Danıştay Kararı 8. Daire 2020/2422 E. 2023/946 K. 02.03.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2020/2422 E.  ,  2023/946 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/2422
Karar No : 2023/946

Temyiz İsteminde Bulunanlar : 1- (Davacı) …
Vekili : Av. …
2- (Davalı) … Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz istemlerinin reddi ile kararın maddi tazminatın ıslah edilen kısmına uygulanacak yasal faizin başlangıç tarihi yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının eşinin … tarihinde … numaralı Devlet karayolunu takiben Ardahan ilinden Kars iline doğru seyir halinde iken meydana gelen trafik kazasında vefat etmesi olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen 150.000,00-TL maddi (ıslah edilmiş haliyle 251.079,00-TL) ve 75.000,00-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, maddi tazminat istemi yönünden; dava dosyasında yer alan bilirkişi raporları ile sair evrakın tetkikinden, …tarihinde … numaralı Devlet karayolunu takiben Ardahan ilinden Kars iline doğru seyir halinde iken meydana gelen trafik kazasında davacının eşinin vefat etmesi olayında, 6001 sayılı Kanun uyarınca Devlet karayolunun bakım, onarım ve denetiminden sorumlu davalı idarenin olay mahallindeki yolun mevcut durumunu göz önüne alarak bu mahale yaklaşan sürücüleri uyarı mahiyetindeki nizamlara uygun işaretlemeleri yapmaması sebebiyle %50 oranında kusurlu olduğu; meydana gelen ölüm olayı sonucunda davacının desteğinden yoksun kalması sebebiyle uğradığı zararın kusuru nispetinde davalı idarece karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle 251.079,00-TL maddi tazminatın 150.000,00-TL’si için idareye başvuru tarihi olan 14/11/2012 tarihinden itibaren, 101.079,00-TL’si için ıslah dilekçesinin idareye tebliğ edildiği 28/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, manevi tazminat yönünden ise meydana gelen trafik kazası sonucunda davacının eşini kaybetmesi sebebiyle duyduğu elem ve ıstırabın kısmen de olsa hafifletilmesi amacıyla, kusuru nispetince davalı idare tarafından davacıya manevi tazminat ödenmesi gerektiği gerekçesiyle 30.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 14/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, 45.000,00-TL manevi tazminatın ise reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararının, maddi ve manevi tazminata ilişkin kısmı ile hükmedilen manevi tazminat miktarına işletilen yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının, hükmedilen maddi tazminat miktarına işletilen yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına bağlı olup; temyiz incelemesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile ”Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” cümlesi, aynı Kanunun 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak ”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
İdarenin işlem, eylem ve faaliyetleri nedeniyle uğranılan zararların tazmini için açılan davalarda; eksilen ya da yoksun kalınan maddi değerin zaman içinde gecikmesi, bu gecikmeden doğan zararın telafisi için hükmedilecek maddi tazminata 3095 sayılı Kanun uyarınca faiz yürütülmesini gerekli kılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından 14/11/2012 tarihinde davalı idarelere başvurarak davalı idareyi bu tarih itibarıyla temerrüde düşürdüğü, davalı idarece tazminat isteminin reddedilmesi nedeniyle 150.000,00-TL maddi, 75.000,00-TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacı tarafından ıslah edilen 251.079,00 TL yeni zarar miktarının, davacının, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır.
Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacının ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulunduğu bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacının tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradesini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacı tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan ve Mahkemece kabul edilen dava değerine davalı idarenin temerrüde düştüğü idareye başvurma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda; Mahkeme kararında ” 251.079,00-TL maddi tazminatın 150.000,00-TL’si için idareye başvuru tarihi olan 14/11/2012 tarihinden itibaren, 101.079,00-TL’si için ıslah dilekçesinin idareye tebliğ edildiği 28/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine,” ibaresinin ‘251.079,00-TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 14/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine” şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi ile anılan kararın 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca belirtilen şekilde düzeltilerek onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 02/03/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- Dava; davacının eşinin … tarihinde … numaralı Devlet karayolunu takiben Ardahan ilinden Kars iline doğru seyir halinde iken meydana gelen trafik kazasında vefat etmesi olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen 150.000,00-TL maddi (ıslah edilmiş haliyle 251.079,00-TL) ve 75.000,00-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Davaya konu uyuşmazlık, hukuka aykırı haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Haksız fiilden doğan tazminat borçlarında temerrüt, haksız fiil tarihinde kendiliğinden gerçekleşir. Bu itibarla ayrıca bir bildirim yapılmasına gerek yoktur.
Bu durumda, davacılar tarafından da talep edildiği üzere, hükmedilen maddi ve manevi tazminata olay tarihinden (14/09/2011) itibaren yasal faiz işletilmesi ve temyize konu kararın tazminata işletilecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının belirtilen şekilde düzeltilmesi gerektiği görüşüyle bu kısma yönelik çoğunluk kararına katılmıyorum.