Danıştay Kararı 8. Daire 2019/2957 E. 2023/1835 K. 07.04.2023 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2019/2957 E.  ,  2023/1835 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/2957
Karar No : 2023/1835

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Kooperatifi

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı kooperatif tarafından, … plaka sayılı aracın, ilgili belediyeden izin veya ruhsat almaksızın belediye sınırları dahilinde ticari amaçlı yolcu taşımacılığında kullanıldığı gerekçesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek2/3. maddesine istinaden 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı hakkında ilgili belediyeden izin almaksızın ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapıldığı gerekçesi 2918 sayılı Kanun’un Ek 2/3.maddesi uyarınca işlem tesis edilmiş ise de; 2918 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 11.09.2014 tarih ve E:2014/52, K:2014/139 sayılı kararıyla; alınması gereken izin veya ruhsatı olmaksızın ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapılması ve sürücüsünün araç sahibi olmaması hâlinde tescil plakası sahiplerine sadece ruhsat sahibi olmaları nedeniyle yaptırım uygulanmasının cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturduğu, Anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca, kişilere ceza verilebilmesi için aranan koşullardan birinin hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması, diğerinin ise bu eylemin o kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun kanıtlanmasını gerektirdiği, itiraz konusu kuralda araç sahiplerinin hangi eylemlerinin suç sayıldığı için başkasının eyleminden sorumlu tutulduğu açık bir şekilde gösterilmediği gibi araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının da ne suretle oluştuğunun belirtilmediği, kuralın bu yönleriyle açık ve belirgin olmadığı, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın birinci cümlesinde yer alan “araç sahibine” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “araç sahibine” ibaresi yönünden cezaların şahsiliği ilkesine ve Anayasanın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ek 2. maddesine, 31.5.2012 tarihli ve 6321 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle eklenen üçüncü fıkranın; birinci cümlesinde yer alan “araç sahibine” ibaresi ile ikinci cümlesinin “araç sahibine” yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar verildiği, Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararıyla, dava konusu işlemin dayanağı Kanun hükmü iptal edilmiş olduğundan, ortaya çıkan yeni hukuki durum nedeniyle işlemin hukuka aykırı hale geldiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, Anayasa Mahkemesince idari para cezasının araç sahibine de uygulanması kuralı hukuka aykırı bulunarak para cezası yönünden “araç sahibine” ibaresinin iptaline karar verildiği, aracın trafikten men edilmesi işleminin dayanağının halen yürürlükte olduğu, dava konusu olayda araç sahibi ile araç sürücüsünün birbirlerinden haberdar olduğu, Anayasa Mahkemesi kararında esasen durumdan haberdar olmayan araç sahibinin korunmasının amaçlandığı, eylemin açıkça korsan taksicilik niteliğinde olduğu ve haksız kazanç elde edildiği belirtilerek temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
27.07.2017 tarihli “Araç Trafikten Men Tutanağı”nda; ilgili belediyeden izin almaksızın ticari amaçla yolcu taşıdığından bahisle 2918 sayılı Kanunun Ek 2/3. maddesi uyarınca davacı şirkete ait aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38. maddesinin 1. fıkrasında;
“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”
Yine Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153.maddesinin 3. fıkrasında ise; ” … Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar … ” hükmü yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Araçların tescil edildikleri amacın dışında kullanılması” başlıklı Ek 2. maddesinde; araçlarını motorlu araç tescil ve trafik belgesinde gösterilen maksadın dışında kullananlar ile sürülmesine izin veren araç sahiplerinin 14.400.000 lira para cezası ile cezalandırılacağı, ayrıca, aracın on beş gün süre ile trafikten men edileceği, ilgili belediyeden izin veya ruhsat almaksızın, belediye sınırları dahilinde ticari amaçlı yolcu taşıyan kişiye, araç sahibine, bağlı bulunduğu durak, işyeri ve işletmelerin sorumlularına birinci fıkrada gösterilen idari para cezasının üç kat olarak, fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde tekerrürü halinde ise beş kat olarak uygulanacağı, ayrıca, aracın her defasında altmış gün süre ile trafikten men edileceği hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun Ek 2. