Danıştay Kararı 8. Daire 2016/2183 E. 2020/2976 K. 01.07.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/2183 E.  ,  2020/2976 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2183
Karar No : 2020/2976

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar) : 1- …, …, …,
…, …, …,
Velayeten Kendi Adlarına Asaleten
… ve …,
2- …
Vekilleri : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Valiliği
Vekilleri : Av. …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli yardımın kapsamı” başlıklı 335. maddesinin 3. fıkrası uyarınca adli yardım talebi hakkında karar verilmeyerek işin gereği görüşüldü:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 01/07/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
(X) Dava, davacıların çocuğu ve kardeşi olan …’nın 26/02/2013 tarihinde öğrenim gördüğü … ili, … ilçesi, … Yatılı Bölge Okulunda intihar ederek yaşamına son vermesi nedeniyle, anne … ve baba … için toplam … TL maddi tazminat ile, anne … ve baba …’ın her biri için … TL manevi, kardeşleri …, …, …, …, …, …, … ve…’nin herbiri için … TL olmak üzere toplam … TL zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminen ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacılar yakınının intihar etmesi olayında, intihar etme eylemi ile idare arasında illiyet bağı kurulamadığından talep edilen tazminata hükmedilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu surette oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacıların yakını olan müntehirin atölyede bulunan dikiş makinesinin motorunu okul idaresinin izni ve bilgisi dışında alması sonucu, idarece soruşturma açıldığı, müntehirin, yaptığı davranıştan dolayı kendini aşırı derecede sorumlu hissetmesi, olayı iç dünyasında farklı boyutlara taşıması, okul idaresi tarafından disipline verileceği ve olayın ailesi tarafından duyulabileceği endişesiyle intihar ederek yaşamına son verdiği dosya kapsamı ile özellikle müntehirin mektubuyla da anlaşılmaktadır.
Somut olayda Mahkeme Kararı ile onama kararı veren çoğunluğun ve bizim de kabulümüze göre; idarenin doğrudan gerek kendisinin gerekse üçüncü kişilerin kusurlu bir davranışı olmadığı gibi hatta rehber öğretmenin de anlatımlarına göre öğrenci ile ilgilenildiği, özellikle intihar eden bıraktığı mektupta okul yönetimi ve diğer öğrencilerin kusurlarının bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Özellikle, intihar eden öğrencinin mektubundaki somut açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda Dairemizin istikrar bulan kararlarına uygun ise de; iç dünyasında yaşadığı mahcubiyet ve travma nedeniyle üçüncü kişilerin zararlandırıcı eylemleri olmasa bile somut olayda 12 yaşında ve okul sonrası ailesinin yanında kalmayıp, okulun yurdunda yatılı kaldığı, bir başka ifadeyle; 24 saat idarenin gözetiminde kaldığı dikkate alındığında özellikle iki öğrencinin okuldan uzaklaştırılacağı dedikodusu öğrenciler arasında yaygınlaştığı, onun kişiliğinde ve ruhsal durumundaki kişilik özelliklerinin tespit edemeyerek bu sonucun meydana gelmesinde kusursuz da olsa manevi tazminat verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Manevi tazminat, zararı karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ısdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın meydana gelen zararı giderecek bir oranda olması da gerekmektedir.
Dava konusu olayda, müntehirin yaşı, olayın oluş şekli ve süreci değerlendirildiğinde yakınları olan davacılar için sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermeyecek şekilde mahkemece manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği görüşüyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.