Danıştay Kararı 8. Daire 2016/12035 E. 2020/3577 K. 16.09.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/12035 E.  ,  2020/3577 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/12035
Karar No : 2020/3577

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Üniversitesi Rektörlüğü – …
Vekili : Av. …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, …Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’nce Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı tezsiz yüksek lisans programını tamamlayan davacının, mezuniyet belgesi/diploma verilmesi yolundaki 16/11/2015 günlü başvurusunun anılan programa öğrenci alımına ilişkin 22/01/2013 tarihli sınavın …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile iptal edildiği ve Danıştay 8. Dairesi’nin 10.09.2015 tarih ve E:2013/10082, K:2015/7016 sayılı kararıyla onandığı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin … Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’nün 11/01/2016 günlü ve 14727751/10 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davalı idarenin yargı kararının uygulanması hususunda hareketsiz kalması sonucunda giriş koşullarını taşımadığı eğitim programına devam etmiş olan davacının, söz konusu eğitim programına devam etmesinin, bu programa giriş için aranılan sınavda başarılı olma koşulunu usule uygun olarak gerçekleştirilecek olan bir sınavda yerine getirecek olan diğer adaylar ve bu program ile elde edilecek hukuki haklar yönünden kamuya yönelik leh veya aleyhte etki doğuracağı, bu haliyle davacının bulunduğu “öğrenci statüsü”nün “kazanılmış hak” olarak kabulüne olanak bulunmadığı, söz konusu dönemde gerçekleştirilen eğitimi başarılı bir şekilde tamamlamış olması nedeniyle davacıya diploma verilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, … Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’nden Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalında 30 adedi Zazaki Lehçesi, 120 adedi Kurmanci Lehçesine tahsis edilen toplam 150 tezsiz yüksek lisans öğrencisi alımına ilişkin sınavın 21.01.2013 tarihi saat 10.00 da yapılacağının Enstitü’nün internet sitesinde duyurulduğu, ancak anılan sınav ile alakalı soruların bir kısmının internette yer alması nedeniyle söz konusu sınavın 21.01.2013 gününden bir sonraki güne ertelendiğinin ve bu erteleme duyurusunda sınavın 22.01.2013 günü saat 10:00 da yapılacağının belirtildiği ve söz konusu erteleme sınavının ilan edildiği gibi 22.01.2013 tarihinde yapıldığı, bahsi geçen 22.01.2013 tarihinde yapılan ikinci sınavın (erteleme sınavı) iptali istemiyle 01.02.2013 tarihinde açılan davada ise; … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararı ile yürütmenin durdurulması yolundaki kararının … tarihinde, daha sonra ise sınavın iptaline ilişkin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın ise 11/10/2013 tarihinde davalı idareye tebliğ edildiği, ancak bu yargılama sırasında uyuşmazlığa konu tezsiz yüksek lisans programına yukarıda belirtilen sınavda başarılı kabul edilen diğer öğrenciler ile birlikte davacının da kaydının yapıldığı ve eğitime başlandığı, davacının söz konusu programı 29.07.2013 tarihinde “başarılı” olarak tamamlamasının ardından diploma ve/veya mezuniyet belgesi verilmesi istemiyle 16.11.2015 tarihinde davalı idareye yapmış olduğu başvurunun yukarıda belirtilen Mahkeme kararı gerekçe gösterilerek reddedilmesine ilişkin 11/01/2016 günlü ve 14727751/10 sayılı dava konusu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, idarenin de düzenleyici işlemlerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Hukuki güvenlik ilkesinin idari işleyişe yansıyan tarafı ise idari istikrar ilkesidir. İdari istikrar ilkesi, idarenin iş ve eylemlerinde kişilere hukuki güvenlik sağlayan yöntemler geliştirmesini ifade eder.
