Danıştay Kararı 8. Daire 2020/5864 E. 2020/5909 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/5864 E.  ,  2020/5909 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/5864
Karar No : 2020/5909

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…, T:… sayılı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 10 yılını dolduran özel halk otobüslerinin sözleşmesinin Samsun Büyükşehir Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile tek taraflı feshedildiğinden bahisle oluştuğu belirtilen zarar karşılığı 100.000,00-TL manevi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 30.000,00-TL maddi tazminatın, sözleşmenin feshedildiği 04/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; uyuşmazlıkta, ihale şartnamesinin 2. maddesinde çalışma ruhsatının her yıl yenileceğinin düzenlenmiş olmasının işin süresiz yapılacağı anlamına gelmeyeceği, şartnamede sözleşmenin üst sınırına ilişkin açık bir süreye de yer verilmediği gibi, şartnamede veya sözleşmede işin süresiz olacağına dair bir ibarenin de bulunmadığı, aksine şartnamenin 21. maddesinde, şartnamede düzenlenmeyen hususlarda Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, bu hususun ihaleye giren davacı tarafça bilinmemesinin söz konusu olmadığı, sözleşme süresinin kanun hükmü gereği 10 yıl ile sınırlı olduğu, ayrıca, sözleşmenin süresiz olduğuna güvenilerek hattın yüksek bir değerden satın alındığının somut verilerle ortaya konulamadığı anlaşılmakta olup, davalı idarece hazırlanan şartnamenin ve imzalanan sözleşmenin, dönüşümlü hat kullanım haklarının süresiz bir şekilde kiraya verilmesi sonucunu doğuracak nitelikte olmadığı, işin süresiz olduğuna yönelik haklı beklenti yaratılmadığı, ayrıca, 10 yıl çalışma süresini doldurduğundan bahisle sözleşmenin feshedilmesine yönelik işlemin iptali istemiyle açılan davada Mahkemece yürütmenin durdurulması isteminin reddine yönelik karara yapılan itirazın … Bölge İdare Mahkemesi’nce reddedildiği, bu durumda, mahkeme kararının uygulanması kapsamında 10 yıllık çalışma süresini dolduran özel halk otobüsü sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle ortada hizmet kusuruna dayalı tazmin sebepleri bulunmadığı gibi, kusursuz sorumluluk ilkesine göre de tazminat ödenmesini gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın davalı idare lehine takdir edilen nisbi vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına, İdare Mahkemesince verilen karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.980,00-TL vekalet ücretinin (maddi tazminat bakımından 990,00-TL, manevi tazminat bakımından 990,00-TL olmak üzere) davacı tarafından davalı idareye ödenmesine, davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası yönünden istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Bölge İdare Mahkemesinin temyize konu kararıyla; İdare Mahkemesince verilen kararın istinaf yoluyla incelenmesi talebi üzerine verilen kararın, 27/02/2018 tarihinde davacı vekili Av. …’nın adliyede olması sebebiyle daimi işçisi olan …’ya tebliğ edildiği, temyiz başvurusunun bu tarihi izleyen günden itibaren 30 günlük temyiz süresi içinde en son 29/03/2018 tarihinde yapılması gerekirken, bu süre geçirilerek 24/01/2020 tarihinde yapılan temyiz başvurunun süresinde olmadığı gerekçesiyle davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının tebliğ edildiği kişinin avukatlık bürosunun çalışanı olmadığı, tebligattan 30/04/2020 tarihinde haberdar olduğu ve bu tarih itibariyle süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunduğu; temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…, T:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 23/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinde, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı; 17. maddesinde, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğin aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı; 20. maddesinde, memur ya da müstahdem kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altının beyan yapan tarafından imzalanacağı ve tebliğ tarihinin memur ya da müstahdeme tebliğ yapılan tarih sayılacağı, 21. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak kimse veya tebligat yapılabilecek kimselerden (memur-müstahdem) hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim edeceği ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildireceği, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin, tebliğ tarihi sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Alıntısı yapılan mevzuattan anlaşılacağı üzere belli bir yerde (avukatlık bürosunda) devamlı olarak mesleğini (avukatlık) icra edenler adreslerinde bulunmadıkları takdirde memur ya da müstahdemlerine tebligat yapılabilmesi mümkün olup; bu kişiler de (memur-müstahdem) adreste bulunmazsa tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veya zabıta amir ve memurlarına imza karşılığında teslim ederek, teslim alanın adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırması ve en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekmektedir.
Olayda, … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 27/02/2018 tarihinde davacının vekili olan Av. …’nin gösterdiği avukatlık bürosu adresinde … adlı kişiye tebliğ edildiği, davacı vekilinin 15/06/2020 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile temyiz isteminde bulunduğu ve temyiz dilekçesinde …’nun kendi çalışanı olmadığını, bu kişiye yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmektedir.
Bu durumda, davacı vekili Av. …, Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin tebligatın yapıldığı kişinin sigortalı çalışanı olmadığını ileri sürdüğüne göre, tebligatın 7201 sayılı Kanun’un 21. maddesi hükmüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının tespiti açısından bu durumun araştırılması gerekmekte iken bu durum araştırılmadan temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.