Danıştay Kararı 8. Daire 2019/7245 E. 2020/5075 K. 11.11.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2019/7245 E.  ,  2020/5075 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/7245
Karar No : 2020/5075

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü … Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı)

VEKİLİ : Av. …

DAVALI YANINDA MÜDAHİL : …

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … ili, … ilçesi, … mahallesinde bulunan … ada, … parsel sayılı taşınmazın kullanıcısı olan davacı tarafından, taşınmazın 2/B çalışmaları sırasında 178,87 metrekare olarak tespit edildiği, eksik tespit edilen 20,39 metrekarelik kısmın hatalı olarak … parsel kullanıcısına 6292 sayılı Kanun uyarınca satıldığı belirtilerek, 20,39 metrekarelik kısmın … parsel malikine satışına ilişkin … tarihli işlemin iptal edilmesi istemiyle yapılan 12/07/2017 tarihli başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K: … sayılı kararında; her ne kadar dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davacı tarafından kullanıldığına ilişkin bir tespite yer verilmemişse de, dava dosyası içerisinde bulunan bilgi ve belgeler ile … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında sunulan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişi incelemesi sonucunda anılan dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; “kadastro ve 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan tespitin hatalı olduğu, davacının fiili kullanımında olan 20,39 metrekarelik kısmın müdahil … no.lu parsel sahibine satıldığı, anılan yerin müdahil Abdülhamit Yıldız’ın değil, davacının fiili kullanımında olduğunun” ortaya konulduğu anlaşılmakla, 6292 sayılı Kanun’un 6.maddesi uyarınca satış yapılacak kişinin taşınmazı kullanan ve/veya muhdesat sahibi olması gerektiğinden, 6292 sayılı Kanun’un 6.maddesi uyarınca yapılan 11/12/2014 tarihli satış işleminin 20,39 metrekareye ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; … ili, … ilçesi, … mahallesinde bulunan … ada, … parsel sayılı taşınmazın, kullanıcısı olan …’a satışının yapılmasına ilişkin 11/12/2014 tarihli işlem davacıya tebliğ edilmediğinden dava açma süresinin hesabının yapılabilmesi için davacının bu satış işleminden ne zaman haberdar olduğunun, başka bir ifadeyle davacının bu işleme hangi tarihte muttali olduğunun belirlenmesinin önem taşıdığı, Dairelerinin ara kararı ile getirtilen … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında mevcut, 21/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda, “… parsel sayılı 271,68 m² alanlı, arsa vasıflı taşınmazın tamamı, 07/09/2010 tarihli tesis kadastrosu ile Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken, 11/12/2014 tarihinde, 6292 sayılı Kanun gereğince …’a satılarak adına tescil edilmiştir.” açıklamasına yer verildiği, davacı …’nın bu bilirkişi raporundan en geç duruşmanın yapıldığı 14/02/2017 tarihinde haberdar olduğu ve asil olarak kendisinden sorulması üzerine “Rapora bir diyeceğim yoktur. Ancak hangi amaçla bir değer bildirdiğini anlayamadım. 25 m² yer için Milli Emlak’ın tespit ettiği değerden daha yüksek bir değer tespit edilmiştir. Bu nedenle değer kısmını kabul etmiyorum.” cevabını verdiği de dikkate alındığında davacının en geç 14/02/2017 tarihinde satış işleminden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna varıldığı, 2577 sayılı Kanun’un 7. ve 11. maddelerine göre, 11/12/2014 tarihli satış işleminden 14/02/2017 tarihinde haberdar olan davacının, bu tarihi takip eden altmış gün içinde iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açması veya dava açma süresi içinde, üst makama, üst makam yoksa işlemi yapan makama başvurarak satış işleminin kendisini ilgilendiren 20,39 m²’lik kısmının kaldırılmasını, değiştirilmesini, yeni bir işlem tesis edilmesini veya iptalini istemesi gerekmekte iken, davacının altmış günlük dava açma süresini geçirdikten sonra 12/07/2017 tarihinde davalı idareye başvurarak, 6292 sayılı Kanun uyarınca … parsel sahibi lehine tesis edilen 11/12/2014 tarihli satış işleminin 20,39 m²’lik kısmının iptal edilmesini istediği, idarece talebine cevap verilmemesi üzerine 09/11/2017 tarihinde bakılan davanın açıldığı görüldüğünden, dava açma süresi geçirildikten sonra yapılan başvurunun dava açma süresini ihya etmeyeceği de dikkate alındığında, yasal süresi içinde açılmayan bu davanın esasının incelenmesi hukuken mümkün olmadığından, süresinde olmayan davada işin esasına girilerek verilen iptal kararında da hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüne, … İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesinin kararındaki yaklaşım ile, adli yargıdaki davanın açıldığı tarihte satış işleminden haberdar olduğunun da kabul edilebileceği, ancak bu yaklaşımın doğru olmadığı, 6292 