Danıştay Kararı 8. Daire 2019/625 E. 2023/1660 K. 05.04.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2019/625 E.  ,  2023/1660 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/625
Karar No : 2023/1660

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACILAR)
1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLİ : Av. …

2- (DAVALI) … Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, Manisa İli, Yunusemre İlçesi, … Mahallesi, … Mevkiinde tarla yolu girişinde tıkanan su kanalı sifonunun 10.07.2015 tarihinde davalı idare görevlilerince açılmaya çalışıldığı sırada idarenin hizmet kusuru nedeniyle …’nın vefat etmesine ilişkin olayda ölen kişinin desteğinden yoksun kaldıkları ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak eşi … için 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, oğulları … için 50.000,00 TL, …için 50.000,00 TL ve … için 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 210.000,00 TL tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davalı idarenin kusur oranı, olayın oluş şekli, zararın niteliği dikkate alındığında ve davacıların yakını müteveffa …nın ölüm olayında % 50 oranda kusurlu olması durumları birlikte değerlendirildiğinde, elem ve üzüntü içerisinde bulundukları, buradan hareketle idarenin, davacıların manevi zararına yol açan hizmet kusurunun olduğu, manevi zararın niteliği ve hükmedilecek manevi zararın zenginleşmeye yol açmaması gerektiği hususları da göz önünde tutularak, davalı … Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından oluşan manevi zararın tazmin edilmesi gerektiği, gerekçesiyle, davacılardan …nın maddi tazminat isteminin kabulüne, toplam 46.462,00-TL maddi tazminatın 10,000-TL’sinin davalı idareye başvuru tarihi olan 13/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile kalan 36,460-TL’sinin ise ıslah (18.12.2017) tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile olmak üzere toplam 46,462,00-TL maddi tazminatın davalı … Su ve Kanalizasyon İdaresi’nden alınarak, davacı …’ya verilmesine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, davacılardan … için toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 13/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …Su ve Kanalizasyon İdaresi’nden alınarak davacı …’ya verilmesine, diğer davacı kardeşler için toplam 105.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 13/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi’nden alınarak davacı …, … ve …için her birine 35.000 TL verilmesine, fazlaya ilişkin tazminat ve faiz isteminin reddi karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1- Davacılar tarafından, müteveffanın kusurlu olmadığı, hükmedilen hem maddi hem manevi tazminatın az olduğu, hakkaniyetin sağlanması adına kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2- Davalı idare tarafından, ölenin asli idare çalışanlarının tali kusurlu olduklarının bilirkişi raporuyla ortaya konulduğu, hal böyle iken %50 kusur verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı … Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının faiz başlangıç tarihi kısmı yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İLGİLİ MEVZUAT:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
Yine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde “temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay’ın kararı düzelterek onayacağı” hükme bağlanmıştır.
Temyize konu Mahkeme kararı taraflarca temyiz edilmiş olup; uyuşmazlıkta, destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç tarihi yönünden değerlendirme yapılmıştır.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile; “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanun’a Geçici 7. madde ile “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü eklenmiştir.
6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde; “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Faiz, idarenin tazmin borcu bağlamında, kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradelerini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak davacılar tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan dava değerinin tamamına davalı idarenin temerrüde düştükleri idareye başvurma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 09/06/2020 tarih ve E:2019/53, K:2020/853 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının “kabul edilen 46.462,00-TL maddi tazminatın 10,000-TL’sinin davalı idareye başvuru tarihi olan 13/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile kalan 36,460-TL’sinin ise ıslah (18.12.2017) tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalı idarece davacılara ödenmesine” kısmının, “”kabul edilen 46.462,00-TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 13/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı idarece davacılara ödenmesine” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Temyize konu kararın diğer kısımları yönünden ise; karar hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz istemlerinin reddine,
2. …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 05/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.