkımına karar verilmesine rağmen gereğini yerine getirmemesi, 31,5 KV’lık enerji nakil hattının binaya tehlike arz edecek derecede yakın olmasına rağmen bu şekilde oturulmasını engellememesi sebebiyle … Belediyesi aleyhine %10 oranında kusur takdir edildiği, Mahkemece daha önce aldırılan bilirkişi raporu ile bu rapor arasında kusur oranları bakımından çelişki bulunması sebebiyle çelişkinin giderilmesi için tekrar rapor istendiği, hazırlanan 18/06/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, 27/02/2017 tarihli raporda tespit edilen kusur oranlarına iştirak edildiği, 01/11/2017 tarihli aktüer hesap bilirkişi raporunun tanzimi neticesinde Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile (… Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile davalı … aleyhine hükmedilen maddi tazminata ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü üzerine aynı Mahkemenin … esasına kaydedilmiştir.) “Davalı … Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davanın yargı yolu nediyle reddine, davacıların idari yargı yoluna dava açmakta muhtariyetlerine” karar verildiği, anılan karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu ve … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile “Davalı … Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davanın yargı yolu nediyle reddine, davacıların idari yargı yolunda dava açmakta muhtariyetlerine” temyiz yolu açık olmak üzere karar verildiği, kararın taraflara tebliğinden sonra temyiz yoluna başvurulmaması üzerine söz konusu kararın 15/02/2019 tarihinde kesinleştiği, sonrasında davacılar vekili tarafından 05/08/2019 tarihli dilekçe ile davalı idareye maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle başvuruda bulunulduğu, başvurunun … tarih ve … sayılı işlemle reddi üzerine; davacı …’in 12/12/2012 tarihinde evinin çatısında yüksek gerilime kapılarak yaralanıp malul hale gelmesinden dolayı uğranılan zarara karşılık 136.782,18-TL maddi, 90.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 226.782,18-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 02/09/2019 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Görevli olmayan yerlere başvurma” başlıklı 9. maddesinde, “1. Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli (…) yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.
2. Adli (…) yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.”;
“Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 13. maddesinde, “1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
2. Görevli olmayan adli (…) yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.” hükmü yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açılabilmesi için; maddi olayın, zarara sebep olan eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya konulması zorunludur.

İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan fiziki alemde değişikliğe neden olan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Dolayısıyla zarara sebep olan eylemin idariliği ve yol açtığı zarar, bazen eylemin yapılmasıyla veya olayın gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme, ceza soruşturma ve kovuşturması veya kesin sağlık raporları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Esasen, idari eylemin bütün unsurlarıyla öğrenildiği ve zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Eylemin idariliğinin ve/veya zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında, eylemin idariliğinin öğrenildiği tarih yönünden 28.06.2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak 1 yıllık idareye başvuru süresi geçirildikten sonra 05.08.2019 tarihinde yapılan idari başvuru sonucu tesis edilen işlemin yeni bir dava açma süresini başlatmayacağı gerekçesiyle davacıların istinaf istemlerinin reddine karar verildiği görülmekte ise de; bilirkişi incelemesinin takdiri delil niteliğinde olduğu ve davaya bakan hakimi bağlayıcı yönünün bulunmadığı, bu nedenle olayın meydana gelmesinde kusuru bulunan kişiler ile kusur oranlarının tespitine yönelik teknik bilgiyi gerektiren raporun hukuki anlamda kesinleşmesi, hükme esas alınabilir nitelikte olması ve kusur durumu ve oranları yönünden kanun yolu incelemesinde hükmün bozulma ihtimaline binaen yargısal sürecin tamamlanması gerekmektedir.
Olayda, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı bozma kararının gerekçesinde hükme esas alınan bilirkişi raporlarının usul, yasa ve dosya kapsamına uygunluğu yönündeki değerlendirmesi doğrultusunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusu sonucu … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine kesinleştiği 15.02.2019 tarihinin eylemin idariliğinin öğrenildiği tarih olarak esas alınması hakkaniyet gereği olup, bu tarihten itibaren davacılar vekilinin 1 yıllık süre içerisinde 05.08.2019 tarihinde idareye başvuruda bulunduğu anlaşıldığından bakılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak 07/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.