Danıştay Kararı 8. Daire 2016/14217 E. 2020/4726 K. 03.11.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/14217 E.  ,  2020/4726 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/14217
Karar No : 2020/4726

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …

Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …

Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının iş yapmak üzere gittiği binada çalışırken yüksek gerilim hattından gelen elektrik akımına kapılarak yaralanmasından dolayı 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacının olay günü çalıştığı ve yakınındaki yüksek gerilim hattına kapılarak yaralandığı binanın ruhsatsız olduğu, dolayısıyla meydana geldiği iddia edilen zarar ile davalı idarece sunulan hizmet arasında illiyet bağı bulunmadığı ve idarenin hizmet kusurundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinde “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanununun 14. maddesinde, belediyelerin mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı hizmetlerini yapmak veya yaptırmakla yükümlü olduğu kurula bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Kullanma izni alınmamış yapılar” başlıklı 31. maddesinde, inşaatın bitme gününün, kullanma izninin verildiği tarih olduğu, kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapıların, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacakları, ancak kullanma izni alan bağımsız bölümlerin bu hizmetlerden istifade ettirileceği kuralına yer verilmiştir.
Aynı Yasanın 32. maddesinde de, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar hakkında düzenlemeler yapılmıştır.
Öte yandan, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’nin 1. maddesinde, “Bu Yönetmelik, elektrik kuvvetli akım tesislerinin kurulmasının, işletilmesinin ve bakımının can (insan hayatı) ve mal emniyeti bakımından güvenlikle yapılmasına ilişkin hükümleri kapsar.” hükmüne, 5.maddesinde, “Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır” hükmüne, 67.maddenin a bendinde, “Hava hatlarının denetimi: İşletme tarafından belirli sürelerde hava hatları ve direkler, topraklamalar dahil denetlenmeli ve yoklanmalıdır. Yoklama ve bakımın sonuçları düzenli olarak kaydedilmelidir.” hükmüne yer verilmiş olup, 44-a. maddesinde, çeşitli işletme gerilimlerine göre hava hatlarında iletkenlerin en büyük salınım durumunda yapılara olan en küçük yatay uzaklıkları bir tablo halinde (Çizelge-5) düzenlenmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, imarla ilgili hizmetleri yapmak veya yaptırmak belediyenin görev ve sorumlulukları arasında olup, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan yapıların, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılacağı, ayrıca kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapıların, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacakları açıktır.
İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.
İdare, yasalarla kendisine görev olarak verilen kamu hizmetlerinin ifasında önce gerekli teşkilatı kurmak; bu teşkilatın ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarını hizmete hazır tutmak, hizmetin ifası sırasında hizmetin zamanında ve gereği gibi işlemesini devamlı olarak gözetmek ve hizmetin işleyişini kontrol etmek zorundadır. Gerek hizmetin ifası sırasındaki ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarının temin ve ifasındaki kusur, gerekse temin edilen bu araçlarla ifa olunan hizmetin geç işlemesi, gereği gibi veya hiç işlememesi; idareye zarar gören kimselerin bu nedenlerle doğan zararlarını tazmin sorumluluğunu yükler.
Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zararın zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması gibi durumlarda idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.
Dosyanın incelenmesinden, 09.02.2015 tarihli olay yeri görgü tespit tutanağına göre, davacının 07.02.2015 tarihinde bir şahsa ait binada çalışmakta iken yukarıya çektiği ferfarje demirin binanın yanından geçen elektrik tellerine temas etmesi sonucu yaralandığı, 29.12.2015 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, davacının çalışmak üzere gittiği binanın ruhsatsız olduğu, olayla ilgili davacının ve olay sırasında yanında bulunan yakınının alınan ifadelerinde, söz konusu elektrik tellerinin binanın yaklaşık 1-1,5 metre yakınından geçtiğinin belirtildiği, davacı tarafından aynı olaya ilişkin olarak … Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye karşı açılan davada … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla anılan idare yönünden davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği; bu davada … Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından enerji hattının tesisinden sonra kaçak yapının inşa edildiğinin beyan edildiği; bakılmakta olan davada ise, davalı belediyece elektrik hattının binanın inşasından sonra yapıldığının ileri sürüldüğü görülmektedir.
Olayda, zarara sebep olan tellerin işletme gerilimi araştırıldıktan sonra, işletme gerilimine göre söz konusu tellerin binaya olan uzaklığının ve bu uzaklığın mevzuatta öngörülen değerlerden az olup olmadığı, az ise hattın yapı inşa edildikten önce mi sonra mı çekildiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu yapılan belirlemeler ışığında, elektrik tellerinin binaya olan uzaklığının mevzuatta öngörülen değerlerin altında olması halinde, imar mevzuatı uyarınca ruhsatsız yapı hakkında gerekli işlemleri yapmayan davalı idare yanında, elektrik hattının yapımı, denetlenmesi ve kontrolü yönünden sorumluluğu bulunan dava dışı … Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin, ruhsatsız yapıda oturan, davacının işvereni konumundaki üçüncü kişinin ve işin yapılması aşamasında gerekli dikkat ve özenin yerine getirilip getirilmediği yönünden de davacının olaydaki kusurunun bilirkişi ve gerekirse keşif incelemesi sonucu belirlenmesi; ayrıca, hattın yapı inşa edildikten önce veya sonra çekilmesine göre sorumluların kusur ağırlığının değişebileceği de dikkate alınarak yapılacak belirleme sonrası davalı idarenin yalnızca kusuru oranında zararla sorumlu tutulması gerekmektedir.
Bu durumda, meydana geldiği iddia edilen zarar ile davalı idare eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle tazminat isteminin reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

(X)- İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.