Anayasa Mahkemesi’nin 15/11/2017 tarih ve E:2016/133, K:2017/132 sayılı kararında, “haklı beklenti ilkesi” açıklanarak; kişilere belirli haklar sağlayan hukuk kurallarının muhataplarında bir beklentiye yol açmasının mümkün olduğu, hak beklentisinin, bir kişinin mevcut kurallar uyarınca bir hakkı elde etme beklentisini ifade ettiği, bir kuralda öngörülen koşulları taşıyan kişilerin o kuralın ilişkin olduğu hakkı hukuken ve fiilen elde etmelerinin, kendileri yönünden kazanılmış hak oluşturmakla birlikte henüz bu hakkı kazanmamış kişilerin de söz konusu hakkı elde etme noktasında bir beklenti içinde olmalarının olağan olduğu, kişilerin hukuka güveni, hukuk devleti yönünden önemli olup kişilerin bu güveninin yine hukuk tarafından korunmasının asıl olduğu ve bu korumanın, hukukî güvenlik ilkesi olarak adlandırıldığı, hukuk güvenliği ilkesinin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılacağı, kişilerin mevcut kurallar çerçevesindeki tüm beklentilerinin mutlak suretle hukuken korunmasının ise kuralların değişmezliğine yol açabileceği gibi kuralların değiştirilmesini anlamsız kılabilecek sonuçlara da yol açabileceği, bir kuralda yapılan değişikliğin kişilerin elde etmeyi bekledikleri haklara etkisinin saptanmasında, söz konusu kuralın değiştirilme gerekçelerinin de gözetilmesinin zorunlu olduğu, bu anlamda değiştirilen kuralın, beklenen hakların yanı sıra kazanılmış haklar yönünden dahi etkili olabileceği, kamu düzeni, genel sağlık gibi haklı nedenlerle daha önce elde edilmiş bir hakkın kullanımı yönünden getirilen ek koşulların mevcut hak sahipleri yönünden gözetilebilmesinin de mümkün olduğu, o hâlde her beklentinin hukuken korunmasının söz konusu olmadığı, haklı beklentinin tespitinde kişilerin bu hakkı elde etmeye ne kadar yakın olduklarının ve kural değişikliğinin bu hakkın elde edilmesine etkilerinin, kural değişikliğine neden olan gerekçelerin gözetilmesi gerektiği, bu kapsamda kuralda gerçekleşen değişiklik sonucu ilgililerin bu haktan mahrum kalıp kalmadıkları ya da söz konusu değişikliğin bu hakkı elde etmeleri yönünden zorlaştırıcı bir etkisi olup olmadığının da dikkate alınacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamalara istinaden haklı beklenti kavramı, yargı kararları ve öğretide idarenin ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu haliyle haklı beklenti kavramı, devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunması, yasa koyucunun da her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı sayması olarak tanımlanan hukuki güvenlik ilkesinin de bir uzantısıdır.
Olayda, davacının ilgili programa 22.01.2013 günlü sınavı kazanarak kayıt yaptırdığı, 29.07.2013 tarihinde ise başarı ile ilgili programdan mezun olduğu görülmektedir. 22.01.2013 günlü sınavın Mahkeme kararı ile iptal edildiği, hukuka aykırılığının sabit olduğu, dolayısıyla bu sınava bağlı olarak gerçekleştirilen işlemlerin hukuk nazarında korunmayacağı ve kazanılmış hak oluşturmayacağında tereddüt bulunmamaktadır.
Bununla birlikte davalı idarenin, ilgili sınavın yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararı 29.07.2013 tarihinde, akabinde iptaline ilişkin kararı 11.10.2013 tarihinde tebliğ almış olmasına rağmen karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 138. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/1. maddesi ihlal edilmiş, idarenin idari ve cezai sorumluluğu doğmuştur.
Ancak, idarenin hukuka aykırı işlemine güvenerek eğitimine devam eden ve süresi sonunda da başarılı olarak mezun duruma gelen davacının, aldığı bu eğitim sonunda diploma alması yönünde haklı bir beklentisinin bulunduğu tartışmasızdır.
Bu nedenle, davacının aldığı eğitim sonunda diploma alması yönünde haklı beklentisinin olduğu, Mahkeme kararının gereğini yerine getirmeyen davalı idarenin idari ve cezai sorumluluğunun bulunduğu, ancak bu sorumluluğun davacıya yüklenemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekmekte iken, davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.