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 11.09.2014 tarih ve E:2014/52, K:2014/139 sayılı kararıyla; Anayasa’nın 2. ve 10. maddesi yönünden yaptığı incelemede; itiraz konusu kuralın, ”korsan” olarak tabir edilen yasa dışı taşımacılıkla mücadele amacını taşıdığı; dolayısıyla gerekli izin ve ruhsatları almaksızın ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapılması eylemini yasaklamanın ve bu eylemin hangi tür ceza ile yaptırıma bağlanacağı hususunun kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kaldığı, kanun koyucunun da özellikle büyükşehirlerde sayıları çok büyük boyutlara ulaşan, önemli şekilde vergi kaybına yol açan, hizmet alanlar yönünden de sıkıntı oluşturan yasa dışı taşımacılığın yol açtığı mağduriyetin önüne geçmek için kamu yararı amacıyla, takdir yetkisine dayanarak anılan madde hükmünü düzenlediği; eylemin cezasının açık, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olarak belirlenmesi sebebiyle iptali istenilen kuralın, hukuk devleti ilkesine ve belirlilik ilkesine aykırılık oluşturmadığı; itiraz konusu kuralda izin belgesiz yolcu taşımacılığı yapanların, aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen araçlarını tescil ve trafik belgesinde gösterilen amacın dışında kullananlar hakkında uygulanandan daha ağır yaptırıma tabi tutulmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmekte ise de, birinci ve ikinci fıkrada yasaklanan eylemler birlikte incelendiğinde, korunan hukuki yarar ve unsurları tümüyle farklı olup haklarında yaptırım uygulanan kimselerin aynı konumda oldukları kabul edilemeyeceğinden, aralarında eşitlik karşılaştırması yapılmasına olanak bulunmadığı belirtilmiş; Anayasa’nın 38. maddesi yönünden yaptığı incelemede ise, itiraz konusu kuralda araç sahibi açısından sorumluluğun, objektif sorumluluk esası benimsenerek düzenlendiği, kuralda ilgili belediyeden alınması gereken izin veya ruhsatı olmaksızın ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapıldığının tespit edildiği durumlarda araç sürücüsü aynı zamanda araç sahibi değilse, araç sahibine de aynı miktar için ceza tutanağı düzenleneceği belirtilmekte, araç sahibi olan kişinin, kusurunun bulunup bulunmadığı, belgesiz olarak ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapılmasına izin verip vermediği değerlendirilmeden idare tarafından yaptırım uygulandığı, bu durumun ise işlemediği bir fiilden dolayı araç sahibine yaptırım uygulanmasına neden olduğu, dolayısıyla alınması gereken izin veya ruhsat olmaksızın ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapılması ve sürücünün araç sahibi olmaması hâlinde tescil plakası sahiplerine sadece ruhsat sahibi olmaları nedeniyle yaptırım uygulanmasının cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturduğu, Anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca, kişilere ceza verilebilmesi için aranan koşullardan birinin hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması, diğerinin ise bu eylemin o kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun kanıtlanmasını gerektirdiği, itiraz konusu kuralda araç sahiplerinin hangi eylemlerinin suç sayıldığı için başkasının eyleminden sorumlu tutulduğu açık bir şekilde gösterilmediği gibi araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının da ne suretle oluştuğunun belirtilmediği, kuralın bu yönleriyle açık ve belirgin olmadığı, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın birinci cümlesinde yer alan “araç sahibine” ibaresi ile ikinci cümlesinin “araç sahibine” yönünden cezaların şahsiliği ilkesine ve Anayasanın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 2. maddesine, 31.05.2012 tarihli ve 6321 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle eklenen üçüncü fıkranın; birinci cümlesinde yer alan “araç sahibine” ibaresi ile ikinci cümlesinin “araç sahibine” yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bahse konu kararı ve gerekçeleri göz önüne alınarak, 26/10/2018 tarih ve 7148 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesi değiştirilerek,
“Araçlarını motorlu araç tescil belgesinde gösterilen maksadın dışında kullananlar ile sürülmesine izin veren araç sahiplerine 1.002 Türk lirası idari para cezası uygulanır.
Ayrıca, araç on beş gün süre ile trafikten men edilir.
