Danıştay Kararı 8. Daire 2020/5661 E. 2022/8135 K. 23.12.2022 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/5661 E.  ,  2022/8135 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/5661
Karar No : 2022/8135

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı Şirket Ortakları)
1- …
2- …
3- …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, Kayseri İli, Yahyalı İlçesi, … Köyü sınırları dahilinde ve davacıyı açan şirket uhdesinde bulunan … sicil numaralı IV. grup maden arama ruhsatının iptaline ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacı … , İnşaat, Turizm, Tarım, Hayvancılık, Nakliyat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 6335 sayılı Kanun ile eklenen geçici 7. madde hükümlerine uygun olarak 10/10/2014 tarihinde Ticaret sicilinden resen silindiği, birleşme ya da bölünme nedeniyle farklı bir tüzel kişilik kazanmadığı, dava konusu işlemin de yalnız kapatılan şirketin menfaatine ilişkin olduğu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ”Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinde yer alan “yalnız öleni ilgilendiren” ibaresinin lafzından gerçek kişiler için bir kural getirildiği anlaşılmakta ise de, bu hükmün tüzel kişiliği haiz olan ve bu niteliğine son verilen davacı hakkında da dava konusu edilen işleme ilişkin olarak kıyasen uygulanması gerektiği gerekçesi ile dilekçenin iptaline karar verilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, iş bu davayı açan şirket vekili tarafından, dilekçenin iptaline ilişkin Mahkeme kararının 27/07/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile temyiz edildiği, Dairemizin 26/01/2022 tarih ve E:2020/5661 sayılı kararı ile, temyiz dilekçesinin incelenmesinden; İdare Mahkemesince verilen karara karşı tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle taraf ehliyeti bulunmayan şirket adına temyiz isteminde bulunulduğu, adil yargılanma hakkı çerçevesinde Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası şirketin ihyası isteminde bulunmaya hakkı olan ticaret sicilinden silinmek ile tüzel kişiliği sona eren şirketin ortakları …; … ve … tarafından aslen veya usulüne uygun şekilde düzenlenmiş vekaletname ile anılan ortakların tamamı adına vekaletname verilen vekil tarafından temyiz dilekçesi verilmesi gerektiği gerekçesi ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, bunun üzerine şirket ortakları tarafından yenilenen temyiz dilekçesi ile, dava açıldıktan sonra şirketin ticaret sicilinden silindiği, şirketin ihyası için süre verilmesi gerektiği gerekçeleri ile Mahkeme kararının bozulması istenilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır…” düzenlemesine, 2. fıkrasında; “Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz.” düzenlemesine, 4. fıkrasında; “Ticaret sicili müdürlüklerince;
a) Kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Ayrıca anılan ilan, bildirici niteliği haiz olarak ilgili ticaret ve sanayi odası veya ticaret, sanayi ya da deniz ticaret odasının internet sitesinde aynen yayımlanır.
b) 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermaye artırımında bulunmayarak münfesih olan şirketlere yapılacak ihtarda; ortaklarından, yönetici veya denetçilerden ya da müdürlerinden tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde tasfiye memurunun bildirilmesi, aksi takdirde, bu madde hükümlerine göre ticaret sicili kayıtlarından unvanın silineceği, şirkete ait malvarlığının unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu açıkça yazılır.
c) Bu fıkranın (b) bendinde belirtilen şirketler dışında kalan kapsam dâhilindeki diğer münfesih şirketler ile kooperatiflerden ayrıca, faaliyetlerine devam etme isteğinde bulunmaları hâlinde münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemlerin yapılarak ispat edici belgelerin bildirilmesi istenir.” düzenlemesine, 11. fıkrasında; “Dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen, süresi içinde cevap vermeyen veya tasfiye memurunu bildirmeyen yahut durumunu kanuna uygun hâle getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtlarıyla birlikte bildirmeyen şirket ve kooperatiflerin unvanı ticaret sicilinden resen silinir. Resen unvanı silinen şirket ve kooperatifler, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile ilgili odanın internet sitesinde ilan edilir.” düzenlemesine, 15. fıkrasında; “Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesine dayanılarak hazırlanan Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ 30/12/2012 tarih ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İdari yargılama hukukunda objektif ehliyet, bir davada davacı ve davalı olabilme ve davayı takip ehliyeti olarak ifade edilmekte ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesindeki atıf nedeniyle bu hususta 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan hak ehliyetine, dava ehliyeti ise medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine karşılık gelmektedir. Medeni yargılama usulünde hem taraf ehliyeti hem de dava ehliyeti dava şartıdır ve yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. İdari yargıda da tarafların bizzat davacı ya da davalı olabilmesi öncelikle taraf ehliyeti ve dava ehliyetine sahip olmasına bağlıdır.
Ticaret şirketleri kendisini oluşturan şahıslardan ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği haiz olup mevzuatın öngördüğü şekilde kurulmalarıyla hak ehliyetine ve mevzuatın öngördüğü organlara sahip olmalarıyla birlikte fiil ehliyetine sahip olurlar. Bunun sonucu olarak tüzel kişiliğin sona ermesiyle de taraf ve dava ehliyetleri sona erer.
