Danıştay Kararı 8. Daire 2011/8483 E. 2012/496 K. 13.02.2012 T.

8. Daire         2011/8483 E.  ,  2012/496 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2011/8483
Karar No : 2012/496

Temyiz İsteminde Bulunan: …
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : … mevkii … km’de bulunan işletmeye bar ve birahane işletmeciliği ruhsatı verilmesine ilişkin Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davada; mülki idare amirinin idari vesayet denetimine tabi olmayan işlemlerden olan dava konusu işlemin iptalini istemede dava açma ehliyeti bulunmadığından davayı 2577 sayılı Yasanın 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca ehliyet yönünden reddeden … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; Kaymakamlığın ilçenin trafik düzenini ve güvenliğini sağlama konusunda sorumlu olduğu, dava açma ehliyeti bulunduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Emine … Düşüncesi : İstemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … Düşüncesi : Davalı Belediye Başkanlığı tarafından verilen içkili yer ruhsatının iptali istemiyle davacı Kaymakamlıkça açılan davayı; ehliyet yönünden reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 12’nci maddesinde, trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak bakımından İl ve İlçe trafik komisyonlarının görevli kılındığı ve ilçe trafik komisyonlarına kaymakamların başkanlık edeceği belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, iptali istenilen işyeri açma ve çalışma ruhsatının, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 30.maddesinin (b) bendinde yer alan “otoyol ve karayolu sınır çizgisine 200 metreden yakın olamama” kuralına aykırı biçimde verildiği ileri sürülerek, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacı ile İlçe trafik komisyonu başkanı olan Kaymakam tarafından dava açıldığıi anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, karayolu kenarındaki işyerine ruhsat verme işleminin iptali istenildiğinden, olayda; 5393 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinde düzenlenen ve Anayasa Mahkemesince iptal olunan idari vesayete ilişkin belediye meclis kararına yönelik bir dava bulunmadığı da görülmektedir. Bu hali ile, davacı Kaymakamlığın davada aktüel, meşru ve kişisel menfaat ilişkisi bulunduğundan, davayı ehliyet yönünden reddeden Mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, temyiz konusu Mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık; … mevkii … km’de bulunan işletmeye bar ve birahane işletmeciliği ruhsatı verilmesine ilişkin Belediye Başkanlığı işleminin iptali isteminden doğmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/a maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davaları olarak tanımlanmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 12. maddesinde; trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak bakımından İl ve İlçe trafik komisyonlarının görevli kılındığı ve ilçe trafik komisyonlarına kaymakamların başkanlık edeceği belirtilmiştir.
5442 sayılı İl İdaresi Yasasının 31. maddesinin A bendinde; kaymakamın, kanun, tüzük, yönetmelik ve Hükümet kararlarının neşir ve ilanını, uygulanmasını sağlayacağı, bunların verdiği yetkileri kullanacağı ve ödevleri yerine getireceği, kaymakamın valinin talimat ve emirlerini yürütmekle ödevli olduğu düzenlemesi ile E bendinde; kaymakamın ilçenin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumlu olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; …l Belediye Meclisinin 6.11.2009 tarih ve 19 sayılı kararı ile içkili yer bölgesi tespitine karar verildiği, ilçe sınırları içerisinde … Yolu, … mevkii … km’de bulunan işletmeye bar ve birahane işletmeciliği ruhsatı verildiği, ruhsatın kaymakamlığa bildirilmesi üzerine İlçe Trafik Komisyonu başkanı olan kaymakamlık tarafından trafik düzeni ve güvenliğini sağlamak amacı ile belediyece verilen ruhsatın İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 30.maddesinin (b) bendinde yer alan “otoyol ve karayolu sınır çizgisine 200 metreden yakın olamama” kuralına aykırı olduğu iddiasıyla bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesince; mülki idare amirine hukuka aykırı gördüğü belediye meclis kararları aleyhine idari yargıya başvuru yetkisi tanıyan 5393 sayılı Belediye Yasasının 23. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, idari vesayet yetkisinin istisnai bir yetki olduğu, vesayet denetimine tabi olmayan dava konusu işlemin iptalini istemede kaymakamlığın dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle dava ehliyet yönünden reddedilmiştir.
