Danıştay Kararı 8. Daire 2020/3169 E. 2022/7896 K. 21.12.2022 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/3169 E.  ,  2022/7896 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/3169
Karar No : 2022/7896

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …’ya velayeten kendi adlarına asaleten
… ve …
2- …
3- …
4- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, dava dışı bir şirkete ait aracın seyir halindeyken tekerleğinin yerinden çıkarak … Ortaokulu bahçesinde oynamakta olan …’ya çarparak hayatını kaybetmesine neden olduğundan bahisle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, anne … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 75.000,00-TL manevi, baba … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 75.000,00-TL manevi, kardeş … için 50.000,00-TL manevi, dede … için 30.000,00-TL manevi, anneanne … için 30.000,00-TL manevi, babaanne … için 50.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 320.000,00-TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; ölüm olayının davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı konusunda bir saptamanın bulunmadığı, idarenin elim sonucun oluşmasında bir kusurunun bulunup bulunmadığının, zarar ile idarenin yürüttüğü hizmet arasında bir nedensel bağ olup olmadığı hususlarında bir tespitin bulunmadığı, zararın meydana gelmesinde üçüncü kişinin/kişilerin kusurlu olduğunun ceza yargılaması, soruşturma dosyası ve bu dosyalar içeriği alınan bilirkişi raporlarıyla açıkça ortaya konulduğu, (olayın niteliği itibarıyla üçüncü şahsın kusurundan meydana gelmesi nedeniyle kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince de tazmin sorumluluğunun da bulunmadığının) yasal koşulları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek, 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, okulun kara yoluna bakan cephesinde ve yan cephesinde beton duvar bulunmadığı, sadece 1 metre yüksekliğinde tel çit bulunduğu, olaydan sonra beton duvar yapıldığı, idarenin olayda müşterek, müteselsil, müterafik kusurlu olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
07/04/2017 tarihinde sürücü …’nin sevk ve idaresinde olan kamyonun sol arka dingil dış lastiğinin yerinden çıkarak … Ortaokulu çitini aşarak, okul bahçesinde bulunan davacılar yakını 2003 doğumlu ve 8. sınıf öğrencisi olan …’ya çarparak ölümüne neden olması üzerine fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, anne … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 75.000,00-TL manevi, baba … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 75.000,00-TL manevi, kardeş … için 50.000,00-TL manevi, dede … için 30.000,00-TL manevi, anneanne … için 30.000,00-TL manevi, babaanne … için 50.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 320.000,00-TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın ‘Yargı yolu’ başlıklı 125. maddesinin 7. fıkrasında; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış olup ‘Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik’ başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında; “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.” hükmü, 2. fıkrasında; “Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” hükmü yer almıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ‘Davalar’ başlıklı 25. maddesinin 4. fıkrasında; “Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘Manevi tazminat’ başlıklı 56. maddesinin 2. fıkrasında; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare, yasalarla kendi yetki ve sorumluluğuna bırakılan kamu hizmetini yasal yetkileri içinde ve gereği gibi yürütmek amacıyla önceden gerekli teşkilatı kurmak ve bu teşkilatın ve hizmetin gerektirdiği araç, gereç ve personeli her an hizmete hazır tutmak ve hizmetin iyi bir şekilde yürütülmesi için gerekli tüm özeni göstermekle yükümlüdür.
Hizmetin kötü, geç veya hiç işlememesi yüzünden kişilerin zarara uğramaları halinde idarenin hukuksal sorumluluğu söz konusudur ve uğranılan bu zararın hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmini gerekmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesi dolayısıyla idarelerin, tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için de, ortada bir idari eylemin veya işlemin (idare tutum ve davranışın) bulunması, bu eylem veya işlemden zarar meydana gelmesi, bu idari eylem ve işlem ile zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekir ve zarar doğuran eylem ya da işlemin idareye bağlanabilmesi durumunda, kusurlu ve kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tazmini cihetine gidilmesi icap etmektedir.
Bu kapsamda, tazminat hukukunun amacının idarenin yürütmekle görevli ve yetkili olduğu hizmeti kusurlu yürütmüş olması nedeniyle kişilerin uğradığı zararların karşılanması olduğu şüphesizdir.
