Danıştay Kararı 8. Daire 2019/4971 E. 2023/647 K. 16.02.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2019/4971 E.  ,  2023/647 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/4971
Karar No : 2023/647

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI) … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

2- (DAVACI) … San. Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :… Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:2018/3483 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, Adıyaman İli, Gerger İlçesi, … Köyü’nde yapılması planlanan … Hidroelektrik Santrali projesinden vazgeçilerek, verilen orman sahası kullanım izninin iptal edilmesi ve ödenen ağaçlandırma bedeli, arazi izin bedeli ve 2015 yılı arazi izin bedellerinin iadesi istemiyle yapılan 07.10.2015 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; hidroelektrik santral inşaası gibi yüksek maliyetli bir projeyi üstlenen davacı şirketin, gerekli izinleri almadan önce proje sahasını tetkik ettirerek beklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği, 07.11.2014 tarihinde … İl Afet Müdürlüğü’ne başvuru yaptığı esnada proje sahasının bir kısmının heyelan bölgesinde olduğunu bildiği, zira daha öncesinde, elektrik üretim lisansının iptalini isteyerek projeden kesin olarak vazgeçme iradesini ortaya koyduğu, fakat artık, 11.10.2013 tarihinde verilen kesin iznin başlangıç tarihinden itibaren bir yıllık iade süresi geçtikten çok sonra 07.10.2015 tarihinde davalı idareye iznin iptal edilmesi ve ödediği bedellerin iadesi istemiyle yaptığı başvurunun artık idarece karşılanma zorunluluğunun kalmadığı, davacının, “1 yıllık sürenin uygulanamayacağı, zira ortada mücbir sebep olduğu” yolundaki itirazı ise, az önce belirtildiği üzere ticari özen gösterilmemesinden mütevellit somut durumun mücbir sebep olarak kabulüne imkan olmadığından (kaldı ki, teknik olarak ortada bir mücbir sebep olmayışından) yerinde görülmediğinden dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirkete 11.10.2013 tarihinde kesin izin verildiği, izin tarihinden yaklaşık bir yıl sonra … İl Afet Müdürlüğü’nün … tarihli, … sayılı cevabi yazısıyla bölgenin bir kısmının Bakanlar Kurulu kararıyla afete maruz bölge ilan edildiği ve bölgede her türlü yapı yapılmasının yasak olduğunu öğrendiği, ancak davacı şirketin 30.10.2014 tarihinde elektrik üretim lisansının iptali istemiyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na başvuruda bulunduğu tarih itibariyle dava konusu yerin afete maruz bölge olduğunu bildiğini kabul etmek gerektiği, öte yandan yukarıda yer verilen mevzuat hükmünde belirlenen 1 yıllık sürenin davacının bahse konu yerin afete maruz bölge olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlatılması gerektiği, buna göre davacı şirketin öğrenme tarihi olan 30.10.2014 tarihinden itibaren 1 yıl içinde ( 07.10.2015 tarihinde) iznin iptal edilerek yatırılan bedellerin ve teminatın geri ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurmuş olduğu anlaşıldığından, idarece mevzuatın aradığı diğer koşullar olan; izin verilen saha içinde hiçbir noktada çalışma yapılmamış olması ve izin öncesi doğal yapının bozulmamış olması koşullarının gerçekleşip-gerçekleşmediği hususları tespit edilerek bunun sonucuna göre işlem tesis edilmesi gerekirken kesin izin başlangıç tarihinden itibaren 1 yıl içinde başvuru yapılmadığı gerekçesiyle davacının yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık, istinafa konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı; öte yandan, davacı şirketin ödenen ağaçlandırma bedeli, arazi izin bedeli ve 2015 yılı arazi izin bedellerinin iadesi istemi ile ilgili olarak; davacının mevzuatın aradığı diğer koşullar olan; izin verilen saha içinde hiçbir noktada çalışma yapılmamış olması ve izin öncesi doğal yapının bozulmamış olması koşullarının gerçekleşip-gerçekleşmediği hususları tespit edildikten söz konusu bedellerin iadesi yapılacağından, bu aşama da bahse konu bedellerin davacı şirkete iadesi hakkında karar verilmesine yer bulunmadığı gerekçeleriyle istinaf başvurusunun kabulüyle kararının kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline, davacının ağaçlandırma bedeli, arazi izin bedeli ve 2015 yılı arazi izin bedellerinin iadesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, kesin izin başlangıcı ile iznin iptali arasında 2 yıl süre olduğu, kanun uyarınca tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu, davacı tarafından inşaat çalışmasının başlamadığı, mücbir sebebin söz konusu olduğu öne sürülerek Bölge İdare Mahkemesi kararının karar verilmesine yer olmadığına yönelik kısmı yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, söz konusu olayda mücbir sebep olduğu ve herhangi bir inşaat faaliyetinde bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu belirtilerek davalı idarenin temyiz istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının belirtilen açıklama ile onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı şirket tarafından hidroelektrik santrali yapımı için Adıyaman-Malatya il sınırları dahilinde 224.313,89 m2’lik ormanlık alanın kullanımına izin verilmesi talebiyle yapılan başvuru üzerine … tarihli, … sayılı Bakan oluru ile davacı şirkete Adıyaman-Malatya illeri, Gerger-Pütürge ilçeleri, Meşedibi, Yenibardak-Demirtaş köyleri sınırları dahilinde 224.313,89 m2’lik ormanlık alanda Berat Regülatörü ve HES projesi kapsamında gerekli tesislerin yapılması amacıyla Orman Kanunu’nun 17/3. maddesi ve ilgili yönetmelik uyarınca kesin izin verildiği, sonrasında proje sahasının heyelana bağlı olarak yapı ve yerleşim açısından riskli bölge olduğu duyumları üzerine davacı şirket tarafından izin tarihinden yaklaşık bir yıl sonra 07.11.2014 tarihinde davacı şirket tarafından durumun Adıyaman İl Afet Müdürlüğü’nden sorulduğu, Adıyaman İl Afet Müdürlüğü’nün 10.11.2014 tarihli, 1067 sayılı cevabi yazısıyla bölgenin bir kısmının Bakanlar Kurulu kararıyla afete maruz bölge ilan edildiği ve bölgede her türlü yapı yapılmasının yasaklandığının bildirildiği, bunun üzerine davacı şirketin davacının 30.10.2014 tarihinde elektrik üretim lisansının iptali istemiyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na başvuruda bulunduğu ve 07.10.2015 tarihli dilekçe ile … Orman Bölge Müdürlüğü’ne başvurarak mücbir sebep nedeniyle verilen iznin iptal edilerek ödenen bedellerin iadesini talep ettiği, … Orman Bölge Müdürlüğü’nün … tarihli, … sayılı oluru ile iznin iptal edildiği, ancak ödenen bedellerin iadesi talebinin zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, dava açıldıktan sonra ise, Orman Genel Müdürlüğü’nün … tarihli, … sayılı yazısıyla yatırılan bedellerin iadesinin mümkün olmadığının davacı şirkete bildirildiği anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesinin 3. fıkrasında, “Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğalgaz, altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin; baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların; Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir…” hükmü yer almıştır.
