Danıştay Kararı 8. Daire 2018/2078 E. 2022/762 K. 11.02.2022 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2018/2078 E.  ,  2022/762 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2078
Karar No : 2022/762

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Üniversitesi Rektörlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan davacının iş sözleşmesinin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebepler ve yeniden yapılanma nedeniyle 20.08.2015 tarihi itibarıyla feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kaldığı mali ve özlük hakları ile mesleki itibar ve onurunun zedelendiğinden bahisle 10.000,00 TL tutarında manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… K:…. sayılı kararında; davacı ile sözleşme imzalanması sırasında uygulanan usul doğrultusunda sözleşmenin sonlandırıldığı; dava konusu işlemde yetki ve usul yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı idare bünyesinde belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve sözleşmede çalışma süresini ve şartlarını özgür iradesi ile kabul ederek görev yapan davacının, yapılan değerlendirme sonucunda ortaya konulan irade kapsamında hizmetine ihtiyaç bulunmadığı ve yeniden yapılanma gerekçesiyle sözleşmesinin yenilenmemesinin, idarenin belirli süre ile istihdam ettiği görevlileri belirsiz süreli bir şekilde istihdam etmesi durumunda kalmasına yargı kararı ile zorlanmasının mümkün olmadığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, dava konusu işlem hukuka aykırı bulunmadığından ve davacı tarafından, davalı idare ile sözleşme serbestisi ilkesi gereği aylık ücret konusunda anlaşarak iki aylık deneme süresi için belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığından ve sözleşmede belirlenen ücretin ödenmediği yönünde davacının bir iddiası olmadığından, parasal ve özlük hak talebinin reddi gerektiği; dava konusu işlem hukuka uygun bulunduğundan, davacının manevi bir zarara uğramadığı kanaati ile manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: …. Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesince; davacının sözleşmesinin yenilenmeyeceğine ilişkin dava konusu işlemin mütevelli heyetince tesis edilmediği gibi mütevelli heyetince kullanılabilecek bu yetkinin devredildiğine dair bir başka mütevelli heyet kararının da dosyada bulunmadığı; sözleşmenin sonlandırılması işleminin ilgili mevzuat uyarınca davalı üniversite mütevelli heyeti tarafından alınacak bir karar veya bu heyetin yetkisini devretmek suretiyle yetkilendirdiği üniversite yöneticisi veya bir komisyon tarafından yapılması gerekmekte olup, bu prosedür işletilmeksizin (mütevelli heyeti kararı olmaksızın) tesis edilen dava konusu işlemde yetki unsuru yönünden hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yönünde karar verilmesinde hukuki isabet görülmediği; öte yandan; dava konusu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı (bulunması halinde) ödenmemiş parasal ve özlük haklarının “her ay muaccel hale gelipte ödenmemiş olan kısımlarına yine bu tarihlerden itibaren işletilecek yasal faizleriyle birlikte” davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısım yönünden istinaf başvurusunun reddine; diğer kısımlara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının bu kısımlarının kaldırılmasına, davacının iş akdinin 20.08.2015 tarihi itibarıyla feshedilmesine ilişkin işlemin iptaline, davacının dava konusu işlem nedeniyle mahrum kaldırığı, parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi isteminin kabulü ile davacının mahrum kalıpda (bulunması halinde) ödenmemiş parasal ve özlük haklarının “her ay muaccel hale gelipte ödenmemiş olan kısımlarına yine bu tarihlerden itibaren işletilecek yasal faizleriyle birlikte” davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının, iki aylık deneme süreli iş sözleşmesi ile istihdam edildiği, deneme süresi sonunda yeni bir öğretim görevlisi ile anlaşılamaması nedeniyle sözleşmenin sona erdirilmediği; davacının yeni öğretim görevlisi istihdamına kadar çalıştığı, ortada idari bir işlem bulunmadığı, idari işlem olduğu kabul edilse dahi sözleşmenin feshedilmesinin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : İstinaf Mahkemesi kararının, dava konusu işlemin iptal edilmesine ilişkin kısmının, sonucu itibarıyla hukuka uygun olduğu anlaşıldığından onanması; mali ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava; Nişantaşı Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan davacının, iş sözleşmesinin işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan ve yeniden yapılanma nedeniyle 20.08.2015 tarihi itibarıyla feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kaldığı mali ve özlük hakları ile mesleki itibar ve onurunun zedelendiğinden bahisle 10.000,00 TL tutarında manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2547 sayılı Kanunun ”Yardımcı Doçentliğe atama” başlığını taşıyan 23. maddesinin 2. fıkrasında; yardımcı doçentlerin bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabileceği; her atama süresi sonunda görevlerinin kendiliğinden sona ereceği kural bağlanmıştır.