Tam yargı davalarında, öncelikle; zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas olduğundan, olayın oluşumu ve zararın niteliğinin irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
İdarelerin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetlerin sonucunda, idare ile bireyler arasında birey zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuki kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin/çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu surette oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare, Anayasamızın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta; okul müdürünün de imzaladığı 30/03/2016 tarihli risk değerlendirme kontrol listesinin 3.19 maddesinde, bahçe dışından okulu tehdit eden unsurlar için tedbirlerin alındığına ilişkin ‘hayır’ kutucuğunun işaretlendiği, 15/06/2016 tarihli kontrol listesinin 3.19 maddesinde, bahçe ihata duvarı ve ekleri yıkılma, yırtma ve kesme gibi riskleri taşıdığına ilişkin ‘evet’ kutucuğunun işaretlendiği, 3.2 maddesinde, bahçe dışından okulu tehdit eden unsurlar için tedbirlerin alındığına ilişkin ‘hayır’ kutucuğunun işaretlendiği; başlatılan idari soruşturmada, ifadesi alınan okul müdürü tarafından, bahçenin yan tarafında bulunan tel örgü yerine ihata duvarının yapılması ve bahçe kapısının yapılması için İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yazı yazıldığı, okul bahçesinin kapısının bahçe düzenlemesi yapılırken bir yıl önce çıkarıldığı ve yerine takılmadığı hususlarına yer verildiği, konuya ilişkin yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 09/05/2017 tarihli raporda, okulda yapılan ve Bakanlık tarafından 30/11/2016 tarihine kadar MEBBİS modülüne girilmesi istenilen risk değerlendirmelerinin İlçe İş Sağlığı ve Güvenliği Büro Yöneticisi … tarafından girildiği, okul çalışanlarının kazaya kadar konuya vakıf olmadıkları, kazadan sonra risk değerlendirme modülüne eklemeler yapıldığı hususlarına yer verilmiştir.
Konuya ilişkin adli yargı mercilerinde alınan raporlardan; 02/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’nin asli kusurlu, müteveffa …’nın kusursuz olduğu,
27/09/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporu’nda; sürücü … ile oto yetkilisi …’nın kusurlu, şirket yetkilileri ile müteveffa …’nın kusursuz olduğu, 26/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; araç işleteni şirket yetkilisi …, sürücü …’nin müştereken ve müteselsilen asli kusurlu, oto yetkilisi …’nın müştereken kusurlu oldukları, kazanın meydana geldiği okul alanı içerisindeki öğrenci ve çalışanların çevreden kaynaklanan sağlık ve güvenlik ile ilgili tehlike ve risklere karşı gerekli koruyucu önlemleri gereği gibi almayan, okulun akaryakıt istasyonuna bakan cephesine keşif sırasında görülen önlemleri kaza olmadan önce almayan okul idaresi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de müştereken kusurlu oldukları, müteveffa …’nın kusursuz olduğu, 02/04/2018 tarihinde alınan bilirkişi raporunda; sürücü …, araç işleteni şirket ve yetkilisi … ile oto lastik servisinin kusurlu olduğu, müteveffa …’nın kusursuz olduğu, 06/08/2019 ve 22/10/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporlarında ise; sürücü …’nin tali kusurlu, oto yetkilisi …’nın asli kusurlu, şirket yetkilileri ile müteveffa …’nın kusursuz olduğu, hususlarına yer verilmiştir.
Dava konusu olayda, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu açık olup dava dışı sürücü …, oto yetkilisi …, araç işleteni şirket ve yetkilisi …’nin kusurları da dikkate alınarak, kusur araştırması yapıldıktan sonra ve adli yargıda davacıların açtığı diğer davalar da dikkate alınarak mükerrer ödemeye yol açmayacak şekilde bir karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, UYAP üzerinde yapılan incelemede; davacılardan, …’nın temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararından önce 31/12/2019 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla birlikte, manevi tazminat, her ne kadar talep eden kişiyle ilgili bir zarara ilişkin olabilir ise de, dava konusu nedeniyle uğranıldığı iddia edilen manevi zararın tazmini istemi, netice itibariyle bir paraya taalluk ettiğinden ve bu yönüyle mirası da etkileyeceğinden, bu davadaki istemin yalnız öleni ilgilendiren davaya ait bir istem olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, ölene ait bulunan bütün haklar, mallar ve borçlar mirasçılara geçeceğinden, açılmış bulunan bu tür davaları ölenin mirasçılarının takip etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; davacılardan …’nın vefat etmiş olması ve uyuşmazlığın yalnız öleni ilgilendiren bir dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bir karar verileceği açıktır.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, davacılardan …’ya velayeten anne ve baba tarafından açılan işbu davada, …’ya velayeten anne ve baba tarafından avukata verilen bir vekaletnamenin bulunmadığı görüldüğünden, bozma kararı üzerine yapılacak yargılamada bu eksikliğin de tamamlanması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 21/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.