Danıştay Kararı 8. Daire 2016/3921 E. 2020/5221 K. 19.11.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/3921 E.  ,  2020/5221 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/3921
Karar No : 2020/5221

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Üniversitesi Rektörlüğü

Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davacı) : …

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …

Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde doçent unvanı ile görev yapan davacı tarafından, doçentlik unvanına bağlı bütün özlük haklarının davalı idare bünyesinde göreve başladığı 13.09.2013 tarihinden itibaren ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile doçentlik unvanına bağlı özlük ve mali haklarının 13.09.2013 tarihinden itibaren hesaplanarak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davalı idare tarafından, davacının doçent kadrosunda olmadığı, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tabip kadrosunda görev yaptığı belirtilmiş ise de, 2914 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca, doçent unvanını almış olmanın bu unvan için öngörülen ek göstergeden yararlanmak için yeterli olduğu anlaşıldığından, 22.01.2010 tarihi itibariyle doçent unvanını alan davacıya, bu unvan için öngörülen ek gösterge üzerinden maaş ve buna bağlı mali haklarının ödenmesi gerekmekte iken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline; 13.09.2013 tarihinden itibaren eksik ödenen maaş, ek gösterge ve diğer özlük haklarının, davalı idareye başvurulduğu 02.05.2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 12. maddesinde ise, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla
Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu kurala bağlanmıştır.
Belli bir uygulama tarihi esas alınarak istekte bulunulan davalarda, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesine göre uygulama tarihinden itibaren altmış gün içinde, uygulama üzerine davacı tarafından idareye başvurulmuş ise, 12. maddenin yollamada bulunduğu 11. maddeye göre, idarenin bu başvuruya cevap vermemiş olduğu hallerde, uygulama tarihinden itibaren en geç yüz yirmi gün, idarenin cevap verdiği durumlarda ise, uygulama tarihine kadar geçen süre de hesaba katılmak koşuluyla cevabın davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren altmış gün içinde idari davanın açılmış olması gerekir.
Bir başka anlatımla, dava, davacının idareye başvurduğu tarihten itibaren yüz yirmi gün içinde açılmış ise, davanın açıldığı tarihten geriye doğru yüz yirmi günü geçmemek üzere, başvuru tarihinden geriye doğru altmış günlük süre içindeki ilk uygulama esas alınarak parasal hakların verilmesi, idareye başvuru tarihinden itibaren yüz yirmi günlük ya da idarenin cevabının tebliği tarihinden itibaren altmış günlük süreler geçtikten sonra açılmış olan davalarda ise, ancak dava tarihinden geriye doğru altmış günlük süre içinde kalan ilk uygulamadan doğan parasal hakların ödenmesi mümkündür.
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 3. maddesinin (A) fıkrasında; öğretim üyeleri sınıfının profesörler, doçentler ve yardımcı doçentlerden oluştuğu, aynı fıkranın (b) bendinde; “Doçentlerin, doçent kadrosuna atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren üçüncü derecenin”, (c) bendinde; “Yardımcı doçentlerin, yardımcı doçent kadrosuna atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren beşinci derecenin” ilk kademe aylığını alacakları, (C) fıkrasında; araştırma görevlilerinin öğretim yardımcıları sınıfı içinde yer aldığı düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde; üniversite öğretim elemanlarının aylıklarının hesaplanmasında, Devlet memurlarının aylıklarına esas olan gösterge tablosu ve katsayının dikkate alınacağı, 527 sayılı KHK ile değişik 2. fıkrasında da; aylıkların hesabında ayrıca bu Yasaya ekli ek gösterge cetvelinde unvan ve derecelere göre belirlenen ek gösterge rakamlarının dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır.
Yine aynı Kanun’un 7. maddesinde ise; derece yükseltilmesinin koşulları düzenlenmiş ve anılan Yasaya ekli ek gösterge cetvelinde 527 sayılı KHK ile getirilen değişiklik uyarınca 1.1.1995 den itibaren ek gösterge rakamları; 1-3. derece doçentler için 4800, 1. derece öğretim görevlileri için 3600 olarak belirlenmiştir.

