Danıştay Kararı 8. Daire 2020/3061 E. 2023/106 K. 24.01.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/3061 E.  ,  2023/106 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/3061
Karar No : 2023/106

Temyiz İsteminde Bulunanlar : I- (Davalı) … Valiliği
Vekilleri : Av. …
II- (Davacılar)
Kendi Adlarına Asaleten ve Küçük Çocukları … ile …’ye Velayeten Babaları … ve Anneleri …
Vekilleri : Av. …
Diğer Davalı : … Bakanlığı
Vekili : …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, taraflarca hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Davalı idareler tarafından tarafından, davacının maddi ve manevi tazminatın düşüklüğü nedeniyle kanun yoluna başvurulduğu, istemin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz istemlerinin reddi ile kararın maddi tazminatın ıslah edilen kısmına uygulanacak yasal faizin başlangıç tarihi yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince dosya tekemmül ettiğinden davalının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava; Davacılardan … ve … ‘nin çocuğu … ‘nin Malatya Merkez … İlkokulu 2-H sınıfı öğrencisi iken 21/09/2012 tarihinde kendi sınıfının da yer aldığı koridorda 2-G sınıfının kapısının bir başka öğrenci tarafından açılması sırasında kapı kolunun sol gözüne çarpması sonucunda yaralanması ve görme duyusunu kaybetmesi olayında, sınıf kapısının koridora açılıyor olması, kapının eski ve ağır olması, kapı kolunun metalden ve köşeli olması, okulların iç ve dış donanımında öğrencilerin güvenliği bakımından gerekli standartların oluşturulmaması ve okullarda öğrencilerin güvenliği için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, … için 150.000,00TL maddi, 50.000,00TL manevi; anne ve babanın her biri için 50.000,00TL manevi ve kardeşi … için 20.000,00TL manevi olmak üzere toplam 320.000,00TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Dairemizce verilen bozma kararı sonrası bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, … ‘nin gözüne kendi sınıfının da yer aldığı koridorda koşarken 2-G sınıfının kapısının bir başka öğrenci tarafından açılması sırasında kapı kolunun çarpması sonucunda yaralandığının açık olduğu, idarenin bu zararın oluşumunda doğrudan etkisi bulunmamakla birlikte, öğrencinin okul idaresinin gözetim ve denetiminde bulunduğu süre zarfında meydana gelen olayda davalı idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca zararı tazmin sorumluğu bulunduğu, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nca düzenlenen 18/03/2019 tarihli raporda özetle; davacı …’nin E cetveline göre (yaşına göre) %32,3 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağının belirtildiği, hesap bilirkişisine yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 21/11/2019 tarihinde Mahkeme kaydına giren ek bilirkişi raporunda … ‘nin iş gücü kaybının peşin değerinin 379.447,31-TL olduğunun tespit edildiği, davacılar tarafından, 30.12.2020 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile ıslah talebinde bulunularak … için 379.447,31-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesinin istenildiği, dava konusu olayda manevi tazminatın koşullarının bulunduğu ve bu nedenle olayın ağırlığı dikkate alınarak davacıların duyduğu üzüntü ve ıstırap karşılığı olarak davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak; maddi tazminat isteminin kabulüne, 379.447,31-TL (ıslah edilen tutar) maddi tazminatın 150.000,00-TL’sinin 23/08/2013 tarihinden, 229.447,31-TL’lik maddi tazminatın ise Milli Eğitim Bakanlığı yönünden 02/01/2020 tarihinden, Malatya Valiliği yönünden ise 04/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacılara ödenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, davacılardan … için 20.000,00 TL, annesi … için 10.000,00 TL, babası … için 10.000,00 TL, kardeşi … için 5.000,00.-TL manevi tazminatın başvuru tarihi olan 23/08/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerden alınarak davacılara ödenmesine, hükmedilen tutarı aşan 125.000,00-TL manevi tazminat talebi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararının, maddi ve manevi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının, hükmedilen maddi tazminat miktarına işletilen yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına bağlı olup; temyiz incelemesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile ”Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” cümlesi, aynı Kanunun 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak ”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
İdarenin işlem, eylem ve faaliyetleri nedeniyle uğranılan zararların tazmini için açılan davalarda; eksilen ya da yoksun kalınan maddi değerin zaman içinde gecikmesi, bu gecikmeden doğan zararın telafisi için hükmedilecek maddi tazminata 3095 sayılı Kanun uyarınca faiz yürütülmesini gerekli kılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacılar vekilinin 23/08/2013 tarihli dilekçe ile davalı idarelere başvurarak anılan idareleri bu tarih itibarıyla temerrüde düşürdüğü, davalı idarelerce tazminat isteminin reddedilmesi nedeniyle davacılar için 150.000,00-TL maddi, 170.000,00-TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacılar tarafından ıslah edilen bu yeni zarar miktarının, davacıların, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır.
Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradesini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacı tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan ve Mahkemece kabul edilen dava değerine davalı idarenin temerrüde düştüğü idareye başvurma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda; Mahkeme kararında ”229.447,31-TL’lik maddi tazminatın ise Milli Eğitim Bakanlığı yönünden 02/01/2020 tarihinden, Malatya Valiliği yönünden ise 04/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacılara ödenmesine” ibaresinin ”229.447,31-TL’lik maddi tazminatın ise Milli Eğitim Bakanlığı yönünden 27/08/2013 tarihinden, Malatya Valiliği yönünden ise 23/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacılara ödenmesine” şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi ile anılan kararın 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca belirtilen şekilde düzeltilerek onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.