Danıştay Kararı 8. Daire 2017/6909 E. 2020/5950 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2017/6909 E.  ,  2020/5950 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/6909
Karar No : 2020/5950

Kararın Düzeltilmesi İsteminde Bulunanlar : 1- (Davalı) … Başkanlığı
Vekili : Av. …
2- Davalı Yanında Davaya Katılan

Karşı Taraf (Davacı) : … Bakanlığı – …
İstemin Özeti : Danıştay Sekizinci Dairesinin 01/12/2016 tarih ve E:2016/11168, K:2016/10013 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, …’in baro levhasına avukat olarak yeniden yazılma talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı Ankara Barosu Yönetim Kurulu kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile söz konusu kararın kaldırılmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve E:… K: … sayılı kararının Adalet Bakanlığınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesi üzerine önceki kararda ısrar edilmesine ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve E:… K:… sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, Avukatlık Kanunu gibi Türk Ceza Kanunu dışındaki özel kanunların ceza mahkûmiyetine bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesinde aranılan özel şartlar çerçevesinde bir başvuru yapılması ve yine mahkemece bu şartlar çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak “yasaklanmış hakların geri verilmesi” kararı verilmesi gerektiği, olaydaki … Ağır Ceza Mahkemesi kararının özel kanunlardan kaynaklanan hak yoksunluklarının iadesine yönelik “yasaklanmış hakların geri verilmesi” niteliğinde bir karar olarak kabulüne olanak bulunmadığından, Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesine istinaden verilmiş “yasaklanmış hakların geri verilmesi” niteliğinde bir yargı kararı olmadığı sürece Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a maddesinden kaynaklanan ehliyetsizliğin devam edeceği, öte yandan Ankara Barosu Disiplin Kurulunca verilen ve kesinleşen meslekten çıkarma cezası sebebiyle “avukat olma niteliğini kaybetme” halinin hukuken varlığını devam ettirmesi sebepleriyle …’in baro levhasına yeniden yazılmasına olanak bulunmadığından, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun adı geçenin Ankara Barosu Levhası’na yazılması hususundaki “ısrar” kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Kararın davalı Türkiye Barolar Birliği ve davalı yanında davaya katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 01/12/2016 tarih ve E:2016/11168 K:2016/10013 sayılı kararıyla, Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a bendinde 23/01/2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 326. maddesi ile yapılan değişiklikle “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile” ifadesi eklenmiş ise de; bu ifadenin müdahil avukatın söz konusu suçu işlediği tarihte yürürlükte bulunmadığı, ceza hukukunda sanığın lehine olan hükümlerin uygulanacağına yönelik ilke dikkate alındığında, avukat hakkında mahkumiyet kararından kaynaklanan hak yoksunluklarının giderilmesine yönelik memnu hakların iadesine karar verilmesiyle müdahil avukatın Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a bendi kapsamında ehliyetsizliğinin ortadan kalktığı; öte yandan avukatın kesinleşen mahkumiyet hükmü nedeniyle süresiz meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığı ve bu cezanın kesinleştiği anlaşıldığından, aynı Kanunun 5/1-b bendindeki engel halinin devam ettiği gerekçesiyle onama kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin onama kararına karşı davalı Türkiye Barolar Birliği ile davalı yanında davaya katılan tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur:
(a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,
b) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak,
72. maddesinde; “avukatlığa kabul için kanunun aradığı şartların sonradan kaybedilmiş olması” levhadan silinmeyi gerektiren haller arasında sayılmış, 73. maddesinde; “72’nci maddeye göre levhadan silinmeyi gerektiren hallerin sona erdiğini ispat eden avukat, levhaya yeniden yazılmak hakkını kazanır.