Danıştay Kararı 8. Daire 1998/5912 E. 2000/4951 K. 27.06.2000 T.

8. Daire         1998/5912 E.  ,  2000/4951 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/5912
Karar No: 2000/4951

Davalı : …
Vekili : …
Davalı : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : … Tıp Fakültesi Telefon Santral ve İletişim Hizmetleri Müdürlüğünde yardımcı hizmetler sınıfında santral memuru olarak çalışan davacının, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11/a maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yüksek Disiplin Kurulunun 29.7.1998 gün ve … sayılı kararını, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Kılık Kıyafet Yönetmeliğine aykırı olarak başörtüsü ile göreve gelen davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda davranışında ısrar edeceğini beyan etmesi üzerine verilen disiplin cezasında mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi … ‘ün Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … ‘ün Düşüncesi : … Tıp Fakültesinde hizmetli olan davacı, kamu görevinden çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının tazminini istemektedir.
3511 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle 2547 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 16 ncı maddede; Yükseköğretim kurumlarında, dersane laboratuvar, klinik, polikilinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir kuralı getirilmiş ise de, Cumhurbaşkanı tarafından anılan hükmün iptali istemiyle açılan davada Anayasa Mahkemesinin 7.3.1989 günlü E:1989/1, K:1989/12 sayılı kararıyla; sözkonusu düzenlemenin Anayasının başlangıç bölümündeki laiklik ilkesine, 2 nci maddesindeki Atatürk Milliyetçiliği, demokratik devlet ve sosyal hukuk devleti ilkelerine, 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu, zorlamayı uygun bulmayan din alanında hukuk kuralı gibi nesnel yaptırımlar niteliğinde kural getirilmesinin dinsel inanç özgürlüğüne ters düşmesi nedeniyle düzenlemenin Anayasanın 24 üncü maddesine aykırı bulunduğu, çağdaş bir görünüm taşımayan başörtüsü ve onunla birlikte kullanılan belli biçimdeki giysinin bir ayrıcalıktan öte bir ayrım aracı niteliğinde olduğu, başörtüsü kullanmadan yükseköğretim kurumlarını bitirmiş bayanlarla halen yükseköğretim kurumlarında bulunan bayanları dine karşı ya da dinsiz göstermek için kullanılma olasılığının kaçınılmaz bulunduğu, çağdışı bir görünüm veren bu durumun giderek yaygınlaşmasının Cumhuriyet, devrim ve laiklik ilkesi yönünden sakıncalara da açık olduğu, demokrasiden yararlanarak laikliğe karşı çıkışların din özgürlüğünün kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, Türk Devrimi temeline oturan ve bu yapıda laiklik ilkesine özel bir önem ve üstünlük tanıyan Anayasanın, özgürlüklere karşın laiklik ilkesini özenle korumayı amaçladığı ve bu ilkenin özgürlüklere kıydırılmasına olanak tanımadığından aynı düzenlemenin Anayasanın 174 üncü maddesine de aykırı bulunduğu gerekçeleriyle yasa hükmü iptal edilmiştir.
Bir siyasi partinin kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan davada Anayasa Mahkemesince verilen 16.1.1998 günlü, E:1997/1, K:1998/1 sayılı kararda ise; laik eğitimde dinsel inançlara göre herhangi bir ayrım gözetilemiyeceği, dinsel nedenlere dayanılarak başörtüsü ve türbanla boyun ve saçların örtülmesine resmi daire ve üniversitelerde serbestlik tanınmasının, bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama niteliğinde bulunduğu, kişileri şu ya da bu yönde giyinip başını örtmeye zorlamanın, ayrı ve hatta aynı dinden olanlar arasında bile ayrılık yaratacağı, bu durumun da laiklik ilkesine aykırı düşeceği, kamusal kuruluşlarda ve öğretim kurumlarında başörtüsü ve onunla birlikte kullanılan belli biçimdeki giysinin bir ayrıcalıktan öte ayrım aracı niteliğinde bulunduğu, Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı gerekçesine yer verilmiştir.