10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu kapsamında ilgili belediyeden;
a) Çalışma izni/ruhsatı almadan,
b) Alınan izin/ruhsatta belirtilen faaliyet konusu dışında,
c) Alınan izin/ruhsatta belirtilen çalışma bölgesi/güzergâh dışında
belediye sınırları dâhilinde yolcu taşımak yasaktır. Bu fıkranın (a) bendine uymayanlara 5.010 Türk lirası, (b) bendine uymayanlara 2.018 Türk lirası, (c) bendine uymayanlara 1.002 Türk lirası idari para cezası verilir. Fiilin işlendiği tarihten itibaren geriye doğru bir yıl içinde tekerrürü hâlinde, bu fıkrada yer alan idari para cezaları iki kat olarak uygulanır.
İşleteni veya sahibi, sürücüsünün kendisi olup olmadığına bakılmaksızın aracın bu maddenin üçüncü fıkrasına aykırı olarak kullanılmaması hususunda gerekli tedbirleri almak ve denetimini yapmakla yükümlüdür. Araç, bu maddenin üçüncü fıkrasının;
a) (a) bendinin ihlali hâlinde altmış gün,
b) (b) bendinin ihlali hâlinde otuz gün,
c) (c) bendinin ihlali hâlinde ise on beş gün
süreyle trafikten men edilir.
İlgili belediye tarafından tahdit veya tahsis kapsamına alınmış ve bu kapsamda verilmiş çalışma izninin/ruhsatının süresi bittiği hâlde, belediye sınırları dâhilinde yolcu taşıyan kişiye 1.002 Türk lirası idari para cezası uygulanır ve eksikliği giderilinceye kadar araç trafikten men edilir.
Ayırıcı işareti bulunmayan üçüncü fıkra kapsamındaki araçlardan taşımacılık hizmeti alanlara da 334 Türk lirası idari para cezası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Diğer yandan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesinde, “Kabahat” deyiminin, Kanun’un karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği belirtilmiş; aynı Kanun’un “Genel Kanun Niteliği” başlıklı değişik 3. maddesinde, bu Kanun’un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde; diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı düzenlenmiş; “Organ veya temsilcinin davranışından dolayı sorumluluk” başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasında ise; organ veya temsilcilik görevi yapan ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabileceği, 2. fıkrasında; temsilci sıfatıyla hareket eden kişinin bu sıfatla bağlantılı olarak işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı temsil edilen gerçek kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabileceği, gerçek kişiye ait bir işte çalışan kişinin bu faaliyeti çerçevesinde işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı, iş sahibi kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabileceği, 3. fıkrasında; Kanun’un, organ veya temsilcide ya da temsil edilen kişide özel nitelikler aradığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükümlerinin uygulanacağı, 4. fıkrasında; birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin, organ veya temsilcilik ya da hizmet ilişkisinin dayanağını oluşturan işlemin hukuken geçerli olmaması halinde de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi’nin 11/09/2014 tarih ve E:2014/52, K:2014/139 sayılı kararı ile; 2918 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesinin 3. fıkrasının idari para cezası verilmesini düzenleyen ilk cümlesinde yer alan “araç sahibine” ibaresi ile aracın trafikten men edilmesini düzenleyen ikinci cümlesinin “araç sahibine” yönünden iptaline karar verilmiştir. Bu karar yukarıda zikredilen Anayasa hükmü uyarınca Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararıyla, davacı şirkete ait aracın trafikten men edilmesi işleminin dayanağı olan, sadece “araç sahibi” olunması sebebiyle müeyyide uygulanmasına ilişkin yasal düzenleme iptal edilmiş olduğundan, araç sahibi hakkında tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığı görülmektedir.