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre, satışın hak sahiplerine yapılması gerektiği ve bu bakımdan hakkının tekrar tekrar ihlal edildiği, yapılan başvurunun süreyi canlandırma değil hakkın yerine getirilmesi talebi olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… ili, … ilçesi, … mahallesinde bulunan ve davacının kullanımında olan … ada, … parseli de kapsar şekilde yapılan kadastro çalışmaları sırasında … parselin 173,87 m² olarak tespit gördüğü, davacı tarafından etrafı duvarla çevrili parselin 190,59 m² iken 2/B çalışmaları sırasında daha düşük yüzölçümüyle tespit edildiği belirtilerek 28/07/2015 tarihinde kadastro tespitine itiraz davası açıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesince mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, 09/05/2017 tarih ve E:… K:… sayılı kararla, … parsel sayılı taşınmazın 271,68 m² olarak Hazine tarafından 6292 sayılı Kanun gereği davalı …’a satıldığı ve tapunun davalı adına olduğu, davalı adına oluşan tapunun dava tarihinden önce olduğu da anlaşılmakla davalıya yapılan satışın idari nitelikte olmasından dolayı idari işlem iptal edilmeden davanın görülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın ön şart yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, bu karar üzerine davacının 12/07/2017 tarihinde davalı idareye başvurarak, 6292 sayılı Kanun uyarınca … parsel sahibine yapılan 11/12/2014 tarihli satış işleminin 20,39 m²’lik kısmının iptal edilmesinin istenildiği, idarece söz konusu başvuruya herhangi bir cevap verilmemesi üzerine zımnen ret işlemine karşı 09/11/2017 tarihinde bakılan davanın açıldığı ve 11/12/2014 tarihli satış işleminin 20,39 m²’lik kısmının iptal edilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un 11. maddesinde ise, “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, … ili, … ilçesi, … mahallesinde bulunan … ada, … parsel sayılı taşınmazın davacının kullanımında olduğu, söz konusu taşınmazın yüzölçümünün eksik hesaplanarak müdahilin kullanımında olan 19 parsel sayılı taşınmaz içerisinde gösterildiği gerekçesiyle kadastronun iptali istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, … parselin 20,39 m²’lik kısmının davacının kullanımında iken kadastro sonucu … parsel içerisinde gösterildiği belirtilerek, … parselin 6292 sayılı Kanun uyarınca müdahile satılması nedeniyle, bu işlem iptal edilmeden davanın görülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından 20,39 m²’lik kısmın müdahile satışına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesinin talep edildiği görülmektedir.
Olayda, davacının … parsel sayılı taşınmazın müdahile satılmasına ilişkin işlemi öğrendiği tarihten ziyade, söz konusu satış nedeniyle menfaatinin etkilenip etkilenmediğinin ve bu durumdan ne zaman haberdar olduğunun önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim satış işlemi, davacı tarafından kadastro tespitinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, adli yargı mahkemesince işin esası hakkında karar verilmesine engel olarak, davanın usulden (ön şart yokluğu nedeniyle) reddine karar verilmesi üzerine davacının menfaatini etkiler hale gelmiştir. Başka bir ifadeyle, karar sonucunda davacı, kadastro tespitinin iptalini talep edebilmek için öncelikle satış işleminin iptal edilmesi gerektiğini öğrenmiştir.
Bu bakımdan, adli yargı kararının tebliğinden itibaren davacının menfaatinin etkilendiği ve durumdan haberdar olduğunun kabulü gerekmekte olup, kararın kesinleşmesinden sonra ise davacının harekete geçerek satış işleminin iptalini talep etmesi beklenmelidir. … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, 11/07/2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve davacı tarafından ertesi gün 12/07/2017 tarihinde müdahile yapılan satış işleminin iptaline karar verilmesinin talep edildiği, anılan kararın ise davacının başvurusundan çok sonra 11/09/2017 tarihinde kesinleştiği açıktır.
Bu durumda, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında her ne kadar, davacının 11/12/2014 tarihli satış işleminden 14/02/2017 tarihinde haberdar olduğu ve bu tarihten itibaren 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre başvuru yapması gerekirken sürenin kaçırıldığı belirtilmiş ise de, 11/12/2014 tarihli satış işleminin davacının menfaatini etkiler hale geldiğinin mahkeme kararının tebliğ tarihi olan 11/07/2017 tarihinden itibaren öğrenildiği ve henüz karar kesinleşmeden satış işleminin iptalinin talep edildiği görülmektedir.
Bu itibarla, davacı tarafından süresi içerisinde yapılan başvurunun zımnen reddine dair dava konusu işlemin iptali yönündeki İdare Mahkemesi kararını, esasının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönündeki Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 11/11/2020 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.