(…)”, 74. maddesinde; “Cezai veya disipline ilişkin bir karar sonunda meslekten çıkarılanlarla 5’inci maddenin (a) bendinde yazılı suçlardan kesin olarak hüküm giyenlerin ruhsatnamesi baro yönetim kurulunca geri alınarak iptal edilir ve adları bir daha yazılmamak üzere levhadan silinir….” düzenlemesine, 135/5. maddesinde; “Meslekten çıkarma; avukatlık ruhsatnamesinin geri alınarak avukatın adının baro levhasından silinmesi ve avukatlık unvanının kaldırılmasıdır. Avukatlık ortaklığı için de baro avukatlık ortaklığı sicilinden silinmesidir.” düzenlemesine, 136. maddesinde ise; “Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ile ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ve 5 inci maddenin (a) bendinde yazılı bir suçtan kesin olarak hüküm giyme halinde meslekten çıkarma cezası uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; …’in, Ankara Barosu levhasına kayıtlı avukat iken 27.11.2003 tarihinde gerçekleşen eylemi sebebiyle “kasten adam öldürmeye tam teşebbüs” suçundan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildiği, kararın … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla onanarak aynı tarihte kesinleştiği, cezanın infazına 26/01/2007 tarihinde başlandığı, kesinleşen mahkumiyet kararı sebebiyle … Barosu Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a ve 74 üncü maddeleri gereğince avukatlık ruhsatnamesinin geri alınarak adının bir daha yazılmamak üzere baro levhasından silindiği, yine … Barosu Disiplin Kurulu’nun … tarih ve E:…., K:… sayılı kararı ile Avukatlık Kanunu’nun 135/5. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığı ve bu cezanın kesinleştiği, söz konusu disiplin cezasının Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a maddesine istinaden mahkumiyet sebebiyle verilen baro levhasından silinme kararından ayrı ve bağımsız bir işlem olduğu, 16.07.2009 tarihinde şartla salıverme süresinin dolduğu, 10.01.2014 tarihi itibariyle infaz süresinin sona erdiği, adı geçenin 27/02/2014 tarihli dilekçe ile infaz ve ceza süresinin sona ermesi üzerine tekrar baro levhasına kaydının yapılması talebinde bulunduğu, … Barosu Yönetim Kurulunca; Avukatlık Kanunu’nun 74 üncü maddesine istinaden adı baro levhasından silinen bir avukatın levhaya bir daha yazılma imkanının bulunmadığı gerekçesi ile … tarih ve … sayılı karar ile talebin reddedildiği, müteakiben mahkumiyet kararını veren … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarihli kararı ile … sayılı Kanun’un 7/3 ve 53 üncü maddelerine atıfta bulunarak “mahkeme ilamından dolayı yasaklanmış haklarının bulunmadığının tespitine” karar verildiği, Baro Yönetim Kurulu kararına yapılan itiraz üzerine Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı ile birlikte ilgili hakkında verilen meslekten çıkarma cezasının dayanağının kalmadığı gerekçesi ile … tarih ve E:… K:… sayılı karar ile itirazın kabulüne karar verildiği, Adalet Bakanlığı tarafından ilgili hakkında verilen meslekten çıkarma cezası hukuken varlığını koruduğu sürece Avukatlık Kanunu’nun 5/1-b bendindeki avukatlığa kabulde engel halinin devam edeceği gerekçesiyle itirazın kabulüne dair kararın yerinde görülmediği ve bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiği, son olarak Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile ilk kararda ısrar edildiği, bu durum üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 01/08/2017 havale tarihli karar düzeltme istemli dilekçe ekinde davalı yanında davaya katılan tarafından dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. K:… sayılı ek kararı ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesinde belirtilen yasal şartları taşıdığı anlaşılan hükümlü …’in memnu haklarının iadesine karar verildiği, işbu kararın 27/03/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davalı Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı ve davalı yanında davaya katılan tarafından, memnu hakların iadesi kararı verilmesiyle ceza mahkumiyetinden doğan bütün hak yoksunlukları ortadan kalkacağından, Baro Disiplin Kurulu’nun idari işlem niteliğindeki meslekten çıkarma cezasının da dayanaksız kaldığı, bu nedenle müdahil avukatın Kanunun 5/1-b bendinden kaynaklı avukatlığa engel halinin bulunmadığı ileri sürülerek Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmektedir.
Buna göre, müdahil avukat hakkında verilen mahkumiyet kararından kaynaklı hak yoksunluklarının giderilmesine yönelik “yasaklanmış hakların geri verilmesi” kararının hukuki mahiyeti ile Avukatlık Kanunu’nun 5/1-b bendindeki “Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak” şeklindeki engel hal yönünden etki ve sonuçlarının incelenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Güvenlik Tedbirleri” ana başlığı altında “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53/1. maddesinde, “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…) ,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılır.”; aynı maddenin 2. fıkrasında, “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.

01.06.2005 tarih ve 25832 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Adli Sicil Kanunu’na 19.12.2006 tarih ve 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 38. maddesiyle eklenen 13/A maddesinin 1. fıkrasında, “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir.” hükmü; aynı maddenin 3. fıkrasında ise, “Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.” hükümleri yer almaktadır.