Sözü edilen kararda da vurgulandığı üzere, Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Mahkeme kararlarının gerekçe ve hüküm fıkrasından oluştuğu, gerekçenin kararın dayanağını teşkil ettiği ve birini diğerinden bağımsız olarak ele almanın mümkün olmaması karşısında, Anayasa Mahkemesi kararlarının hüküm fıkrası ile olduğu kadar gerekçesiyle de bağlayıcı bulunduğu kuşkusuzdur.
Belirtilen durumda, Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerinde de belirtildiği üzere simgesel nitelikteki türban ve onunla birlikte kullanılan giysilerin kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılması, Türk Devriminin ilkelerine ve Anayasanın Başlangıç bölümündeki Laiklik ilkesi ile Atatürk milliyetçiliği, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine açıkca aykırı bulunmaktadır.
Diğer taraftan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11/a maddesinde; ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmanın kamu görevinden çıkarma cezasını gerektireceği hükme bağlanmıştır. Olayda, … Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde Hemşire olarak çalışan davacının bu sıfatı nedeniyle 2547 ve 2914 sayılı yasalarla atıf yapılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 19 uncu maddesi ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik hükümlerine uymak zorunda olduğu halde, görev mahallinde başı açık görev yapmayı kabul etmemesi ve ısrarla aynı davranışı sürdürmesi kurumun huzur, sukün ve çalışma düzenini bozucu davranış niteliğinde bulunduğundan, kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü :
Davacının durumu, herne kadar 4455 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun kapsamında ise de 21.9.1999 tarihli dilekçe ile davaya devam isteğinde bulunulduğu anlaşıldığından işin esasına geçildi.
Dava, … Tıp Fakültesinde santral memuru olarak görev yapan davacının kamu görevinden çıkarma cezaası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
1982 Anayasasının Başlangıç bölümünde Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılık ve laiklik ilke olarak benimsenmiş, 2.maddesinde de, Türkiye Cumhuriyetinin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 19. maddesinde, devlet memurlarının, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetinde oldukları hükmüne yer verilmiş, Bakanlar Kurulunun 16.7.1982 günlü, 8/5105 sayılı kararıyla 25.10.1982 günlü, 17849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 3.maddesi, (b) bendinde, memur deyiminin “657 sayılı Kanunun 36. maddesinde belirtilen sınıflarda (yardımcı hizmetler sınıfı dahil) çalışanları” kapsadığı hükmü yer almış, aynı yönetmeliğin personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususları düzenleyen 5. maddesinin (a) bendinde, bu yönetmelik kapsamında yer alan kurumlarda çalışan bayan memurların “…görev mahallinde başı daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış;…..” olacağı belirtilmiştir.
Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinde; Yükseköğretim üst kuruluşlarında ve yükseköğretim kurumlarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalıştırılan personel “memur” olarak adlandırılmıştır. Yukarıda yer alan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yardımcı hizmetler kadrosunda santral memuresi olarak çalışan davacının, memur statüsünde görev yaptığı ve bu sıfatı nedeniyle kamu görevlilerinin uymak zorunda bulundukları kurallara tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesi (a) bendinde “ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak…” fiili kamu görevinden çıkarma cezası verilmesini gerektiren fiil olarak sayılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, … Tıp Fakültesi yardımcı hizmetler sınıfında santral memuresi olarak görev yapan davacının, yapılan tüm uyarı ve ikazlara rağmen kılık kıyafetle ilgili kurallara uymadığı, göreve başörtülü olarak geldiği gerekçesiyle hakkında yapılan soruşturma sonucunda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 29.2.1998 gün ve 44 sayılı kararı ile kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyulması gereken kuralları biliyor olmasına rağmen, ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak biçiminde gerçekleşen davranışlarını ısrarlı bir biçimde sürdüren davacıya Yükseköğretim Kurumları Yönetici Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesinin (a) bendi uyarınca verilen kamu görevinden çıkarma cezasında mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan …-lira vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine 27.6.2000 günü oybirliği ile karar verildi.