Ehliyet şartının dava açılırken mevcut olması gerekmektedir ve bu koşul yerine getirilmeden açılan davaların reddine karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, objektif ehliyet koşulu dava süresi boyunca devam etmek zorunda olup, dava açıldıktan sonra gerçek kişinin ölmesi, tüzel kişinin tüzel kişiliğinin ortadan kalkması, nevi değiştirmesi, birleşme, devir işlemleri gibi taraflarda değişiklik olması durumunda uygulanacak usule 2577 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun “Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında; “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir…” hükümlerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda, 2577 sayılı Kanunda tarafların ehliyeti ve davayı takip yetkisi yönünden ayrıca düzenlemelere yer verilmemiş olup 6100 sayılı Kanuna ve dolayısıyla özel hukuk hükümlerine atıf yapılmış olduğundan ticaret şirketlerinde tür değiştirme, bölünme, sona erme gibi çeşitli durumlarda davayı takip yetkisinin kime geçtiğinin tespiti noktasında her durumun özel hukuk kurallarına da uygun olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Davaya taraf olan ticaret şirketinin dava açıldıktan sonra ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona ermesi durumunda davayı takip yetkisinin ortak, temsilci veya başka bir kimseye geçtiği yönünde gerek medeni yargılama hukukunda gerekse medeni hukuk ve ticaret hukukunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tasfiyesiz olarak ticaret sicilinden terkin edilen şirketler yönünden aynı maddenin 15. fıkrasında, alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların mahkemeye başvurarak tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyasını isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
Bu durumda, dava devam ederken ticaret şirketinin tüzel kişiliğinin sona ermesi halinde davanın kaldığı yerden devam edebilmesi ancak taraflardan birinin istemi üzerine tüzel kişiliğin ihyasına karar vermesi durumunda mümkün olacaktır.
İncelenen dosyada, UYAP üzerinde yapılan inceleme ve araştırma sonucu, iş bu davayı açan ve 10/10/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silinerek tüzel kişiliği sona eren şirketin ortakları …; … ve … tarafından Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası uyarınca şirketin ihyası istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… sayılı esasında dava açıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davanın usulden reddine karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği ve bu kararın Yargıtay … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile onandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, iş bu dava devam etmekte iken, davacı şirketin ticaret sicilinden terkin edildiği ve açılan ihya davasında verilen ret kararının da Yargıtay aşamasından da geçerek kesinleştiği görüldüğünden, temyize konu Mahkeme kararında sonucu itibariyle hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin reddiyle … İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 23/12/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- Dava, Kayseri İli, Yahyalı İlçesi, … Köyü sınırları dahilinde ve davacı şirket uhdesinde bulunan … sicil numaralı IV. grup maden arama ruhsatının iptaline ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacı şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 6335 sayılı Kanun ile eklenen geçici 7. madde hükümlerine uygun olarak 10/10/2014 tarihinde Ticaret sicilinden resen silindiği, birleşme ya da bölünme nedeniyle farklı bir tüzel kişilik kazanmadığı, dava konusu işlemin de yalnız kapatılan şirketin menfaatine ilişkin olduğu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ”Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinde yer alan “yalnız öleni ilgilendiren” ibaresinin lafzından gerçek kişiler için bir kural getirildiği anlaşılmakta ise de, bu hükmün tüzel kişiliği haiz olan ve bu niteliğine son verilen davacı hakkında da dava konusu edilen işleme ilişkin olarak kıyasen uygulanması gerektiği gerekçesi ile dilekçenin iptaline karar verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun “Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında; “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir…” hükümlerine yer verilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır…” düzenlemesine, 2. fıkrasında; “Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz.” düzenlemesine, 15. fıkrasında; “Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ayrıca, 6102 sayılı Kanunun “Tasfiye” başlıklı 643. maddesinde, “Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesine; “Tasfiye sonucu dağıtma” başlıklı 543. maddesinde ise, “(1) Tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır.
(2) Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren üç ay geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz. Şu kadar ki, hâl ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde mahkeme üç ay geçmeden de dağıtmaya izin verebilir.
(3) Esas sözleşme ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, iş bu davayı açan şirket vekili tarafından, dilekçenin iptaline ilişkin Mahkeme kararının 27/07/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile temyiz edildiği, Dairemizin 26/01/2022 tarih ve E:2020/5661 sayılı kararı ile, temyiz dilekçesinin incelenmesinden; İdare Mahkemesince verilen karara karşı tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle taraf ehliyeti bulunmayan şirket adına temyiz isteminde bulunulduğu, adil yargılanma hakkı çerçevesinde Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası şirketin ihyası isteminde bulunmaya hakkı olan ticaret sicilinden silinmek ile tüzel kişiliği sona eren şirketin ortakları …; … ve … tarafından (birlikte) aslen veya usulüne uygun şekilde düzenlenmiş vekaletname ile anılan ortakların tamamı adına vekaletname verilen vekil tarafından temyiz dilekçesi verilmesi gerektiği gerekçesi ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, şirketin ortakları tarafından usulüne uygun olarak yeniden temyiz dilekçesi verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar, iş bu davayı açan ve 10/10/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silinerek tüzel kişiliği sona eren şirketin ortakları …; … ve … tarafından Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası uyarınca şirketin ihyası istemiyle açılan dava usulden reddedilmiş ve Yargıtay kararı ile onanarak kesinleşmiş ise de, dava konusunun niteliği dikkate alındığında, takip hakkı kendilerine geçen davacı şirketin ortakları tarafından davaya devam edilebileceği açıktır.
Bu durumda, 2577 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrası kapsamında davayı takip hakkı kendisine geçen davacı şirket ortakları tarafından davaya devam iradeleri ortaya konulduğundan, dava dilekçesinin iptaline dair Mahkeme kararının bozulması gerekmekte olup, Mahkemece işin esasının Dairemizin iş bu dava dosyasında yer alan 19/12/2018 tarih ve E:2013/5719, K:2018/8680 sayılı bozma kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.