Memnu hakların iadesi müessesesi, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 121-124 maddeleri ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 416-420. maddeleri arasında yer almış iken, anılan Kanunları yürürlükten kaldırarak yerine 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer verilmemiştir. Bunun sebebi, 5237 sayılı Kanunun 53. maddesidir. Anılan maddeye göre, kişilerin kasten işlemiş oldukları suçlardan dolayı verilecek hapis cezası mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak; bir kamu görevinin üstlenilmesi, seçme ve seçilme hakkı, velayet-vesayet hakkı gibi bir takım hak yoksunluklarının doğrudan oluşacağı, ancak, hapis cezasının infazının tamamlanmasıyla birlikte yoksun kalınan hak yoksunluklarının da kendiliğinden kişiye avdet edeceği düzenlemesi öngörülmüştür. Dolayısıyla, Türk Ceza Kanunu anlamında ayrıca yeni bir işleme gerek kalmaksızın cezanın infazının tamamlanmasıyla kişilerin yoksun kalacağı haklara kavuşacağı açıktır.
Ancak, 657 sayılı Kanun, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, Anayasa’nın 76/2. maddesi gibi bazı özel Kanunlardaki hak yoksunluklarına ilişkin düzenlemeler nedeniyle memnu hakların iadesi müessesesine yeniden ihtiyaç duyulmuş ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununa eklenen 13/A maddesiyle yasaklanmış hakların geri verilmesi başlığı altında yeniden getirilmiştir.
Bu maddede bahsedilen “5237 sayılı Kanun dışındaki kanunlar” ifadesinden, 5237 sayılı TCK’nın “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmü uyarınca çeşitli suç ve hürriyeti bağlayıcı cezalar ile hak yoksunluklarının düzenlendiği 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, Kaçakçılık Kanunları gibi özel ceza kanunları değil, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Seçim Kanunu gibi hak yoksunluklarına yer verilen kanunların anlaşılması gerektiği açıktır. Bu kapsamda, memnu hakların iadesi kararı, gerek Türk Ceza Kanunundan, gerekse özel bir kanundan kaynaklansın kamu hizmetlerinden yasaklanma, memuriyetten mahrumiyet, seçme ve seçilme hakkından yoksun kılınma gibi temel hak ve özgürlükler alanındaki ehliyetsizlikleri gelecek için ortadan kaldıran ve kişiye kullanılması men edilen hakları kullanma yetkisi sağlayan kararlardır.
O halde, bir kişinin işlediği suçtan dolayı verilen ceza mahkumiyetinin infazının tamamlanmasıyla birlikte yoksun kaldığı hak yoksunluklarının kendiliğinden kişiye avdet edeceği açık ise de, 1136 sayılı Kanunun 5/1. maddesinin (a) bendinde yapılan, “TCK’daki süreler geçirilmiş olsa bile” değişikliğinin, 5352 sayılı Kanuna 2006 yılında 13/A maddesinin eklenmesiyle getirilen yasaklanmış hakların geri verilmesi düzenlemesinden sonra 2008 yılında yapıldığı göz önüne alındığında, 1136 sayılı Kanunun 5/1. maddesinin (a) bendindeki “TCK’daki süreler geçirilmiş olsa bile” ifadesiyle maddede belirtilen suçlardan dolayı mahkumiyet halinde mesleğe süresiz olarak girilemeyeceği, ancak yasaklanmış hakların iadesi kararı alınması durumunda madde hükmünde düzenlenen ehliyetsizliğin ortadan kalkacağı anlaşılmaktadır.
Ancak, daha önce Avukatlık Kanunun 5/1. maddesinin (a) bendi kapsamında mahkumiyet hükmü bulunan müdahil avukat, Kanunun 135/5. maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığından, Kanunun 5/1. maddesinin (b) bendi yönünden ehliyetsizlik hali devam etmekte ise de; yargı merciince yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının daha önce verilmiş olan meslekten çıkarma cezasını (kesinleşmiş disiplin cezasını) ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu yönünde değerlendirme yapılamayacağından, müdahil avukat tarafından hakkında tesis edilen disiplin cezasından sonra, hakkında yeni bir hukuki durum yaratan yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı verilmiş olması sebebiyle, bu karar ile birlikte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında, daha önce hakkında verilmiş meslekten çıkarma cezasının kaldırılması için ilgili baroya başvuru yapılması halinde yetki ve usulde paralellik ilkesi uyarınca, işlemi tesis eden mercii tarafından (meslekten çıkarma cezası için Baro Disiplin Kurulu) yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumunun düzenleniş şekli ve Kanun maddesinin gerekçesi dikkate alınarak bir değerlendirme yapılacağı tabiidir.