İdare Mahkemesinin kararında atıf yaptığı Anayasa Mahkemesinin 4.2.2010 gün ve E:2008/27, K:2010/29 sayılı kararı ile; 5393 sayılı Belediye Yasasının “Meclis kararlarının kesinleşmesi” başlıklı 23. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “Mülki idare amiri hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idari yargıya başvurabilir” kuralı iptal edilmiştir. Bu kararın gerekçesinde; bu kuralın, merkezi idarenin Anayasanın 127. maddesinde çizilen çerçeve içinde kullanması gereken bir vesayet yetkisini içermediği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla vesayet makamının yargı yoluna başvurmasında sakınca görülmemiş, klasik vesayet araçlarının yanında yetersiz kalacağı gerekçesine dayanılmıştır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 7.2.2012 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 3.11.2011 gün ve E:2011/11, K:2011/151 sayılı kararı ile 5393 sayılı Yasanın iptal edilen kuralına benzer nitelikte bir düzenleme içeren 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Yasasının 22. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemi ise reddedilmiştir. Bu kararın gerekçesinde ise; vesayet makamlarının vesayet yetkisini, mahalli idarelerin işlemlerini iptal, onama, erteleme, izin verme, tekrar görüşülmesini isteme ve düzeltme şeklinde kullanabileceği gibi mahalli idare organlarının kararlarına karşı idari yargı merciilerinde dava açma yetkisi şeklinde de kullanabileceğine işaret edilmiştir.
Alıntısı yapılan kararlar birlikte değerlendirildiğinde; merkezi idarelerin, vesayet yetkisini kullanabilecekleri nitelikteki mahalli idare organlarının kararlarına karşı kendi tasarrufları ile oluşturacakları inceleme ve değerlendirme yetkisinin kullanılma yöntemlerinin neler olduğu belirlenerek bu yöntemlerin yanı sıra dava yolu ile de vesayet yetkisinin kullanılma olanağı bulunduğu belirlenmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı belediyece tesis edilmiş olan ruhsatlandırma işlemine ilişkin olup, bu işlem vesayet denetimine tabi kılınmış bir işlem değildir.
Bu bakımdan, davacı Kaymakamlığın dava açma ehliyetinin, bu açıklamaların ışığı altında ve 2577 sayılı Yasada tanımlanan genel dava açma ehliyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirlenen şekli ile iptal davasının subjektif ehliyet koşulu menfaat ihlalidir. Menfaat ihlalinin varlığı taraf ilişkinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre belirlenmektedir.
Öte yandan, menfaat ihlali koşulunun değerlendirilmesinde, hukuk devleti ilkesi temeline dayanan idari yargı işlevinin göz ardı edilmemesi gerekir. Amaç idari faaliyetlerin hukuka uygunluk denetiminin yapılabilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması olduğuna göre menfaat kavramının dar değil, geniş yorumlanması gerekir.
Bu açıklamalar ve 2918 ve 5442 sayılı Yasalarda Kaymakama tanınmış olan yetki ve görevler ile dava konusu işlemin hukuki etki ve sonuçları birlikte değerlendirildiğinde davacı Kaymakamlığın 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde tanımlandığı şekli ile dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Kaldı ki; Anayasa Mahkemesinin son kararı ile mülki idare amirlerinin vesayet yetkisine sahip olduğu mahalli idare organlarının kararlarına karşı yargı yoluna başvurulabileceği kabul edilmiş olması karşısında, vesayet yetkisi bir anlamda hukuken denetleme yetkisi ve olanağı bulunmayan işlemlere yönelik olarak 5442 sayılı Yasadan doğan genel yetki, görev ve sorumlulukları kapsamında hukuki denetimi sağlamak üzere idari yargıyı harekete geçirme hakkının bulunmadığı hukuken kabul edilebilir değildir.
Bu durumda, davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekmekte iken ehliyet yönünden reddine ilişkin olarak verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, … İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine 13.2.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.