Danıştay Kararı 8. Daire 2020/4462 E. 2023/1656 K. 05.04.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/4462 E.  ,  2023/1656 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/4462
Karar No : 2023/1656

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Üniversitesi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türk Alman Üniversitesi Fen Fakültesi … Bölümü … Anabilim Dalı’nda 2547 sayılı Kanun’un 33. maddesi kapsamında araştırma görevlisi kadrosunda çalışmakta olan davacı tarafından, “2547 sayılı Kanun’un 33/a maddesine göre 04/01/2017 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile araştırma görevlisi olarak atanmış olduğu ve görev süresinin anılan kanun hükmü çerçevesinde 03/01/2018 tarihi mesai bitimi itibariyle kendiliğinden sona ereceği” yönünde tesis edilen işleme karşı 10/01/2018 tarihli itiraz dilekçesi ile yapmış olduğu başvurunun; araştırma görevlisi kadrosundaki görevinin ‘bilimsel yetersizliği’ nedeniyle 2547 sayılı Kanun’un 33/a maddesi uyarınca 04/01/2018 tarihi itibariyle sona erdirildiğine dair 18/01/2018 tarihli işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile; dava konusu işlemde davacının görev süresinin uzatılmamasına gerekçe olarak bilimsel yetersizlik ve olumsuz Bölüm görüşleri gösterilse de; davacının görevinde yetersiz ve başarısız olduğu, bulunduğu kadronun gereklerini yerine getirmediği yönünde gösterilen sebeplerin bilimsel yetersizliği gösterecek nitelik ve ağırlıkta olmadığı, davacının Türk Alman Üniversitesinde göreve başladıktan 1,5 yıl sonra yüksek lisans programını 3,6 ortalama ile tamamladığı, tek başına Yüksek Lisans programında yaşanan gecikmenin bilimsel yetersizlige gerekçe oluştaramayacağı, davacının Muğla’daki APMAS konferansına yıllık izin alarak katıldığı, görevinden izinsiz ayrılmadığı, kaldı ki bu durumun bilimsel yetersizliğe bir gerekçe oluşturamayacağı, iddia edilen ciddi iletişim sorunları hakkında somut bilgi verilmediği gibi bu tür iddiaların işlem gerekçesi olan bilimsel yetersizlikle bir ilgisinin bulunmadığı, davacının dil kursına katılmadığı iddia edilmiş ise de; dil kursuna katılımın zorunlu olduğuna, yapılabilecek devamsızlık durumuna, davacının dil yönünden yetersiz olduğuna veya kursa katılmayan diğer kişilerle ilgili yapılan tasarrufun ne olduğuna yönelik dosyaya herhangi bir bilgi veya belge sunulmadığı, davacının iddia edilen bazı disiplinsizlikleri yönünden hakkında daha önce herhangi bir disiplin soruşturması açılmadığı, aldığı herhangi bir cezanın da bulunmadığı, dosyaya sunulan davacıya ilişkin sertifika ve diğer belgeler de dikkate alındığında idarenin, davacının görev süresini uzatma konusunda sahip olduğu takdir yetkisini hizmet gereklerine uygun biçimde kullanmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, bu itibarla davacının 2547 Sayılı Kanun’un 33/a maddesi uyarınca atanmış bulunduğu araştırma görevlisi kadrosundaki görev süresinin 03/01/2018 tarihi itibariyle sona erdiğinden bahisle anılan kadro ile ilişiğinin bu tarih itibariyle kesilmesi ve görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemde ve bu işleme karşı yapılan itirazın reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesi ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının görev süresinin uzatılmaması yönünde Bölüm Başkanı ve Dekanlık görüşü olduğu, davacının görev yaptığı bölümün YÖK’ün uygun görmesi üzerine kapatıldığı, Konvansiyonel Enerji Anabilim Dalı’nın açıldığı, bu Anabilim Dalı’na da başka birinin atanmış olduğu, davacının hizmetine ihtiyaç olmadığı ve yeniden atanmasının söz konusu olmadığı, bildirim niteliğindeki işlemin iptal davasına konu edilemeyeceği, davacının