Öte yandan işbu davanın konusunu oluşturmamakla birlikte müdahil avukatın bahse konu suç sebebiyle … Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla verilen meslekten çıkarma cezasının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin … tarih ve E:… D.iş K:… D.İş sayılı … Barosu Disiplin Kurulu kararının, bu karara yapılan itiraz üzerine, itirazın reddi ile anılan kararın onanmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu’nun … tarih ve E:… K:… sayılı kararının ve bu kararın onaylanmasına ilişkin … Olur tarihli ve … sayılı Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Avukatlık Kanunu’nda, verilmiş ve kesinleşmiş disiplin cezalarının sonradan ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir mevzuat hükmü bulunmadığı gözetildiğinde bu cezaların ancak yargı kararıyla veya af yasalarıyla ortadan kaldırılabileceğinin açık olduğu, öte yandan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında verilen “yasaklanmış haklarının bulunmadığı” yönündeki kararın da disiplin cezasının ortadan kaldırılmasını sağlamayacağı dikkate alındığında, davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … Barosu Disiplin Kurulu kararının kaldırılması yolunda yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacı avukat hakkında verilen meslekten çıkarma cezası, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı mahkumiyet kararı nedeniyle verilmiş olup, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.03.2017 tarihli kararı ile davacının kesinleşmiş mahkumiyetinden dolayı bütün sonuçlarıyla memnu haklarının iadesine karar verildiği anlaşılmakla davacı hakkında disiplin işleminin dayanağı olan cezai yaptırım tüm sonuçlarıyla birlikte 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesi gereğince ortadan kalktığından, fer’i nitelik taşıyan disiplin yaptırımının da hukuken dayanaksız kaldığı, bu nedenle Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında kalan ehliyetsizlik halinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının meslekten çıkarma cezasının kaldırılmasına ilişkin başvurusunun reddedilmesine ilişkin davalı idarelerin dava konusu işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf isteminin kabulü ile istinaf başvurusuna konu idare mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmakta olup; kararın Adalet Bakanlığı ve Ankara Barosu Başkanlığı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 23/12/2020 tarih ve E:2017/7150 K:2020/5945 sayılı kararı ile dava konusu işlemlerin davacının mesleki statüden çıkarılmasına yönelik tesis edilen işlemler olmadığı, mesleki statünün Ankara Barosu Disiplin Kurulu’nun 02.05.2008 tarihli kararı ile davacının meslekten çıkarılmasına karar verilmesiyle sonlandırıldığı, uyuşmazlığın ise, yasaklanmış hakların bulunmadığının tespitine yönelik karar ile hakkında yeni bir hukuki durum doğduğundan bahisle Avukatlık Kanununun 5/1-b bendinden kaynaklı hak yoksunluğunun ortadan kaldırılması talebinin reddine ilişkin olduğu, bu nedenle “meslekten çıkarılma sonucunu doğuran işlem” niteliğine sahip bulunmayan işlemler hakkında açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 46/1-(c) bendi kapsamında yer almadığı anlaşıldığından, temyiz yolu açık bulunmayan dava konusu uyuşmazlık hakkında yapılan temyiz başvurusunun esasını inceleme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarelerin temyiz istemlerinin incelenmeksizin reddine, kesin olarak karar verilmiştir.

Davalı yanında davaya katılan tarafından 21/12/2017 havale tarihli ek beyan dilekçesi ekinde dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin yukarıda yer verilen istinaf başvurusunun kabulü ile dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararı sonrasında anılan yargı kararının uygulanması mahiyetinde Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu’nun … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile … Barosu Disiplin Kurulu’nun … tarih ve E:… K:… sayılı müdahil avukatın meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararının kaldırılmasına karar verildiği ve anılan kararın Adalet Bakanlığı’nın … Olur tarihli ve … sayılı kararı ile onaylandığı anlaşılmaktadır.
Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararlar hakkında karar düzeltilmesi yoluna başvurulabilmesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İstemde bulunan tarafından öne sürülen düzeltme nedenleri sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından karar düzeltme isteminin yukarıda belirtilen gerekçe ile reddine, karar düzeltme giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 23/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.