2914 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen hükümleri gereğince, doçent unvanını almış olmak ve 3. dereceyi kazanılmış hak olarak elde etmek şartıyla bu unvan için öngörülen ek göstergeden yararlanmak için yeterli sayıldığından, emekliliğe esas derecesi en az 3. derecede bulunan öğretim elemanının doçent unvanının karşılığı olan ek gösterge rakamından yararlanacağı açıktır.
2914 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ifadesini bulan “aylık”; diğer bir ifadeyle “maaş” bu madde uyarınca standart olarak alınmakta olan ve makam tazminatı, görev tazminatı, döner sermaye, ek ders ücreti gibi herkes için geçerli olmayan ödentilerin dışında kalan devlet memurlarının aylıklarına esas olan gösterge tablosu ve katsayının, ayrıca bu Yasaya ekli ek gösterge cetvelinde yer alan unvan ve derecelere göre belirlenen ek gösterge rakamlarının dikkate alındığı mali haklar bütünüdür.
Doçentler için öngörülen mali haklar arasında; 2547 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca döner sermaye katkı payı, 2914 sayılı Kanun’un 11. maddesinde ek ders ücreti, 12. maddesinde üniversite ödeneği, 14. maddesinde geliştirme ödeneği, yine aynı Yasanın Ek 1. maddesinde eğitim öğretim ödeneği, Ek 2. maddesinde de makam tazminatı ve 11/06/2008 tarih ve 26903 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Görev Tazminatı Ödenmesi Hakkında Karar” başlıklı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca “görev tazminatı” gibi ödentiler yer almaktadır. Bu nedenle, doçent unvanını almakla birlikte doçent kadrosuna atanmayanların doçentlik kadrosu için öngörülen maaşı alabilmeleri için, yukarıda belirtilen hususların ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 11. maddesinde; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 36 ncı maddesine göre haftalık okutulması mecburi ders yükü saati dışında, kısmi statüde bulunanlar dahil öğretim elemanlarının görev unvanlarına göre Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen mecburi ve isteğe bağlı dersler ve diğer faaliyetler için bu ders ve faaliyetlerin haftalık ders programında yer alması ve fiilen yapılması şartıyla en çok yirmi saate kadar, ikinci öğretimde ise en çok on saate kadar ek ders ücreti ödeneceği düzenlemesine yer verilmiştir. Bu madde uyarınca; öğretim elemanının doçent unvanı almış olması ve fiilen ders vermiş olması doçentlere ödenen ek ders ücretinden yararlanması için yeterli olup; doçent kadrosuna atanma ve emekliliğe esas derecesinin en az 3. derece olması şartı da bulunmamaktadır.
2914 sayılı Kanun’un 12. maddesinde düzenlenen üniversite ödeneği ise; kadro şartına bağlı olup; kişinin bu mali haktan yararlanabilmesi için doçent unvanını almış olmasının yanında doçent kadrosuna atanmış olması da gerekmektedir.
Yine aynı Kanun’un 14. maddesinde; diğer yükseköğretim kurumlarına göre sosyo-ekonomik açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim elemanı sağlanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde görevli öğretim elemanlarına; almakta oldukları aylık gösterge ve ek gösterge toplamının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın beş katına kadar geliştirme ödeneği ödenebileceği düzenlenmiş olup; bu ödeneğin ek göstergeye göre verildiği anlaşıldığından, kişinin bu ödenekten yararlanabilmesi için doçent unvanını almış olması ve bu kadroya atanmamış ise emekliliğe esas derecesinin en azından 3. derecede bulunması gerektiği açıktır.
2914 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinde düzenlenen eğitim öğretim ödeneği de geliştirme ödeneği gibi ek göstergeye bağlı olarak ödendiği için; kişinin doçent unvanı almış fakat bu kadroya atanmamış olması halinde bu ödenekten yararlanabilmesi için emekliliğe esas derecesinin en az 3. derecede bulunması gerekmektedir.
Yine 2914 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesinde düzenlenen makam tazminatı ise; anılan Kanun’a ekli makam tazminatı cetvelinde yazılı kadro ve görev unvanlarına atananlara ödeneceği için kişinin bu tazminattan yararlanabilmesi için doçentlik kadrosuna atanması gerekmektedir.
Görev tazminatı yönünden ise, 11/06/2008 tarih ve 26903 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Görev Tazminatı Ödenmesi Hakkında Karar” başlıklı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca; makam tazminatı öngörülmüş olan kadrolara atanmış olanlara “görev tazminatı” ödenebileceğinden, bu tazminattan yararlanabilmesi için ilgilinin doçentlik kadrosuna atanması gerekmektedir.
Döner sermaye katkı payı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 58. maddesinde düzenlenmiş olup; bu düzenleme uyarınca kişinin doçentler için öngörülen döner sermaye katkı payından yararlanması için doçent unvanı almış olması yeterli olup, emekliliğe esas derecesinin en az 3. derecede bulunulması ya da doçentlik kadrosuna atanması gerekmemektedir.
Bu itibarla, davalı idarece, davacının emekliliğe esas derecesi (kazanılmış hak aylığı derecesi) ve buna bağlı olarak; yukarıda belirtilen açıklamalar da göz önünde bulundurularak, yalnız doçent kadrosuna atanmış olmaya bağlı ödentiler ile emekliliğe esas derecenin en az 3. derece kadroda bulunmaya bağlı ödentiler ve doçent unvanını almanın yeterli olduğu ödentiler ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle ödeme yapılması gerekmekte olup, bu yönde bir değerlendirme yapılmaksızın dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan; davacı tarafından sunulan ve 05.06.2014 tarihinde davalı idare kayıtlarına giren dilekçe ile, davalı idare bünyesinde göreve başladığı 13.09.2013 tarihinden itibaren ödenmeyen özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun, davalı idarenin 09.06.2014 tarihli dava konusu işlemiyle reddedilmesi üzerine 24.06.2014 tarihinde açılan davada; İdare Mahkemesince, yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında, başvuru tarihinden geriye doğru altmışıncı günden sonrasına rastlayan ilk uygulama tarihinden itibaren davacının yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının hak ediş tarihleri itibariyle işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, bu tarihten öncesine yönelik istem yönünden ise davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmekte iken, böyle bir ayrıma gidilmeksizin, talep edilen mali ve özlük hakların tamamının ödenmesine yönelik olarak verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 19/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.