görev süresinin uzatılmamasında kamu yararı olduğu, Üniversitede eğitimin Almanca olduğu, ders verebilecek düzeyde Almanca bilen akademisyenlerin olması gerektiği, davacının Almanca kurslarının büyük çoğunluğuna katılmadığı ve bilgilendirme yapmadığı, yeterlik sınavına girmekten imtina ettiği, davacının konferansa katılmasının sorun olmadığı hatta Üniversite tarafından desteklendiği, ancak tek gün izin verilmesine rağmen 3 gün izin kullanmanın sadakat yükümlülüğüne aykırı olduğu, yüksek lisansı 4 senede bitirdiği, bunun başarısızlık göstergesi olduğu, yerindelik denetimi yapılamayacağı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 05/04/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY:
(X)- Dava; Türk Alman Üniversitesi Fen Fakültesi … Bölümü … Anabilim Dalı’nda 2547 sayılı Kanun’un 33. maddesi kapsamında araştırma görevlisi kadrosunda çalışmakta olan davacı tarafından, “2547 sayılı Kanun’un 33/a maddesine göre 04/01/2017 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile araştırma görevlisi olarak atanmış olduğu ve görev süresinin anılan kanun hükmü çerçevesinde 03/01/2018 tarihi mesai bitimi itibariyle kendiliğinden sona ereceği” yönünde tesis edilen işleme karşı 10/01/2018 tarihli itiraz dilekçesi ile yapmış olduğu başvurunun; araştırma görevlisi kadrosundaki görevinin ‘bilimsel yetersizliği’ nedeniyle 2547 sayılı Kanun’un 33/a maddesi uyarınca 04/01/2018 tarihi itibariyle sona erdirildiğine dair 18/01/2018 tarihli işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdareye; sözleşmeli personel çalıştırıp çalıştırmama veya sözleşmesi sona eren bir personelin sözleşmesini yenileyip yenilememe konusunda takdir hakkı tanındığında tartışma bulunmamakta, takdir hakkının kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullanılacağı hususu ise yargısal içtihatlarla istikrarlı şekilde gözetilmektedir. Kimi hukuk yazınında ve yargı kararlarında; idarenin sözleşme yenilememe yönünde tesis ettiği işlemler ile devam eden bir sözleşmenin feshine yönelik işlemler arasındaki nitelik farkı gözetilmeksizin, sözleşme yenilememe işlemlerinde de idarenin kullandığı takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun kullanıldığının, idarece ispat edilmesi yani somut delillerle ortaya konulması gerektiği ifade edilmektedir. Oysa, devam eden bir sözleşmenin feshi işleminde idarenin, feshin haklılığını ispat etmek diğer bir anlatımla sözleşmenin niçin feshedildiğini somut gerekçelerle ortaya koymak zorunluluğu bulunmasına karşın, süresi bitmiş bir sözleşmenin yenilenmemesi konusunda idareye ispat külfeti yüklemek yani sözleşmenin niçin yenilenmediğinin somut gerekçelerle ortaya konulmasını beklemek ya da mahkeme kararlarıyla idareyi sözleşme yenilemeye zorlamak, kanun koyucunun idareye tanıdığı takdir yetkisini büsbütün ortadan kaldırma, her nasılsa bir defa sözleşme imzalayan bir kişinin disipliner sonuç doğuran bir eylemde bulunmadığı ve bu eylemin soruşturma raporuyla tespit edilmediği sürece sözleşmesinin yargı kararıyla mütemadiyen yenilenmesini sağlama sonucunu doğuracaktır.
Öte yandan sözleşme ilişkisinin başlangıcında ilgililer tarafından sözleşmenin süreli olduğu ve sürenin bitiminde kendiliğinden ortadan kalkacağı bilinmekte olup, sözleşmesinin devamı konusunda haklı bir beklenti oluştuğundan da söz edilemez.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde, davacının süresi biten sözleşmesinin yenilenmediğinin bildirilmesi işlemine karşı yaptığı itirazın reddine dair tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görmediğimden, temyize konu kararın bozulması gerektiği görüşü ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.