18/04/2014 tarih ve 28976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kanununun 17/3 Ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği’nin Tanımlar ve Kısaltmalar başlıklı 3. maddesinde Arazi izin bedelinin; Verilen izinlerden orman idaresince alınacak kullanım bedelini ifade ettiği, Bedellerin Tespiti başlıklı 9. maddesinde ise, bu bedellerden arazi izin bedelinin her yıl, diğer bedellerin ise izin başlangıcında bir defaya mahsus defaten alınacağı; 11. maddesinin 1. fıkrasında da, teminatın iznin başlangıcında bir defa alınacağı kurala bağlanmıştır.
Anılan Yönetmeliğin “Teminat ve bedellerin iadesi” başlıklı 12. maddesinde ise, “İznin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde kesin izinde alınan bedeller iade edilmez. Teminat ise, taahhüt senedinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi durumunda iade edilir. Aksi halde alınan teminat idarece irat kaydedilir. Teminat borca mahsup edilmez.
İzin sahibinin kesin izinden vazgeçtiğini ve faaliyetini durdurduğunu orman idaresine yazılı olarak bildirdiği durumlarda orman idaresince sahanın geri teslim alındığı tarihte tahakkuk eden bedellerin tamamı tahsil edilir, müteakip yıllara ait bedel tahakkuk ettirilmez.
Ancak;
a) İzin sahibinin kesin izin başlangıç tarihinden itibaren bir yıl içinde vazgeçmesi nedeniyle iznin iptal edilmesi ve yatırılan bedellerin ve teminatın iptal tarihinden itibaren en geç üç ay içinde iadesinin talep edilmesi halinde; izin verilen saha içinde hiçbir noktada çalışma yapılmamış olması ve izin öncesi doğal yapının bozulmamış olmasının heyetçe düzenlenecek raporla tespiti ve bölge müdürlüğünün onayı ile arazi izin bedeli dışındaki bedeller ve teminat faizsiz olarak iade edilir.
b) Verilen kesin iznin Bakanlığın ve/veya Genel müdürlüğün taraf olduğu davalarda yargı kararı nedeniyle iptal edilmesi ve iptalini müteakip altı ay içinde izin sahibinin talep etmesi halinde; izin verilen sahada çalışma yapılmadığının, izin öncesi doğal yapının bozulmadığının heyetçe düzenlenecek raporla tespiti halinde, alınan tüm bedeller ve teminat faizsiz olarak iade edilir.
Kesin izin verilen sahanın bir kısmı üzerindeki iznin iptal edilmesi halinde alınan bedeller iade edilmez. Ancak arazi izin bedeli ve teminat yeni duruma göre güncellenir.
Ön izin bedeli iade edilmez.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta; davacının proje alanının bir kısmının Bakanlar Kurulu kararıyla afete maruz bölge ilan edildiği ve bölgede her türlü yapı yapılmasının yasaklandığı görüldüğünden, idarece mevzuatın aradığı diğer koşullar olan; izin verilen saha içinde hiçbir noktada çalışma yapılmamış olması ve izin öncesi doğal yapının bozulmamış olması koşullarının gerçekleşip-gerçekleşmediği hususları tespit edilerek bunun sonucuna göre işlem tesis edilmesi gerektiği ve davacı tarafından ödenmiş olan bedellerin bu tespitlere göre iade edilip edilmeyeceğine karar verilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan; yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca arazi izin bedelinin her yıl orman idaresince alınan kullanım bedeli olduğunun ifade edildiği ve yönetmelikte belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde arazi izin bedeli dışındaki bedellerin iade edilebileceği ancak arazi izin bedelinin iadesinin söz konusu olmadığı anlaşıldığından, idarece mevzuatta belirlenen şartların mevcut olup olmadığının tespitinden sonra yapılacak değerlendirme sonucunda arazi izin bedeli dışındaki bedellerin iade edilip edilemeyeceğine karar verebileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen açıklama ile ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 16/02/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.