2547 sayılı Kanun ek 5. maddesinin 2. fıkrasında; ”Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfca hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.” kuralı yer almıştır.
31.12.2005 tarih ve 26040 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin ”Mütevelli heyet” başlığını taşıyan 20. maddesinin 1. fıkrasında, ”Vakıf yükseköğretim kurumunun en yüksek karar organı olan mütevelli heyet, vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğini temsil eder.” kuralı; aynı maddenin 4. fıkrasında, ”Mütevelli heyet, yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını, öğretim elemanı dışındaki personelin terfilerini ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini kabul eder ve uygulamaları izler. Öğrencilerden alınacak ücretleri tespit eder. Ayrıca Yükseköğretim Kurulu’nun olumlu görüşü alınmak suretiyle vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.” kuralı; ”Akademik organlar” başlığını taşıyan 21. maddesinde; ”Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Bu konuda mütevelli heyetin yetkileri saklıdır. Vakıf üniversiteleri ve yüksek teknoloji enstitülerinin yöneticisi rektör, vakıf meslek yüksekokulunun yöneticisi müdürdür. Rektör ve senatonun dört yıl için seçeceği bir profesör, Üniversitelerarası Kurulun üyeleridir.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları”, idari dava türleri arasında sayılmış, böylece, mahkemelerce idari işlemin yargısal denetimi yapılırken, işlemin mevzuatla belirlenen makam veya merci tarafından tesis edilip edilmediğinin araştırılacağı kurala bağlanmıştır.
Bir kamu görevlisi, kurul ya da organın idare adına karar verebilme ve işlem tesis edebilme gücü olarak tanımlanan yetki, idari işlemin kurucu unsuru olup, yargısal denetim yapılırken ilk önce işlemin yetki unsurunun hukuka uygun olup olmadığı incelenmektedir. Bir kişi, kurul ya da organın herhangi bir idari işlem bakımından yetkili kabul edilebilmesi için hukuka uygun şekilde görevlendirilmiş yani yetkilendirilmiş olması gereklidir. İdare hukukundaki kanunilik ilkesi gereğince, bir hukuk kuralı ile verilmeyen yetki kullanılarak tesis edilen işlem, hukuka aykırı olacaktır.
Yargı mercilerince yetki unsurunda sakatlık tespit edildiği takdirde işlemin diğer unsurlar bakımından incelenmesine olanak bulunmamaktadır. Bununla birlikte yetki unsuru, kamu düzeniyle ilgili olduğundan, idari yargı mercileri, kanun yolu incelemeleri dahil, davanın hangi safhası olursa olsun yetki unsurunda sakatlık tespit ettikleri takdirde işlemin iptaline karar vermek zorundadırlar.
Yüksek yargı içtihatlarında; yetki kurallarının dar ve kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, idarenin yetki kurallarına sıkı bir şekilde uymak zorunda olduğu, yetki kullanımının tercihe, keyfe ve takdire bağlı olmadığı, yetki kullanımındaki usulsüzlüklerin, fonksiyon gaspı, yetki gaspı veya yetki tecavüzü hallerini meydana getireceği, kural olarak yetkinin bizzat kullanılacağı, kanun tarafından oluşturulan yetki düzeninin, yine kanun tarafından izin verilmediği sürece, idare veya o yetkiyi kullanmak ile yükümlendirilmiş makamlarca değiştirilemeyeceği, yetki devrinin Kanunun açıkça izin verdiği durumlarda yapılabileceği, bir makamın yetkisinin başka bir kişiye devredilebilmesi için yetki devri konusunda da mevzuatla yetkili kılınması gerektiği, zira yasa koyucu tarafından belli bir yetkiyi kullanma gücü ile donatılmış bir makamın, yasa koyucunun iradesi hilafına, kanunda açık bir düzenleme bulunmaksızın, bu yetkisini başka bir makama devretmesinin, yetki devredilen makamı yetkili kılmadığı gibi, hem yetki devrine ilişkin işlemin hem de bu yöntemle yapılan yetki devrine dayanılarak tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı hale geleceği, yetkisiz kişi, kurul ya da organın yaptığı işlemin, sonradan yetkili makam tarafından kabul edilmesi veya icazet verilmesi yoluyla o işlemin hukuka uygun hale dönüştürülemeyeceği, istikrarlı şekilde vurgulanmaktadır.