Öte yandan, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yukarıda anılan hükümlerinin değerlendirilmesinden; aracının izinsiz yolcu taşımacılığında kullanıldığı hususunda bilgi sahibi olduğu saptanan araç sahibi ile ilgili 5326 sayılı Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan temsil ilişkisinin sonucu olarak temsil edilene de yaptırım uygulanabileceği, 4. fıkrasında ise tespit edilen temsil ilişkisinin hukuken geçerli olmadığı durumlarda da bu yaptırımın uygulanabileceğinin düzenlenmesi karşısında, aracının izinsiz yolcu taşımacılığında kullanılması hususunda bilgi sahibi olduğunun dosya kapsamından anlaşılması halinde araç sahibine de izinsiz ticari amaçlı taşımacılık fiili için anılan kanunda öngörülen yaptırımın uygulanabilmesinin mümkün olduğu; ancak Kabahatler Kanunu’nda yaptırım olarak, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi şeklinde iki seçeneğin belirlendiği; dolayısıyla aracın trafikten men edilmesine ilişkin bir müeyyidenin uygulanmasına olanak sağlayan herhangi bir hükmün işbu Kanun’da yer almadığı görülmektedir. Buna göre; araç sahibine, aracın sürücüsü tarafından yapılan izinsiz yolcu taşımacılığı faaliyeti nedeniyle trafikten men cezası verilmesi Kabahatler Kanunu’na göre de mümkün olmamakla birlikte, sürücü ile araç sahibinin aralarındaki temsil ilişkisinin ve illiyet bağının dosya kapsamında tespit edilmesi halinde Kabahatler Kanunu uyarınca araç sahibine de idari para cezası verilebileceği tabiidir.
Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin 11.09.2014 tarih ve E:2014/52, K:2014/139 sayılı kararının gerekçesi incelendiğinde; itiraza konu hükmün Anayasa’ya aykırılığını oluşturan iptal sebebi olarak; kanun koyucunun araç sahibinin sorumluluğunu belirlerken kusursuz sorumluluk esasını benimseyerek, sürücünün hukuka aykırı fiilinden araç sahibinin haberdar olmadığı durumlarda da sürücü ile aynı yaptırımla karşı karşıya kalacak olmasının cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturacağının vurgulandığı, bu nedenle “korsan” olarak tabir edilen yasa dışı taşımacılığın yapıldığının tespit edildiği durumlarda, sürücünün belgesiz veya sahip olduğu belgede belirtilen sınırların dışında ticari amaçlı yolcu taşımacılığı yapmasına izin veren ve yasa dışı taşımacılık yapılmasında kusur sorumluluğu çerçevesinde dahli bulunan araç sahibine de aynı miktarda ceza verilebileceği, bir başka tabirle araç sahibinin objektif sorumluluğunun, subjektif sorumluluğa dönüştüğü durumlarda araç sahibinin de hukuka aykırı fiilden sorumlu tutulabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda; davacı kooperatife ait … plaka sayılı aracın … tarihleri arasında “araç kiralama sözleşmesi” ile … Tur. Nak. Pet. Ürn. Otm. Gıda Giyim ve İth. İhr. Ltd. Şti’ye kiralandığı, denetim tarihinde aracın kiralanan şirketin uhdesinde bulunduğu, sözleşmenin 3. maddesinde, “Kira bedeli olarak, sefer başı (gidiş-dönüş 60 km ve bu mesafe de bir sefer sayılacaktır) 260 TL+KDV olarak taraflar arasında kararlaştırılmış olup kira tutarı her ayın sonunda kiracı tarafından aracın yapmış olduğu aylık sefer sayısına göre tespit edilip, ay sonunda ise faturası kesilecektir. Araç kira bedeli ise (sefer sayısına göre) taşıt sahibine, faturanın kesiminden bir sonraki ay ödenecektir.”; 6. maddesinde ise, “Araç sahibi, aracı kendi şoförü ile kiracıya tahsis edecek olup şoförün maaş ve sigorta masrafları araç sahibi tarafından ödenecektir.” şeklinde kararlaştırıldığı görülmektedir.
Buna göre; idari işleme konu taşımacılık faaliyetinden araç sahibinin haberdar olduğu ve söz konusu faaliyet karşılığı kiralayan şirketin davacı şirkete kira bedeli ödemeyi taahhüt ettiği, aynı zamanda aracın sürücüsü ile birlikte kiraya verildiği dolayısıyla araç sahibi ile sürücü arasında Kabahatler Kanunu anlamında temsil ilişkisi ve illiyet bağının mevcut olduğu anlaşıldığından araç sahibine de ayrıca idari para cezası verilebileceği tabiidir.
Şu halde, sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan Bölge İdare Mahkemesi kararının belirtilen gerekçe ile onanması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 07/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.