Danıştay Kararı 8. Daire 2016/11309 E. 2020/4119 K. 07.10.2020 T.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2016/11309 E.  ,  2020/4119 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/11309
Karar No : 2020/4119

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davalı) : … Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av….
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; … Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi olan davacının, aynı fakültede görevli Yrd. Doç. … ve Öğt. Gör. … hakkında yapmış olduğu şikayet üzerine başlatılan soruşturma sonucunda söz konusu öğretim elemanları hakkında disiplin cezası uygulanmaması yönünde tesis edilen 04.04.2016 gün ve 903.08.02 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; kamu görevlisinin disiplin suçu işlediğine dair ciddi bir suç duyurusu veya şikayet halinde ilgili hakkında soruşturmanın yapılması zorunluluğu bulunmakta ise de, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezasına gerek görülmemesi ile şikayetçiyi doğrudan ilgilendirmeyen bir hal alan ve tek taraflı işlem niteliğine bürünen bu sonuca karşı şikayetçinin dava açmasına ehliyet yönünden olanak bulunmadığı gerekçesiyle davacı tarafından şikayet edilen öğretim elemanları hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda disiplin cezası uygulanmaması yönünde tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 125. maddesinde ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinin birinci cümlesinde de; “Herkes, davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Diğer taraftan, hukukumuzda idarî dâva türleri ve bu dâvaların kimler tarafından açılabileceği hususu, 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde gösterilmiştir. Yasa kuralında idarî işlemler hakkında hukuka aykırılıkları nedeniyle menfaati ihlâl edilenler tarafından iptal davası açılabileceği öngörülmüştür.
İdarî davalar, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal yolla denetlenmesi, kamu hizmetlerinin hukuk kurallarına ve hizmetin gereklerine uygun biçimde yapılmasının sağlanması için tanınmış bir haktır.
İdarî yargıda “İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dâvalar” biçiminde tanımlanan iptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayarak hukuk devletini gerçekleştiren önemli yollardan biridir. İdarî işlemin iptalinin istenilebilmesi için, davacının menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Yargı kararlarında ve öğretide “menfaat”, dâvacı ile iptalini istediği idarî işlem arasındaki bağı, ilgiyi anlatır. Bu bakımdan, idarî işlem ile dâva açan kişi arasında meşru, güncel,ciddi maddi ve/veya manevi bir ilişki söz konusu ise, dâvada menfaat bağı bulunduğu kabul edilmelidir.
İdarî işlemlerle ilgisi bulunmayan kişilerin dâva açması sonucu, idarenin devamlı dava tehdidi altında kalmaması ve idarenin işleyişinin olumsuz yönde etkilenmemesi bakımından, dâva ehliyeti için aranan “menfaat ihlâli” koşulu, her olaya özgü irdelenmeli ve dâva konusu işlemin davacıyı etkilemiş olması idarî yargıda menfaat ihlâlinin varlığı için yeterli sayılmalıdır. Her olay ve davada, menfaat ihlalinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; … Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi olan davacının, aynı fakültede görevli Yrd. Doç. … ve Öğt. Gör. … hakkında öğretim elemanlarınca tarafına mobing uygulandığı, başka bir üniversiteye naklinin engellendiği ve Mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararlarının gereği gibi uygulanmadığı iddialarıyla şikayette bulunulduğu, şikayet üzerine söz konusu kişiler hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, 22.03.2016 tarihli soruşturma raporunda davacının iddia ettiği konularla ilgili olarak şikayet edilenlerin haklarında cezai işlem gerektiren bir tutum ve davranış sergilemedikleri kanaatine varıldığının bildirilmesi üzerine adı geçen öğretim elemanlarına disiplin cezası uygulanmamasına karar verildiği ve bu kararın iptali istemiyle bakıan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve somut uyuşmazlığın birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından verilen 07.04.2016 tarihli dilekçe üzerine açılan disiplin soruşturması neticesinde şikayet edilen öğretim görevlileri hakkında disiplin cezası verilmesini gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek bizzat şikayetçi tarafından açılan iptal davasında, şikayetçinin anılan işlemin iptalini istemekte kişisel ve meşru menfaatinin bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda; davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin olarak verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 07/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

(X)- İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.