2547 sayılı Kanunun ek 5. maddesi gereği, vakıf yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerinin yapılması, atamaları ve görevden alınmalarının onaylanması mütevelli heyetince yapılacak olup; mütevelli heyet, vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilecektir.
Bakılan davada; davacının iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemin mütevelli heyetin onayı ile tesis edilmediği gibi mütevelli heyetçe kullanılabilecek bu yetkinin, vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticisine devredildiğine ilişkin mütevelli heyet kararı da dosyada bulunmamaktadır.
Her ne kadar; İstinaf Mahkemesince, dava konusu işlemin mütevelli heyetin yetkilendirdiği bir komisyon tarafından tesis edilmesinin mümkün olduğu kabul edilmişse de, 2547 sayılı Kanunun ek 5. maddesi uyarınca, davacının iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemin, mütevelli heyet onayı ile veya mütevelli heyetin yetkisini devrettiği vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticisi tarafından tesis edilmesi gerektiğinden, yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan; idari yargılama hukukunun temel ilkeleri ve yerleşik yargı içtihatları gereği; idari yargı mercilerince verilen iptal kararları, geriye yürür ve idari işlemi tesis edildiği andan itibaren hiç tesis edilmemiş gibi ortadan kaldırır. İptal edilen işlem hiç yapılmamış sayıldığı için ilgilinin, işlem nedeniyle uğradığı parasal ve özlük hak kayıplarının karşılanması gerekmektedir.
Olayda; davacının, davalı idarede 01.05.2015 tarihinde başlayan ve 30.06.2015 tarihine kadar devam eden iki aylık deneme süreli iş sözleşmesi ile istihdam edildiği, deneme süresinin sonundan, dava konusu işlemin tesis edildiği 20.08.2015 tarihine kadar (yazılı ya da sözlü bir sözleşmeye dayalı olarak) nasıl istihdam edildiğinin, ara kararı ile davalı idareden, İstinaf Mahkemece sorulmasına karşın, idarece cevap verilmediği, temyiz aşamasında ise davalı idarece sözleşmenin sona erdirilmediği, sözleşmenin belirsiz süreli hale geldiği belirtilmiştir.
2547 sayılı Kanunun 23. maddesinin 2. fıkrasında, yardımcı doçentlerin bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabileceği ve her atama süresi sonunda görevlerinin kendiliğinden sona ereceğinin kurala bağlandığı dikkate alındığında; davacının deneme süreli sözleşmesinin, iki aylık süre sonunda kendiliğinden sona erdiği ve bu aşamada davacı ile yeni bir sözleşmenin de imzalanmadığı açıktır.
Bu bakımdan, iptal kararının hukuksal sonucu olarak yetki yönünden hukuka aykırı bulunan dava konusu işlem ortadan kalmış olmakla birlikte, bu aşamada, ilgili bakımından, kesin ve net olarak belirli olmayan parasal ve özlük hak kayıpları hakkında; sözleşmenin yenilendiği varsayımı ile doğrudan bir kabul kararı verilmesi mümkün olmadığından, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; İstinaf Mahkemesi kararının, dava konusu işlemin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesine ilişkin kısmının sonucu itibarıyla hukuka uygun olduğu; parasal ve özlük haklar yönünden, bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden, aksi yönde değerlendirme ile ödenmesine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine;
2. … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu işlemin iptal edilmesine ilişkin kısmının ONANMASINA; parasal ve özlük haklarına ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 11/02/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :

(X)- Dava; … Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan davacının, iş sözleşmesinin işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan ve yeniden yapılanma nedeniyle 20.08.2015 tarihi itibarıyla feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kaldığı mali ve özlük hakları ile mesleki itibar ve onurunun zedelendiğinden bahisle 10.000,00 TL tutarında manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdari yargı mercilerince verilen iptal kararları, geriye yürür ve idari işlemi tesis edildiği andan itibaren hiç tesis edilmemiş gibi ortadan kaldırır. İptal edilen işlem hiç yapılmamış sayıldığı için ilgilinin, işlem nedeniyle uğradığı parasal ve özlük hak kayıplarının karşılanması gerekmektedir.
Dairemiz kararının, dava konusu işlemin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiğine ilişkin kısmına katılmaktayım. Bununla birlikte, dava konusu işlemin iptal edilmiş olması nedeniyle, iptal kararının geriye yürüyerek, işlem nedeniyle davacının çalışamadığı sürelere ilişkin ödenmeyen mali ve özlük haklarının faiziyle birlikte ödenmesi idare yargılama hukukunun temel ilkeleri ve yerleşik yargı içtihatlarının gereği olduğundan, İstinaf Mahkemesi kararının bu kısmının onanması gerektiği oyu ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.