Danıştay Kararı 8. Daire 2016/688 E. 2020/4511 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/688 E.  ,  2020/4511 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/688
Karar No : 2020/4511

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü – …
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının evinin bulunduğu sokakta yapılan kanalizasyon ve yağmur suyu inşaat yapım çalışmaları sırasında yapısında meydana gelen hasar nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zarara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL maddi tazminatın davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacı tarafından Samsun İli, Atakum İlçesi, … Mahallesi, … Sokak No:… adresinde ruhsatsız olarak yapılan yapının yapımı esnasında mevzuattaki kurallara uyulmamak ve zemin etüdü yapılarak ve mimari ve statik projesi hazırlanarak mevzuata uygun, sağlam ve dayanıklı bir yapı yapılmamak suretiyle bu alanda yapılan kanalizasyon ve yağmur suyu inşaat yapım işi çalışmaları sırasında oluşan zarar ile idarenin eylemi arasındaki nedensellik bağının kesildiği açık olduğundan, ruhsatsız olması nedeniyle hukuken var olmayan bir yapının, bu alanda yapılan diğer yapıların aksine yürütülen idari eylemden etkilenerek kullanılamaz hale gelmesinin davacının fiillerinin bir sonucu olması karşısında, anılan zararın idare hukuku ilkeleri çerçevesinde davalı idare tarafından tazminine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 125. maddesinde “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmü yer almıştır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun; “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları” başlıklı 7. maddesinin (r) bendinde, su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak; kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında sayılmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde, belediyelerin mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı hizmetlerini yapmak veya yaptırmakla yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2/b maddesinde, kullanılan sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltım yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüd ve projesini yapmak ve yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmış, aynı Kanunun 05/06/1986 günlü, 3305 sayılı Kanunla eklenen Ek-4. maddesinde, “Bu Kanun diğer Büyükşehir Belediyelerinde de uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Kullanma izni alınmamış yapılar” başlıklı 31. maddesinde, inşaatın bitme gününün, kullanma izninin verildiği tarih olduğu, kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapıların, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacakları, ancak kullanma izni alan bağımsız bölümlerin bu hizmetlerden istifade ettirileceği kuralına yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 32. maddesinde de, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar hakkında düzenlemeler yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Samsun İli, Atakum İlçesi, … Mahallesi, … Sokak No:… adresinde bulunan yapının sahibi olduğu, evin bulunduğu sokakta yapılan kanalizasyon ve yağmur suyu inşaat yapım çalışmaları sırasında yapısında meydana gelen hasar nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararların tazmini istemiyle 23.09.2014 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvurduğu, isteminin … tarihli, … sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, imarla ilgili hizmetleri yapmak veya yaptırmak belediyenin görev ve sorumlulukları arasında olup, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan yapıların, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılacağı, ayrıca kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapıların, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacakları açıktır.
Olayda; İdare Mahkemesince verilen ara kararına gelen cevaptan davaya konu binanın yapı ruhsatı ve iskan izninin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunların alınmamasına karşın, davacı, davalı idare tarafından sunulan kamu hizmetlerinden faydalanmış ise, davacının olay nedeniyle meydana gelen zararın tamamına katlanmasını beklemek davalı idarenin yürüttüğü hizmetten kaynaklanan sorumluluğunun yok sayılması ve tüm hizmetlerinin eksiksiz ve kusursuz yapıldığı anlamına gelmektedir. Bu durum ise yukarıda aktarılan Anayasal hüküm ve hukukun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi hakkaniyete de uygun değildir.
İdare Mahkemesince; davaya konu evin iskan belgesi ve inşaat ruhsatının bulunmaması nedeniyle, zararının tazmininin mümkün olmadığı belirtilmiş ise de; davaya konu evde iskan belgesi olmadan ve ruhsatsız olarak faaliyette bulunulması nedeniyle davacının kusurlu olduğunun, ancak zararın meydana gelmesinin, kentsel alt yapı hizmetlerinin bakım ve onarım görevinin gereği gibi yürütülmemesinden kaynaklandığının ve bu nedenle olayda, davalı idarenin de hizmet kusurunun bulunduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu belirlemeler karşısında, oluşan zarar, davalı idarenin yürüttüğü hizmetten bağımsız düşünülemeyeceğinden, davacıya ait kusurlu fiil sebebiyle illiyet bağının tamamen kesildiğinin kabulü mümkün görülmemektedir.
Bu durumda, oluşan zarardan davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu olması karşısında, davalı idarenin hizmet kusuru ile davacının iskan ve yapı ruhsatı bulunmaması nedeniyle belirlenecek kusur durumlarının birlikte değerlendirilerek bulunacak kusur oranları çerçevesinde (ortak kusur) ve gerçek zararın tespitinden sonra bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda anılan gerekçelerle tazminat isteminin reddine karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından delil tespit istemli 23.09.2020 tarihli dilekçe ile başvuru yapılmış ise de bu hususun bozma sonrası yapılacak yargılamada mahkemesince değerlendirileceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.